17 Aralık polis-yargı operasyonunun hemen ardından İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde yaptığı "yargının siyasete yaptığı darbeye direnin" çağrısı ile dikkatleri üzerine çeken Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, soruşturma, inceleme ve sürgünlere rağmen cesur çıkışlarına devam ediyor. 
-Emniyette Paralel yapı ile mücadelede önemli bir mesafe alınırken yargıda hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Bunun sebebi nedir?
Paralel yapı ile yargıda mücadele etmek emniyetten daha zordur. Hakim ve savcıların soruşturmaları özel izne tabidir. Öncelikle HSYK'nın ilgili dairesinin soruşturma izni vermesi gerekir. Zordur ama sadece gecikiyor. Mutlaka sonuç alınacaktır.

-Paralel yapı HSYK içerisinde nasıl bu kadar güçlendi?
2010 yılında o zamanki siyasi iktidar ve toplumsal irade Anayasa'yı değiştirerek daha demokratik bir toplum hedefledi. O nedenle HSYK'nın yapısını değiştirerek demokratik bir adım atıldı. Ben de ekranlara çıkıp bu değişikliği savundum.

PARALEL KADROLAŞMANIN SORUMLUSU İBRAHİM OKUR

-Peki bu demokratik değişimin Paralel Yapı tarafından kullanıldığını nasıl anladınız?
Ekim 2010 tarihinde HSYK seçimleri yapıldı. Biz aday seçimleri sürecinde işi uyandık. Bir yerlere mensup olan bir sosyal grubun aday gösterildiğini anladık. Bunların da demokratik adaylar olarak lanse edildiğini gördük. Bunu farkedince sırf İbrahim Okur'a karşı aday oldum.

-HSYK'daki kadrolaşmanın sorumlusu olarak İbrahim Okur'u mu görüyorsunuz?
Aday belirleme çalışmaları gizli saklı yürütülüyordu. YARSAV'a karşı olan bizler bu tehlikeyi gördük. O zaman İbrahim Okur ve müsteşar Ahmet Kahraman ile diyalog kurmak istedik. Bunun bir cemaat yapılanmasına doğru gittiğini söylemeye çalıştık. Bu arkadaşların hiçbiri diyalog kurmak istemedi. Burada dönemin Adalet Bakanı'nın da bir ihmali vardır. Ama baş aktör İbrahim Okur'dur.

-İbrahim Okur HSYK'daki yapıyı tek başına kurgulayacak kadar güçlü bir isim miydi?
HSYK'da oluşan paralelci bir yapı var deniliyorsa tek seçici İbrahim Okur'dur. Hiç tanımadığımız, adını sanını bilmediğimiz 11 adayı belirleyip, başka düşünceden hiçbir adaya izin vermeden seçilmesini sağlamıştır. İbrahim Okur 1996'dan bu yana, Adalet Tetkik Hakimliği'nden başlayarak, atamalar, terfiler, hakim ve savcı alımında etkili olan bir insandır. Yargıdaki paralelci yapılanmanın en etkili müsebbibi İbrahim Okur'dur. Burada bir kasıt var, devleti ve yargıyı yanıltma var. Gelinen noktada kendi cemaatleri, grupları dışında hiçbir düşünceye değer vermemişlerdir. Birçok insanın sicilini bozdurdular, istemedikleri yere tayin ettirdiler. Kendi adamlarını da en etkili yerlere tayin ettirdiler.. İşte bu organizasyon neticesinde Paralel Cunta 17 ve 25 Aralık darbelerini yapacak cesareti kendinde buldu.

YÜKSEK YARGIDAKİ PARALEL YAPI ÖRGÜT SUÇU İŞLENİYOR

-17-25 Aralık operasyonunun bir yargı darbesi olduğunu söylüyorsunuz. Toplumun geniş bir kesimi ve devletin en üst kademesi de böyle düşünüyor. Peki HSYK bu ciddi iddiayı neden gündemine almıyor?
Delil yok diyorlar. Soruyorum kendilerine; Bir örgüt cinayet davalarında olduğu gibi arkasında delil bırakmaz. Örgüt suçunun en büyük delili faaliyetleridir. "Deliliniz nerede" diyorlar. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı "polis ve yargı içindeki bir çete seçilmiş iktidara darbe girişiminde bulunmuştur" diyor. Şimdi bu iddianın hukukun mantığı içerisinde soruşturulması gerekmiyor mu? Soruşturulur araştırılır ve bir karara varılır. Bunu yapacak olan kurum HSYK'dır. HSYK içindeki 2. ve 3. Daire neden karar vermez? Çünkü aynı grubun yani cemaat yapılanmasının içerisindedirler de o yüzden karar vermez. Bu bir örgütsel davranış değildir de nedir?

