Taşgetiren yazılarında cemaate yönelik eleştirileriyle son günlerde dikkatleri üzerine çekmişti. Taşgetiren'in yarın son kez Bugün gazetesinde yazısının yayınlanacağı öğrenildi.

Taşgetiren'in Bugün Gazetesi ile yollarının ayrıldığı haberi sosyal medyaya da düştü.

Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Taşgetiren'le konuştuğunu ve iddianın doğru olduğunu açıkladı.
Bu konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılmazken Taşgetiren'in yarın son yazısını yazması bekleniyor.

"PİRİNCİN İÇİNDEKİ TAŞ"
Cemaat-hükümet geriliminde uzlaşmacı yazılarıyla bilinen Akil İnsanlar Heyeti'nde de görev yapan ilahiyatçı yazar cemaat içinden bazı kişiler tarafından "pirincin içindeki taş" olarak isimlendirilmişti.

BUGÜNKÜ YAZISINDA CEMAATİ ELEŞTİRMİŞTİ
Cemaate yakınlığıyla bilinen Bugün gazetesi yazarı Taşgetiren bugünkü yazısında operasyonun aslında en çok hizmeti vuracağını söyleyerek eleştirdi. Cemaat yazarlarının operasyona sahip çıkmasını eleştiren yazar hükümetten habersiz yapılan operasyonla Erdoğan'a bedel ödetildiğini savundu.

İŞTE TAŞGETİREN'İN O YAZISI
Bu operasyonun Hizmet'in üstünde kalması durumunda ortaya çıkacak sonucu tahmin edebiliyor musunuz?
Diyelim iktidarda CHP var ve onun başbakanı, bir yıl süreyle ülkesinde sürdürülen Taşgetiren aslında İsrail ve Amerika'nın intikam aldığını cemaatin de bundan istifade bedel ödettiğini söyledi:

AMERİKA-İSRAİL BLOKU İNTİKAM ALIYOR
 Belki de Amerika-İsrail bloku, Türkiye'nin İran'la ambargoyu delen ilişkilerinden dolayı intikam almaktadır, gelip iş hükümet-Hizmet ilişkisinin savaşa dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır. Akıl alır gibi değil. İster Hizmet'in aldığı yarayı düşünün, ister hükümetin aldığı yarayı ya da Tayyip Erdoğan'a operasyon çekilmesini düşünün, neresinden baksanız kazananı olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız.

ERDOĞAN'A BEDEL ÖDETİLİYOR
Diyelim yolsuzluk söz konusu. Bu, bütün kademeler kirlendi ise bile, Başbakan'a bildirilmesi gereken bir durum değil mi? Haaa, Başbakan'ı da sollamak, ona da güvenmemek ve bedel ödetmek... Demek birileri o safhaya gelindiğine karar vermiş oluyor.
 bir soruşturmadan haberdar edilmiyor. Nasıl bir şey bu?
 Yargıdan birkaç kişi, emniyetten birkaç kişi ile bakanları, muhtemelen Başbakan'ı bile dinleme alanı içine alıyor, İçişleri Bakanı'nın kendi emri altındaki polislerin ne yaptığından haberi olmuyor, Emniyet Genel Müdürü'nün haberi olmuyor, MİT'in haberi olmuyor, İstanbul Emniyet Müdürü'nün haberi olmuyor... Böyle bir durumu CHP'li bir hükümet normal karşılar mı?
Bu durum, başbakanların darbe girişiminden sabah kapıları askerler tarafından çalındığında haberinin olduğu günlerden çok farklı bir şey midir?
Bu öncelikle Başbakan'a, sonra bütün hükümete, sonra güvenlik bürokrasisine atılmış bir çalımdan başka bir şey midir?
Böyle bir operasyonun Cemaat'e-Hizmet'e mal edilmesi kadar Hizmet'i zora sokacak bir durum olabilir mi?

HİZMET MEDYASI SAHİP ÇIKMAMALI
 Taşgetiren cemaate yakın yazarların savcıları savunmasıyla operasyona sahip çıktığını belirtti:
 Hizmet medyasından arkadaşlarımızın belki de en çok "Savcılar hep doğru yaptı" gibi yorumlarla böyle bir operasyona sahiplik görüntüsü vermemesi gerekir.
 Soruyu şöyle koyalım ortaya:
-Bu operasyon diyelim Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dahilindedir. Bunun ne anlama geldiğini düşünün bir.
-Ve diyelim bu operasyon Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Ya bu ne anlama gelirdi?
 Ne yazık ki yaşanan ortamda bu tür işlerde Hizmet "olağan şüpheli" muamelesi görmektedir.
 
AMERİKA-İSRAİL BLOKU İNTİKAM ALIYOR
 Belki de Amerika-İsrail bloku, Türkiye'nin İran'la ambargoyu delen ilişkilerinden dolayı intikam almaktadır, gelip iş hükümet-Hizmet ilişkisinin savaşa dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır. Akıl alır gibi değil. İster Hizmet'in aldığı yarayı düşünün, ister hükümetin aldığı yarayı ya da Tayyip Erdoğan'a operasyon çekilmesini düşünün, neresinden baksanız kazananı olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız.
Diyelim yolsuzluk söz konusu. Bu, bütün kademeler kirlendi ise bile, Başbakan'a bildirilmesi gereken bir durum değil mi? Haaa, Başbakan'ı da sollamak, ona da güvenmemek ve bedel ödetmek... Demek birileri o safhaya gelindiğine karar vermiş oluyor.
 
HANGİ DEVLETİN PARMAĞI VAR
 Hüseyin Gülerce Hizmet'e yönelik işaretlerin önünü kesmek için "Bu işin içinde devletin parmağı olabilir" gibi bir tweet atıyor.
 İlginç bir yaklaşım bu. İlk akla gelen "Acaba hangi devlet" sorusu tabii ki.
 "Diktatör" diye nitelenebilecek kadar muktedir bir adam olan Başbakan Erdoğan'a karşı yürütülen operasyona bakar mısınız?
 Amerika'ya kızdık, birçok ülkenin liderlerini, bu arada bizim liderlerimizi de dinleme ağı içine aldığı için.
 Kendi ülkemizde emniyet birimlerimiz ruhumuzu okuyor, ne diyeceğiz? Yargıdan birileri buna imkan hazırlıyor, yargı bağımsızlığı olarak mı algılayacağız bunu?
Yolsuzluk... Evet, yolsuzluğa karşı, nereye kadar gidilecekse gidilsin.
Ama şu operasyonda en kolay söylenecek olan söz bu.
Operasyonun devlet hiyerarşisine karşı nanik yapan boyutu, belki de en büyük yönetim yolsuzluğu niteliği taşıyor.
 Ben şu sıralar en çok "Hangi tavır Hizmet adına ve kim Hizmet adına hareket ediyor" sorusunu soruyorum. Sorayım: "Benim bu yazım mı Hizmet'i koruma niyeti taşıyor, yoksa yolsuzluk operasyonunda rol alan yargı-emniyet birimlerinin hükümete çalım atan hamlesi mi?"