Davutoğlu, HaberTürk televizyonunda yayınlanan “Haber Gündem” programına katılarak şunları söyledi:
MİLLETVEKİLİ ADAYLARINI MUHALEFETE BELİRLETTİK
(Nasıl bir seçim hazırlığı var) Bir batı şehrinde bir doğu şehrinde olacağız. Zihnimde Türkiye’nin haritası var. Tepeden bakmak doğru değil. Halkın nabzını tutacaksınız. Aday adayı olarak rekor talep oldu. 6 bin 232  kişi müracaat etti. Tüm il başkanlarımı dinledim. ilçelerimin dahi problemlerini biliyorum. İlk defa teşkilatlarımıza soruyoruz. Oradan STK’lara sorduk. Sandıklar kurduk. Görmek istedikleri adayları aldık. 113 bin kişi anketimize katıldı. CHP’lisi, MHP’lisi geldi görüşünü beyan etti. Diğer partiler tek renklidir. Birbirine benzer. Bizim hedefimiz Türkiye’nin bütün renklerini temsil etmek. İddialı olmanız gerekiyor. Bize sadık olacakları değil millete sadık olacak isimleri arıyoruz. Ahlaki vasıfları göz önüne aldık. Bazı müracaatlar var. bazı isimler üzerinde çalışıyoruz. Bunları burada söylemek doğru değil. Başlarken aa dedirtirsiniz. Şöhretli isimlerdir. Önemli olan bitirirken oh dedirtmek lazım.

BAŞBAKAN OLMAK İÇİN KULİS YAPMADIM
(Cumhurbaşkanı ile aranızda sorun mu var)Çatışma yok. Sorun yok. Tayyip Erdoğan ile Davutoğlu yeni tanışmadılar. Bir birimizden emniyet içinde olduğumuz bir geçmişimiz var. Ünvan sahibiyken tanışmadık. Abdullah Gül ile de aydı. Başbakanlık teklifinde ne Cumhurbaşkanımız bana sordu. Ne de ben ona. Hiç bir kulis çalışmam olmadı. Hırsla yönelmedim. Ama hırsla çalışırım. Cumhurbaşkanı o zaman bu konuyu hiç bana açmadı. Söylemedi de. Orada ilan edildi. Sadece hissettim. Aralarında sorun var diyenleri sükut-u hayale uğratırım. Bana Başbakanlık ilan edilecek dediler. Gittim. O ana kadar Cumhurbaşkanı benimle konuşmadı.

CUMHURBAŞKANI AHMET KIRILIR MI DEMEZ
Başdanışmanken de, Sayın Cumhurbaşkanımızla o zaman Başbakanımızla herhangi bir konuyu ele aldığımızda Allah şahittir ki hiçbir zaman zihnimi kapalı tutmadım. Yürekle zihin arasına set vurmadım. Neyi doğru biliyorsam söyledim. En zor şartlarda neler yapılması gerekiyorsa, o çok farklı kanaatlere sahipse, sadece ve sadece doğru söylemek. Şimdi de 'İletişim var mı, yok mu?'... Bu hafta içinde üç kere görüştüm Sayın Cumhurbaşkanımızla İstanbul'da gece 11.30'da, 1.30'a kadar takriben geçen cumartesi. Pazartesi günü yine gece vakit ailecek gitmiştik, başka dostlar da vardı. Sonra biz başbaşa oturduk. Dün de resmi görüşme. Şimdi bu görüşmelerin hiçbirinde ben eğer birgün şöyle çıktığımda 'Acaba bugün Sayın Cumhurbaşkanımıza söylemem gereken bir şey vardı da, şu veya bu hesapla, şu veya bu kaygıyla söylememişimdir, söylememişim' diye düşünsem o gün tövbe istiğfar ederim ahlaki bakımdan ve hemen kendimi sorgularım, Cumhurbaşkanımızı sorgulamam. Bizim görevimiz nerede ve hangi şartta olursa olsun sadece hakkı söylemek. Hakkı her yerde değil, olması gereken yerde söylemek. Benim kendimce doğru olan ve bazen Cumhurbaşkanımızdan da farklı olabilecek olan ki onun için herkesin yapabileceği bir katkı vardır, sadece ben sadece Cumhurbaşkanımıza söylerim. Sadece onunla konuşurum.
Bazen farklı olan görüşümü cumhurbaşkanımıza söylerim. O da aynı açıklıkla söyler. Acaba Ahmet bey kırılır mı demez. Kenan Evren gibi bir dönemde Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında sorun oluyordu. Artık suhunetle oluyor. Çünkü bir dava arkadaşlığı var.

SİSTEM “PARLAMENTERİMSİ” SİSTEM
Türkiye’deki sistem parlamenter bir sistem değil. Maalesef vesayet altında ‘parlamenterimsi’ bir sistem. Evren-Özal, Özal-Demirel, Ecvit-Sezer ilişkisine bakın. Sezer ile neler yaşandı. Birçok önemli kurum vekaletle yürüdü. Bu yapısal sorunlar sistemin çarpıklığından geliyor. Bu çarpıklığı aşmak için yeni bir anayasa ve siyasal sistem gerekiyor. Sayın Gül’ün seçiminden sonra artık halk seçiyor. Artık bu çarpık sistemin düzelmesi lazım.

