Hrant Dink cinayeti ile ilgili süreci en yakından takip eden AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Esayan, Bugün gazetesine dikkat çeken açıklamalar yaptı. Eseyan, Dink cinayetinin 2006-2007 yılları arasında işlenen Rahip Santoro, Danıştay ve Malatya misyonerler cinayetlerinin bir parçası olarak görülmesi gerektiğini söyledi. O yıllarda bu cinayetleri“Türkiye’yi Hıristiyan AB’den koparmak ve ilişkileri bozmak amacıyla işlendi” diye analiz ettiklerini hatırlatan Esayan, aslında cinayetleri planlayanların bu şekilde düşünülmesini istediklerine dikkat çekti.

PARALEL SAVCILAR YAPTIKLARI ORTADA

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’u dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın itirazına rağmen tutuklayan ve kozmik odaya giren bir iradenin Dink davasında ilerleme sağlayamayışını enteresan bulduğunu belirten Esayan, her şeyin 17-25 Aralık darbesi ile değişime uğradığını ifade etti. Esayan “17-25 Aralık’ın savcısı Muammer Akkaş aynı zamanda Hrant Dink savcısıydı. Yargı darbesi başarılı olamayınca adliyede çıkıp bildiri dağıtan şahıs bizzat Hrant Dink davasını elinde 5 yıl boyunca sündürdü. Şimdi yeni açılan soruşturmada pek çok bilgi, tanıklık, telefon kayıtları, HTS kayıtları ve kamera kayıtlarının karartıldığı, bunu yapanların da paralelin savcıları ve polis müdürleri olduğu çok aleni bir şekilde gözüküyor”dedi.

DOĞRUDAN PLANLAYICI

Dink cinayetinin arkasında da FETÖ’nün olduğu kanaatine vardığını vurgulayan Esayan,“Açıkçası bu toplu cinayetler, paralel terör örgütünün devleti ele geçirmek için kamuflaj olarak kullandığı popülist olaylardı. Kanaatim bu işte ihmal boyutunda zaten varlar, doğrudan planlayıcı planlayıcı olmaları da yüksek ihtimal. Bunun amacı ne olabilirdi? Bence devleti, milli orduyu ele geçirmek” diye konuştu.

PKK'yla girdiği çatışmada yaralanarak tekerlekli sandalyeye mahkum olan, Albay Kırca F tipi Gladyo tarafından yalan ve iftirayla içeri atılmak istendi. Hrant Dink de öldürülerek Ergenekon tertibi başlatıldı. Ardından vatansever subay ve aydınlar Silivri zindanına atıldı

Eregenekon tertibinde uğradığı akıl almaz iftiralara başkaldırarak 19 Ocak 2009'da intihar eden kahraman Albay Abdülkerim Kırcan'ın bugün 7. ölüm yıldönümü... E. Albay Hasan Atilla Uğur, silah arkadaşı Kırca'yı Aydınlık'a anlattı:

'YANIMDA YARALANDI'

"Güneydoğu ve Antalya'da birlikte görev yaptık. 1997-1998" arasında PKK, turizmi baltamak için Antalya'da eylem yapmaya başlamıştı. Ankara'dan özel bir ekip kurarak buraya intikal ettik. 1997yılı sonu Temmuz 1998 arasında burada görev yaptık. Ekibimizin içinde Abdülkerim Kırca Albayımız da vardı. 6 ay içinde PKK yı etkisiz hale getirdik ve burada eylem yapamadılar. Sonra Öcalan sorguda bunu itiraf etti."

FETÖ TERTİBATI ÖLDÜRDÜ

"Kırca, Antalya'nın Serik ilçesine bağlı Gebiz bölgesinde 10 Nisan 1998'de girdiğimiz bir çatışmada yanımda yaralandı. Kurşun omuriliğine isabet etmişti. Çağırdığımız bir helikopterle hastaneye gönderdik. Ancak bütün müdahalelere rağmen tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasını engelleyemedik. Ergenekon tertibine onu da benim gibi Öcalan'ın talimatıyla da-hil etmek istediler. Bunun için PKK. itirafçısının iftiralarına başvurdular. Onuruna yediremedi ve tıpkı Ali Talar gibi şeref intiharını seçti. Cesaret ve övünç madalyası sahibiydi, ömrünü vatanına ve milletine hizmete adamıştı. Albay Kırca tam bir kahraman Türk subayıydı. Onu rahmet ve saygıyla anıyorum." dedi.

'ONURSUZ ÇAPULCULAR../

Kırca'nın eşi Meriç Kırca, cenazede eşinin tabutuna sarılarak tepkisini, "Onursuz üç beş çapulcu utansın. Çok kahramanlar vardı, teki de oydu, onuruyla gitti benim kocam" sözleriyle dile getirdi.