Sınırlarımızı aşan ve sayıları 2 milyona yaklaşan sığınmacılara ek olarak Türkiye, 1-2 haftadır PKK-PYD saflarına katılmak için çırpınan gençleri seyrediyor. Türkiye illerinden IŞİD’e katılmak için seferler düzenlendiği haberlerinden sonra şimdi de PKK’ya katılmak için otobüs seferleri düzenleyen Kürt gençler haberlerini izliyoruz...

SINIRLAR YIKILIYOR

26 Eylül günü nu sorun, sınır tellerini sökmeye kadar vardı… PKK’ya destek için Suruç-Kobani sınırına yığılan HDP'liler, sınırda bulunan ve tel örgülerle çevrili beton direkleri yerlerinde sökerek sınırı geçtiler. Sayıları 2 bini bulan bu insanlar İstanbul Kadıköy'den 35 otobüslük konvoyla Suruç'a gitmişlerdi... Büyük Kendirci, Çengelli, Dikmetaş, ve Sıvedi köyünde Türkiye-Suriye sınırı beton sınır direklerini yerinden söken HDP'liler’in eylem esnasındaki ifadeleri de ilginçti. Bu kişiler, “sınırları tanımıyoruz. Burası Kürdistan topraklarıdır” diye bağırdılar.

PKK, Suriye’deki savaşında Türkiye topraklarını cephe gerisi olarak kullanmak istiyor. Başka bir deyişle PKK sınırın kendisi için yiyecek, giyecek, silah, cephane, sağlık yardımı ve insan geçişlerine açılmasını, buna karşın IŞİD’in benzeri kolaylıklardan asla yararlanmamasını talep ediyor. PKK bu konudaki taleplerini Türkiye’nin silah yardımı yapmasını isteyecek kadar ileri götürdü.

Oysa ki Ankara için PKK da en az IŞİD kadar tehlikeli. Hatta Ankara’da kimi gruplar IŞİD’in PKK’ya verdiği zararları yararlı buluyor da olabilir.

KOBANİ DRAMI

Elbette Kobani’de ve bölgede büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Türkiye bunu anlıyor ve elinden gelen yardımı da yapmaya gayret ediyor. Ne var ki PKK, insanlık dramından da yararlanarak Türkiye kamuoyunu ve tüm Kürtleri arkasına almaya çalışıyor. Bu bir meşrulaşma ve ordulaşma girişimi…

PKK, ayrıca Kobani’ye yardım çağrıları sayesinde yeni savaşçılar kazanıyor, insan kaynaklarını zenginleştiriyor. Bundan daha önemlisi IŞİD’in katlettiği veya korkuttuğu Kürtlerin davasına bir anlamda el koyuyor. PKK, birkaç yıl öncesine kadar Suriye Kürtleri arasında marjinal bir örgüttü. Arap Baharı ile birlikte Barzani ve PKK’nın PYD kolu liderlik mücadelesi yaptı ve PYD güç kullanarak, diğer Kürtçü grupları elimine ederek kendisini Suriye Kürtlerinin savunucusu ilan etti. Böylece örgüt haklı bir dava da kazanmış oldu. Bugün PKK, Suriye’de savunmasız bir halkı koruduğunu söylüyor, ki bu doğru. Dahası Kobani de olduğu gibi birçok noktada IŞİD saldırısı altındakiler Türkiye’deki Kürtlerin akrabaları. Hal böyle olunca PKK’nın Türkiye’deki Kürt gençleri Suriye’ye çekmesi daha kolay oluyor.

KOBANİ: KIRILMA NOKTASI

IŞİD’in Kobani’de kuşatmayı daraltması ile 49 rehinenin serbest kalması hemen hemen aynı günlere denk geldi. PKK bunun bir tesadüf olmadığını, Türkiye’nin rehineleri kurtarabilmek için IŞİD’e PKK’ya karşı destek sözü verildiğini, Kobani’de IŞİD saldırısının da bu sözün gereği olduğunu öne sürüyor. Bu anlayışa göre Türkiye rehineler karşılığında Kobani’yi, yani Kürtleri IŞİD’e teslim etmiş oldu…

İşin aslı, PKK’nın bu yorumlarına katılmak zor. Ancak Kobani tek kelimeyle kırılma noktası oldu ve PKK bu şartlarda Çözüm Süreci’nin devam edemeyeceğini, hatta sona erdiğini açıkladı.

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, örgütün yayın organı Sterk TV'ye yaptığı açıklamalarda IŞİD’in Kobani halkını yok etmek istediğini, sınırların artık bir anlamının kalmadığını, ‘kuzey halkının’ (Türkiye Kürtleri)  Kobani'ye geçmesi gerektiğini iddia etti. Karayılan ayrıca, “Kobani saldırısı ile Kuzey'deki süreç aslında bitmiştir” diyecek kadar da ileri gitti...

