Akademisyen Abdülkadir Şen, 15 Temmuz gecesi düzenlenen hain darbe girişiminde yer alan bir aktörün izini sürünce ortaya çok çarpıcı olduğu kadar ibret verici bir manzara çıktı.
Şen'in sözkonusu ettiği kişi 5 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanarak cezaevine gönderilen Albay Ömer Kulaç'tan başkası değil. Şen'in adeta kılı kırk yaran takibiyle ortaya çıkardığı tablo adeta darbenin ayak seslerini gösteriyordu.

Albay Kulaç'ın yaptığı sosyal medya paylaşımlarını mercek altına alan Abdülkadir Şen, sabır ve titizlik gerektiren çalışmasından hareketle ihanet gecesinin bilinenlerini, bilinmeyenlerini, yerli aktörleri ve yabancı yapımcıları bakın nasıl deşifre ediyor:
"BANA BUNU BİR HAFTA SONRA HATIRLATIN" DİYORDU...
Darbeci Albay Kulaç darbe girişiminden bir hafta önce Türkiye'nin Suriye politikasında bir takım radikal değişimlerin yaşanacağını açıklıyor ve  kendisine DM yoluyla bundan nasıl emin olduğu sorulduğunda ise bir şeylerden emin olduğunu hissettirmek isteyerek "bana bunu bir hafta sonra hatırlatın" diyordu.

Kulaç'ın bahsettiği siyaset değişiklikleri Suriye konusunda Türkiye'nin ABD-Rusya dayatmalarına boyun eğmesi, 14 yıldır inşa ettiği duruş ve bağımsız dış politikadan vazgeçmesi, dünyada egemen devletler eliyle girişilen adaletsiz politikalara karşı eski tepkisiz ve hatta ortak rolüne bürünmesiydi. Türkiye zaten 2 Kasım seçimlerinden bu yana çok sayıda komplo ve silahlı saldırının hedefi olarak "Güvenli kölelik ile güvensiz bağımsızlık" arasında tercih yapmaya zorlanmıyor muydu?
DARBECİ ALBAY'DAN "OLAY SAVCI"YA: ÖL DE ÖLELİM...
Darbeci Albayın tweet geçmişi oldukça sabıkalı. Kulaç bu yılın başında Rıza Zarrab'ın ABD'li savcı Preet Bharara tarafından gözaltına alınmasının ardından yine klavyeye sarılması dikkat çekiyor. "Gezi olaylarının gizli eli" olarak da bilinen ABD'li savcıyı attığı tweet ve mentionda "Sir, Turkish Army is ready for your order"; yani; "öl de ölelim" diyecek kadar teslimiyetçi bir çizgi sergilemiş, darbe girişiminden kısa bir süre sonra ilgili tweetler kuvvetle muhtemel Albay Kulaç'ın bu hesabanı  yöneten suç ortaklarınca silinmişti. Ancak delillerin tamamı silenemidi. Darbeci subayın sanal alemdeki takipçileri onun bir Albay olduğunu bilmedikleri ama asker kökenli olduğunu düşündüklerinden kalkışarak Türk komutanının ABD'li bir yetkiliye "Türk Ordusu Emirlerinizi Bekliyor Efendim"  içerikli bir mesaj atmasına tepki gösteriyorlardı.

