Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, bugünkü köşesinde "Önceki mülaane idi, peki bu da mı mülaane?" başlığıylaFethullah Gülen'in son beddua videosunu irdeledi.

Hükümete yönelik gerçekleşen 17-25 Aralık darbe operasyonları sonrası Fethullah Gülen'den gelen ilk beddua videosu çok tartışıldı. Gülen sempatizanı hocalar “Beddua değil, mülaane” tanımlaması yaptılar.. 

İŞTE O YAZI:

Gerçekten de..

İslam kaynaklarında “beddua” ayrı, “mülaane” ayrı tanımları olan kavramlardı..

Beddua; şartsız lanet okuma idi..

Mülaane ise; muhatabı yemine davet ve şartlı lanetleşme idi..

Aslında hocaları.. 2 yıl öncesinde de.. Mülaane dediğimiz, “yemine davet” değil.. Bodoslamadan beddua ediyordu ama..

O tartışmayı tekrar açmayalım..

Dünkü “lanet okuma”yı önümüze koyalım..

Fetullah Gülen’in dünkü cümlelerini tartışalım....

Dünkü ifade bire bir şöyle:

“Terör örgütü olmayana, ‘terör örgütü’ diyenlerin Allah belasını versin!.. Paralel olmayana ‘paralel’ diyenlerin de Allah belasını versin!.. Umduklarının aksiyle onları tokatlasın, yerle bir etsin, hazan yemiş yapraklar gibi savursun, gübreler gibi toprağın bağrına devirsin, gübre kılsın hepsini!”

Şimdi buyursun, Ali Kurucan hocalar..

Abdullah Aymaz’lar..

Ahmed Şahin’ler..

Hepsi toplansın..

Söylesinler..

“Bu da mı, beddua değil!”

2 yıl önceki tartışmamız..

“Mülaane idi.. Yok beddua idi” ekseninde yaşandı..

Şimdi bu kadar açık.. Bu kadar net bir “beddua”dan sonra..

Gülen sempatizanlarının, seslerini kesip, “Evet bu beddua.. Hocamız yanlış yaptı. Biz o kadar uzun uzun savunma yapmıştık. ‘Hocamız beddua etmez’ demiştik. ‘Bu yapılan beddua değil, mülaanedir’ demiştik. Ama artık biz de, hocamızı bu bedduası sebebi ile savunamayız” diyeceklerini mi sanıyorsunuz?

Mümkün değil..

Onların gözünde Gülen..

Hata etmeyen bir insan..

(İnsan dediğimize bakmayın.. Onların gözünde insanüstü bir varlık da.. İş itikadi noktalara varacağından, nezaketen oraya girmeyelim.)

Onun için de..

Bu apaçık “beddua”yı da, bugünden tezi yok, dört koldan savunmaya başlayacaklarından, emin olabilirsiniz...

İslam’ın emirleri, tavsiyeleri ışığında....

“Beddua” doğru bir şey değil ama..

“Terör örgütü olmayana, ‘terör örgütü’ diyenlerin Allah belasını versin!” demenin yanlışlığını kabul edelim ama..

Günahlar deryasında yüzerken.. Yukarıdaki cümleyi, “beddua” olarak tanımlayalım ama.. Çok büyük bir günah olarak görülemeyeceğini de kabul edelim.

Muhatabınız, ‘kendi halinde insanlar’ı terör örgütü olarak gösterip, onları mahkum etmeye çalışıyorsa..

Uğranılan haksızlık karşısında, çaresiz kalınıp, “Allah’ım, sen bilirsin” demek yerine..

Biraz haddi aşıp, “Allah belalarını versin” demenin..

Bir hata olsa da.. Çok çok büyük bir hata olmadığını kabul ederim..

Ama..

Arkasından gelen ifadeler ne öyle?

Mavi Marmara gemisinde, 9 insanımız şehid edildiğinde, sinirlerine hakim olup.. Mülayim mülayim.. “Otoriteden izin almalıydılar” diyebilen bir hoşgörü ustası..

Afganistan’da, Irak’ta 1 milyon Müslüman’ı katleden ABD’ye gelince.. Elin Yahudi’sine gelince..  

Ayetten kendisine delil getirip, “Onlara kavl-i leyyin ile yaklaşınız” diyen bir Gülen..

Ortada cinayet yok.. İşkence yok iken..

Soruşturma açıldı diye.. Görevden alındılar diye... 

Failleri için..

“Yerle bir etsin.. Gübre etsin” derse..

Burada bir riyakarlık.. Bir din istismarı olduğunu söylemeliyiz..