Abdullah Öcalan da Kobali saldırısından sonra son derece tepkisel bir açıklama yaptı ve “Halkımızın yüksek yoğunluklu savaşa karşı yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Sadece Rojava halkı değil kuzey ve tüm parçalardaki Kürt halkının buna göre yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Bütün Kürt halkını topyekun bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmeye çağırıyorum” dedi.

Öcalan’ın sözlerini dikkate alacak olursak Çözüm Süreci’nin sona ereceğini ve silahlı çatışmaların yeniden başlayacağını tahmin etmemiz gerekiyor. Çünkü Öcalan, Türkiye de dahil Kürtlerin yüksek yoğunluklu bir savaşa hazır olmasını istiyor.

SÜREÇ ZATEN BİTMİŞTİ

Bana sorarsanız Çözüm Süreci daha başlarken bitmişti. Suriye ve Irak’ta El Kaide uzantıları güçlenip, PKK etki sahasını genişletmeye başlarken Çözüm Süreci’nin zemini tamamen kaymıştı. Emin olunuz Çözüm Süreci olmasaydı da PKK Türkiye’de silahları susturmanın ve silahsız mücadelenin yollarını arardı.

PKK’nın tipik taktiğidir, iki cephede birden savaşmak istemez. Geçmişte de Türkiye’de silahlı çatışmalar artarsa İran’da ateşkes ilan ederdi, İran’da çatışmalar yoğunlaşınca ise Türkiye’de silahları sustururdu. Bu kez de öyle oldu; Suriye’de ve Irak’ta silahlı adama ihtiyaç duyan örgüt Çözüm Süreci’ni zaman ve güç kazanmak için kullandı.

Çözüm Süreci’nin daha başından çöktüğünü anlamak için en basit verileri bile incelemek yeterli olacaktır. Sürecin hiçbir öngörüsü ve beklentisi yerine gelmedi. Örgüt, sürece asla terörü ve kendisini bitirecek ve silahsız-şiddetsiz yeni bir dönem açacak bir araç olarak bakmadı. Süreç PKK için güçlenecek, taleplerini kabul ettireceği, bunun karşılığında da belinde silahla kentlere dönebileceği bir fırsattı. Bu arada örgüt tüm gücüyle Suriye’ye odaklanabilecekti…

Doğrusunu isterseniz devlet de kısa sürede sürecin tasarladıkları gibi gitmeyeceğini anlamaya başladılar. Ancak silahları susturmuş olmak Hükümet için büyük bir başarıydı ve örgütün Suriye ve Irak’ta bataklığa saplanması Ankara’yı çok da fazla rahatsız etmedi…

Geldiğimiz noktada PKK kendisini daha güçlü hissediyor ve pazarlığa bir an önce oturmak istiyor. Örgüt bir yandan vermeden almaya devam etmek istiyor, diğer taraftan Türkiye’deki mücadelesi ile Suriye ve Irak’taki mücadelesini birleştirmek istiyor.

PKK, KATILIMDA REKOR KIRIYOR

PKK’nın tepe isimlerinden Cemil Bayık, Amberin Zaman’a verdiği röportajda örgütün katılım rekorları kırıldığını, sadece son 1 ayda 1.200 kişinin PKK’ya katıldığını iddia ediyor. Bayık’a göre örgüte katılım 1993’deki rekor düzeylerin bile üzerine çıkmış durumda. Bayık, “Son aydaki katılım düzeyi 93’teki katılım düzeyini aştı. 93’te ayda 1000’e yakın kişi katılırdı. Geçen ay 1200 kişi katıldı” diyor. Bu durumda insan sormadan edemiyor, PKK meselesinde başa mı dönüyoruz, yoksa daha kötüsü mü geliyor?

Bayık da Türkiye adım atmazsa Türkiye'ye saldırmaya başlayabileceklerini söylüyor.

Kanaatimce PKK, fiili girişimlerle Türkiye ile Irak ve Suriye arasındaki sınırı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Örgüt yaşananları sadece bir halkın kendisini savunma hakkı olarak yansıtıyor ve kendisinin bir terör örgütü olarak değil, bir halkın meşru ordusu olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. PKK’nın Türkiye’den talebi kendisine destek verilmesi, en azından IŞİD’e herhangi bir destekte bulunulmaması. PKK, Batı’nın Türkiye’yi IŞİD konusunda sıkıştırdığının da farkında ve bundan da yararlanmaya çalışıyor. Ancak asıl kırılma noktası Kobani olayları oldu. Örgüt, Kobani’den yararlanarak Türkiye’yi bir tür oldu bittiye getirmeye çalışıyor. Eğer PKK bunda başarılı olur ise Suriye ve Irak’taki pek çok çatışmanın Türkiye’ye taşınması olasıdır.

Özetle Türkiye, terör ve PKK sorununun hallinde bekle-gör politikasının sonuna gelmiştir.