BANA AKTARILMADAN KONUŞULMAMALIYDI
(Gökçek, Arınç tartışması) Yarın olsa yine aynı tutumu gösteririm. Bizde herkes kurullarımızda yada direk bana görüşünü ifade eder. Kimsenin sözü bitmeden sözünü kesmem. Konu bana aktarılmadan Twitter üzerinden konuşulmamalıydı. Kamuoyuna aktarılmasını kabul edemem. Gökçek ile bu yüzden görüştüm. Arınç ile de aynı şekilde. Bir daha böyle bir tavır görmek istemiyorum dedim. Onlar da bu konuyu kamuoyuna açıkladılar.

BAŞKANLIK YÖNÜNDE DEĞİŞMESİ DOĞRU OLUR
(Başkanlık sistemi)Savunduğum her şeyin zeminin sağlam olması önemlidir benim için. Sayın Cumhurbaşkanımız cumhurbaşkanı olduktan sonra iki otoritede milli iradenin meşruiyetine dayandı. Net olarak ifade ediyorum bu sistemin mutlaka değişmesi lazım. Ya pür parlamenter sistemi ya pür başkanlık sistemi. Bu yapı yetki çatışmasının beraberinde getiriyor. Bunun değişmesi lazım. Ne yönde değişmesi doğrudur başkanlık yönünde değişmesi doğrudur. Yeni bir dönemde halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı olduğu için parlamenter sistemden başkanlığa geçilmesi doğru olur. Bu şu anda başbakanlık, bütün sorumlulukları üstlenmiş.

SEÇİM BEYANNAMEMİZDE OLACAK
Bizim kişisel hiçbir sorunumuz olmaz, yolumuz aynıdır. Ama sistemin ürettiği sıkıntılar var, bunu da görmemiz lazım. Biz bu sıkıntıları sık görüşerek aşıyoruz. Bir şey olunca istişare ediyoruz. Sezer ve Ecevit ikilisinin nasıl ekonomik krize yol açtığını herkes gördü. Biz böyle bir şey görmeyiz. Bizim seçim beyannamemizde de bu olacak. Bizzat kendi kalemimle yazdım. Nasıl olacak diye, biraz daha çalışacağım. Sayın cumhurbaşkanımız beni ilan edince dedik ki ‘güçlü başbakan güçlü cumhurbaşkanı.’ Başbakanlık görevini en iyi şekilde yapamaya çalışan biri olarak seçim beyannamemizde bizzat benim kalemimle olacak.

SEÇİM MEYDANLARINDA SÖYLEYECEĞİZ
Muhalefet şahsi olarak kişiselleştiriyorlar, ‘yok başkanlık olmaz’ diye. Son olarak Selahattin Demirtaş da açıklamasında söyledi. Cumhurbaşkanımıza yönelik psikolojik bir harp uyguluyorlar. Biz hiçbir zaman düşünmedik. Erdoğan cumhurbaşkanı olsun ona göre bir başkanlık sistemi ve anayasa yapalım. Bu değil. Bu zemini sağlam kuracağız. Açık ve net söylüyorum başkanlık sistemi bunun üzerine oturacak. İnsan hakları teminat altına alınacak. Bunu şahsileştirdiler, anayasa komisyonu bir yere gidemedi. Seçim meydanlarında çıkacağız insan hakları ve insan onuru diyeceğiz. Bu çerçevede de doğru olanın başkanlık sistemi olduğunu çarpık görüntüden çıkmamız gerektiğini anlatacağız. Birileri şu senaryo.. Yurtdışında paralel çete, içeride muhalefet, otoriter bir yapı gelecek diyor. Bunu kimse yapmak istemez. Bu sistemde yük başbakanın zayıf omuzları üzerindedir. Bu sistemi rayına oturtmak önemli olan.

ŞİMDİ DEMİRTAŞ PROJESİ VAR
(Çözüm süreci)Eğer bugün çözüm süreci önünde engeller oluyorsa birinci sebebi HDP’dir. Bizzat söylüyorum Demirtaş’tır. 6-7 Ekim olayları olmasaydı, süreci yılbaşına kadar tamamlayacaktık. Öyle bir 6-7 Ekim yaşattılar ki, tekrar rayına oturtmak aylar aldı. Bizim önce görmek istediğimiz irade silahsızlanmaydı. Öyle bir zamana yaydılar ki, bizde iç güvenlik paketini hazırlamak zorunda kaldık. Demirtaş bu açıklamasıyla süreci sabote etti. 6-7 Ekim olaylarında tweetiyle sabote etti. Demirtaş esas niyetinin çözüm süreci değil, başka bir proje olduğunu ortaya koydu. Şimdi bir Demirtaş projesi var. CHP’den ümidi kestiler, MHP’nin engelleyici bir rolü var. Geriye ne kaldı HDP diye bir proje geliştirmek. Senaryoyu onlar yazıyor ama senaryoyu halk oynuyor, bilmiyorlar. Kimin başkan olacağına Demirtaş karar veremez. İki olayı da sabote etmiştir. Kim adına, Demirtaş’ın son dönemdeki görüştüğü kişiler ve konuşmalarıyla anlayabilirsiniz.”