-Zekeriya Öz sosyal medya üzerinden Başbakan'ı tehdit etmişti. Uzun süre direnildi ama inceleme başlatıldı. Sizce bir sonuç alınabilir mi?
Bir insan bir Başbakan'ı sırf savcılığına güvenerek tehdit edemez. Bırakın Başbakan'ı normal bir vatandaşı da tehdit edemez. Zekeriya Öz meselesi artık saklanacak, korunacak gibi değildi. Ama HSYK'nın başlattığı göstermelik bir inceleme. Bir sonuç çıkacağını zannemiyorum. Ama aynı daire ben televizyondan konuştuğum için bana inceleme başlattı.

GEREKİRSE HSYK'NIN YAPISI TEKRAR DEĞİŞTİRİLİR

-Kamuoyu yargının tepesine oturmuş bu yapıya karşı devletin kendisini nasıl koruyacağını merak ediyor. Devlet kendini nasıl koruyacak?
Devlet kendini her şekilde korur. Bu devlet çadır devleti değil. Baktı ki yargıda gücünü kanundan almayan, başka mahfillerden alan yapılar hakim oluyor. İlaç tedavisi olmazsa gerekirse ameliyat da yapılır. HSYK sonuçta bir yargı organı değildir. YÖK gibi idari bir kuruluştur. HSYK bir yargılama faaliyeti yürütmez, hakim ve savcıların idari işlerini yürütür. Bu kurulu gerekirse meclis de seçebilir. Ayrıca bu kurul hakimlerden oluşması da gerekmiyor. Dünyada bunun örnekleri de var.

HSYK SEÇİMLERİNİ KAZANMA ŞANSLARI SIFIR!

-HSYK seçimleri yaklaşıyor. Paralel yapı HSYK seçimlerinde ne kadar etkili olabilir?
Biraz yapıdan bahsedeyim. HSYK 22 üyeden oluşuyor. Adalet Bakan üyedir ama oyu yoktur. Müsteşar ise doğal üyedir. 7 tanesi adli hakimlerden seçiliyor. 3 kişi idari yargıdan geliyor. 3 kişi Yargıtay'dan, 2 kişi Danıştay'dan geliyor. 4 kişiyi Cumhurbaşkanı seçiyor. 1 kişi de Adalet Akademisi'nden seçiliyor. Paralel yapının gücü yeterse 22 üyeden 15 üyeyi seçip HSYK'ya gönderebilir.

-Peki bunu başarabilecek güçleri var mı?
17 Aralık öncesinde paralel örgütün 11 bin hakim ve savcı içerisinde 3 bin oyu olduğu söyleniyordu. 17 Aralık sürecinden sonra bu paralel yapıdan kopan 1000'e yakın arkadaşımız var. Paralel yapının şu anki oyu en fazla 2500'dür. Bu oyla seçilemeyeceklerini bildikleri için YARSAV ile ittifak yapıyorlar. YARSAV'ın oy u en fazla 1500'dür. Yani Paralel yapının etkileyebildiği oy sayısı hiçbir kırılma olmazsa en fazla 4 bin'dir. Yargıda Birlik Platformu'nun ise bugün en az 6 bin oyu var. YBP'nun adayları Türkiye'deki bütün renklerini taşıyor. Muhafazakar, milliyetçi, sosyal demokrat, liberal, alevi sünni her kesimden aday var. YARSAV ve Paralel Yapı, blok olarak aynı adaya oy verse de kazanamaz. YBP birlik ve bütünlüğünü kaybetmezse mutlaka kazanacaktır.

-Paralel yapı HSYK seçimlerini kaybederse yargıda ne değişecek? 
Birincisi yargının görüntüsü değişecek. Yargıda şucu, bucu, Paralelci, Cemaatçi gibi yapılar ortadan kalkacak. Yargı kendi teamüllerine dönecek. Yargı, tarafsızlık, bağımsızlık, adalet gibi kavramlarla birlikte kendi alanına çekilecek. Yargı artık cuntalar kurup da seçilmiş iktidarı devirmeye çalışmayacak. Hakim ve savcılar moral ve motivasyon olarak rahatlayacak, kimsenin baskı ve tehditlerine maruz kalmayacak.