DARBENİN ŞİFRESİ: BENİ SIKIYÖNETİM KOMUTANI YAPTILAR
Albay Ömer Kulaç darbe girişimi gecesi sosyal medyada şaşkınlığını ifade eden ve Suriye hakkında halktan yana haberler yapan bir kişinin "Neler oluyor?" sorusu üzerine mention atarak: Beni sıkıyönetim komutanı yaptılar. Sıkıysa bölgeme yaklaş" diyerek hem alay ediyor hem de örtülü tehdit cümleleri kuruyordu. 
Ambay Kulaç, darbe kalkışması esnasında attığı tweetlerde ise "Neredesiniz ey zalımlar?" diye meydan okuyor ve hemen sorunun yanı başına aşağılık bir gülücük işareti yerleştirmeyi ihmal etmiyordu.
REYHANLI SALDIRISI, TAZİYE VE BİR DİZİ TUTARSIZLIKLAR
Darbeci Albay Reyhanlı saldırısı sonrası taziye yayınlayıp saldırıda öldürülenleri 'şehit' olarak tanımlayan, İstanbul saldırısını 'şeytana hizmet eden', 'İslâm ve insanlık dışı' bir saldırı olarak kınayan Suriye'deki muhalif gruplar hakkındaki tutarsız iddiaları ile de dikkatleri çekiyordu. Buradaki amaç yine toplumda hükümete yönelik bir nefreti tetiklemeyi planlıyordu.
SIKIYÖNETİM KOMUTANI OLMA HAYALİ SUYA DÜŞÜNCE
Darbeci Albay, 18 Temmuz gecesinin ilerleyen saatlerinde kalkışmanın başarısız olacağının anlaşılmasından kısa bir süre sonra ise tam anlamıyla u dönüşü yapmaya kalkışıyor. Kulaç, attığı tweetlerle, pirenin tehlike anında yorgandaki gül motiflerine sığınması gibi "Kimseyle irtibatım yok. Yollar Kapanmış, mahsur kaldım arabada" diyerek aklınca darbeden habersiz olduğunu ima ediyordu.
Albay Ömer Kulaç darbeciler tarafından Nevşehir Sıkıyönetim Komutanı olarak göreve getirilecekti ki milletin eşsiz refleksiyle gelen direnişi tüm hayallerini suya düşürdü.  Sadece onun değil tabii...

PARALELCİ KUKLALAR SAHNEDE! PEKİ YA KUKLACILAR?
Peki bu hain organizasyonda kimler nasıl bir görev üstlenmişlerdi? Bu sorunun cevabını yine Abdülkadir Şen'in kaleminden okuyalım: "Görünür aktörler Paralel Devlet Yapılanması olsa da asıl aktörler arka plandaydı. Paralelcilerin yanında herkesin malumu olan kemikleşmiş zihniyetin de hatırı sayılır desteği vardı darbeye. Kukla ortada ama kuklacılar gerideydi. Tarih boyunca sömürülenlerle sömürenler arasında ılımlı islam projesinin ürünü olan "Gülen Hareketi" kadar onursuzca, efendi kölelik ilişkisine dayalı ama son derece başarılı organize olmuş bir ilişki kurulduğunu bilmiyorum."
 ABD TARAFINDAN ÜRETİLEN SİHİRLİ KAVRAM: UPRİSİNG...
"Son yüzyılda 3. dünya ülkeleri ve İslâm dünyasında yaşanan darbelerin tümünde ABD'nin parmağı var" diye yazan akademisyen Şen, ABD siyasi makamları ve ABD elçiliğinin olayın ilk anlarında darbeyi bir devrim olarak ifade edip "uprising" ifadesini tercih etmelerine dikkat çekiyor. Şen'in yakıcı tespiti bununla da sınırlı değil. Diyor ki:  "ABD'li yetkililerin darbeyi  üstü örtülü destekleyen ihtiyatlı, ve tarihleri boyunca gösterdikleri ikircikli tavırları ve açıklamaları ve tıpkı Mısır darbesindeki gibi ihtiyatlı ama darbe yanlısı açıklamaları ve Batı basınının tutumu şaşırtıcı değil"

DARBECİ PAŞALARIN İNCİRLİK'TEKİ ESRARENGİZ ZİRVESİ
Şen teorisini yakın geçmişte yaşanan bir pratikle şöyle temellendiriyor: "İncirlik üssünün meclisi bombalayan uçaklara yakıt ikmali yapması, İncirlikte darbeci paşaların 12 esrarengiz toplantı yapmaları da şaşırtıcı değildi zira dünyadaki pek çok ABD üssü geçmişte darbe üssü rolünü başarıyla üstlenmişti. Darbe bir Amerikan darbesiydi ve Türkiye'nin son 10 yılda dış politikada yürüttüğü bağımsız, dürüst ve bölge değerleri merkezli politikalarını hedef alıyordu."
"DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR" SÖYLEMİNİN BEDELİ MİYDİ?
Başta Doğu Perinçek olmak üzere farklı bir çok kesimden gelen açıklamalar da bu yöndeydi. ABD kendisi yayılmacı ve müdahaleci jandarma siyasetini yürütürken bu ülkenin "Yurta Sulh cihanda sulh" sloganını pısırık, köleci bir zihniyet ve anlayış ile sürdürmesini temin amacı taşıyordu. Dünya 5'ten büyüktür demenin bir bedeliydi. Fox Tv analisti "darbe başarılı olursa İslâmcılar kaybeder biz kazanırız" demişti. Darbenin aktörleri başarısız oldular. ABD ve Batı başarısız oldu. Peki ya kuklalar? Onlar tam bir hüsrana uğradılar ki efendileri de onlara yardım etmeyecek, gökler de onlara ağlamayacak... Üniformaları ve rütbeleri sökülünce o sahte ihtişamlarından eser kalmadı ve kendisine "Efendim" dedikleri aktörlerin onları terk etmesiyle basına yansıyan pijamalı görüntüleriyle öylece aciz bir halde kalakaldılar.
SANATÇILARDAN PKK'YA UZANAN "DARBESEVERCİ" ÇİZGİ
Darbeler Amerikan ve Batı destekli darbelerdi. 28 Şubat darbesi de ABD'den start verilmiş bir darbe değil miydi? Aktörler belli. Peki ya algılar. Darbenin ilk anından itibaren bir algı savaşı başlayıverdi. Olayı kendi zaviyesinden değerlendirenlerin yanında, yoğun dezenformasyondan etkilenenler de oldu. Geçmiş darbelerin ve 80'li yıllardaki katliam ve cezaevi işlencelerinin bir ürünü olan PKK tabanından pek çok kimse -bir millet olarak darbeye sert tepki gösteren Kürtler dışarıda tutulmak kaydıyla-darbeyi destekledi. Kürtler PKK'yı değil vicdan ve değerlerini tercih edip dinledi.  Geçmiş darbe zihniyetlerinden dolayı acı çekmiş olan pek çok Sol grup ve ismin yanı sıra görünürde emperyalizm karşıtı ve liberal olan ve maalesef çoğu da mezhepçi yönüyle bilinen pek çok sanatçı, siyasetçi ve aktör de bilerek ya da bilmeyerek bir algı savaşının parçası oldu. Bilmiyorlardı ki darbeciler başarılı olsalar yaş ile kuruya bakmayacaklardı.

DEMOKRASİ SINAVININ MUHAFKAZAKAR VE ÜLKÜCÜ HALİ
Geçmiş darbelerin yanı sıra Mısır, Suriye gibi iç karışıklık ve darbelerin de yakın dönemdeki en büyük mağduru olan ve AK Parti düşmanı darbecilerin ilk önce kendilerini kurşuna dizip derilerini yüzeceğini, Kuran kurslarını kapatıp tüm dernek ve vakıflara el koyacağını, inanca hakareti yeniden sıradanlaştırıp başörtüsünü yasaklayacağını ve Suriye başta olmak üzere tüm İslâm aleminde Türkiye'yi tam bir manda ülkesi ve Müslüman dünyanın çıkarlarına karşı ABD kuklası haline getireceklerini gayet iyi bilen İslâmi-muhafazakar kesim de meydandaydı. Türkiye Pervez Müşerref sonrası ABD mandasına dönen Pakistan gibi yapılacaktı. Ülkücü kesim meydana ilk önce inen kesimlerdendi. Az da olsa Sol cenahtan da meydana inenler vardı. Ulusalcı kesimden de. Her biri kendi gerekçeleriyle meydana indi elbette. Her biri kendi savaşını verdi. Kendi kazanımlarını korumayı amaçladı. Bununla beraber darbe boyunca Gazi Mahallesi, Malatya ya da diğer bölgelerde Alevilere saldırılar yapıldığı yönündeki bazı Sol-mezhepçi yayın organlarında çıkan asparagas haberler algıları yönetmek üzere servis edildi.
HAYALİ BİR RESİM ÜZERİNDEN İÇ SAVAŞ PLANI...
Meclisi bombalayıp çocukları annelerinin gözleri önünde tanklarla ezen darbeci askerler gündemden düşürülüp bir askerin kafasının kesildiği yalanı ile kitleler yönlendirilmek istendi. Asker sevgisi darbecilere kalkan olarak kullanılmak istendi. Askerlerin olayı bir tatbikat sandıkları sıklıkla dile getirildi. Oysa hangi ülkede insan öldürmeli tatbikat yapılmıştır ki? 2005 yılından çekilen görüntüler servis edildi, Suriye'den çekilen görüntüler servis edildi. Darbenin bir irtica yönetimine neden olacağı yönünde propaganda yapıldı. Bu iddiaları için ellerinde yaralı bir askeri hastaneye yetiştirmeye çalışan darbe karşıtı 4 sakallıyı gösteren ve IŞİD militanı olarak servis etikleri sadece bir resim ve buna inanacak paranoyak bir kesim vardı. Bir resim üzerinden kitlelerini organize edip iç savaş planı yaptılar.
HİÇ TİYATRO BİLMEYEN TİYATROCULARIN HEZİMETİ
Bir de yüzlerce askerin öldüğü, helikopterlerin düşürüldüğü, binlerce rütbeli askerin tutuklandığı devasa bir darbe girişimini  tiyatro olarak isimlendirenler vardı ki hayatlarında tiyatroya dair hiç bir  şey bilmedikleri ya da çıkarları için hakikati bu derece tersyüz edecekleri ortada olan bu kesime söylenecek söz yok. Erdoğan'ın tiyatro oyununa katılan askerler muhtemelen ömür boyunca hapis yatacaklar ve vatana ihanetten yargılanacaklar ve Erdoğan da başkan olacak. Oyuncular açısından kârlı bir doğrusu.  Bir ülke için felakete neden olacak bu derece bir krizi bile Erdoğanın şahsına indirgeyerek olayı çarpıtmaya çalıştılar. Her zaman bir bahaneleri vardı zaten. İşte algıya dair bir kaç konu da buydu."

PEKİ SİZ ÖLÜMDEN KORKMAYAN MİLYONLARI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Abdülkadir Şen, uzun soluklu olduğu kadar kuşatıcı makalesini şu cümlelerle noktaladı: "Her şeyi kendilerince çok güzel planlamışlardı. Muhtemelen Erdoğan'ı derdest  etmeyi, başarılı olmaları durumunda da işi zaman yayarak üretecekleri çok sayıda fason evrak üzerinden gün be gün itibarsızlaştırmayı planlıyorlardı. TRT ve tüm basını, stratejik bölgeleri ele geçirecek siyasi liderleri, cemaat liderlerini -ve hatta tabanlarını- STK başkanlarını on binlerce kişiyi tutuklayacaklar, tıpkı Mısır'daki gibi ABD ve İsrail çıkarları adına baskı altına alacaklardı. Darbecilerin her biri bir bölgede vali olup servetlerine servet katacaktı. Ama yanıldılar. Yanılgıları büyük oldu. Silahını çekip halka ateş edilmesini emreden kendi komutanını vuran subayı, her sokak başında sabahlara dek tekbir sesleri ve sela sesleri ile kendilerine korkulu kabus olacak camileri, sokaklara dökülen her düşünceden on milyonlarca insanı, tanka karşı kürekle mücadele eden köylüleri, traktörünü, kamyonunu alıp kışlaların önüne koşan kalabalıkları, darbe bildirisini okumayı reddeden medya mensuplarını, gelişen sosyal medya ağlarını, özgürlük bilinci gelişmiş yeni nesli, polisleri ve bu darbede meşruiyet sahibi olmadıklarını unuttular. Eskiden darbeler ezanı sustururdu, bu defa ezanlar darbeyi susturdu. Bu nasıl bir darbe hemen engelledi hiç böyle bir darbe gördünüz mü diyorlar. Sorarım size! Asıl siz hiç ölümden korkmadan meydanlara akan milyonlarca insan gördünüz mü?"