GAZİANTEP Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek, HSYK üyelerini atayanların paralel yapı eleştirilerinin haksız olduğunu söyledi. İpek, "Eğer iddia edildiği gibi HSYK'da bir paralel yapı varsa, bu 10 üyeyi belirleyen Sadullah Ergin ve Ergin'e bu üyeleri belirleme yetkisi verenler, bu paralele yapının oluşmasının sorumlularıdır" dedi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısında değişiklik öngören kanun teklifinin, Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeleri başlarken, Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek, 2010 yılında yapılan referandumla HSYK'da, üyelerin Cumhurbaşkanı ve devlet tarafından belirlendiğini ifade etti. İpek, Cumhurbaşkanı tarafından atanan 4 üyenin paralel yapıyla alakasının kabul edildiğinin varsayılmasıyla Cumhurbaşkanı'nın paralel yapının oluşmasına katkı verdiği iddiasının ortaya çıktığını söyledi. HSYK'daki bir üyenin Adalet Akademisi'nden olduğunu ve bu kişinin de daire başkanları tarafından seçildiğini vurgulayan Aydın İpek, bu daire başkanlarını atayan Adalet Bakanı'nın da paralel yapıya katkıda bulunduğu anlamını taşıyabileceğine dikkat çekti.
"MANTIK HATASI SÖZ KONUSU"
HSYK'daki adli yargıdan gelen 7 ve idari yargıdan gelen 3 üyenin oluşması sırasında bir liste hazırlandığını ve bu listenin kamuoyunda 'Sadullah Ergin' listesi olarak bilindiğine değinen Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek, bu durumda paralel yapıya itiraz edenlerin, paralel yapıyı oluşturanlar olduğunu ve ortada mantık hatasının söz konusu olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:
"Bilindiği üzere 2010 referandum öncesinde HSYK'da bir kriz yaşandı. O da, YAŞ kararnamesinin çıkmamasından dolayı. Bu krizin aşılması için referanduma gidildi. Referandumda, HSYK'nın üye sayısı 7'den 22'ye çıkarıldı. 5 üye yine eski Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla hükümetin iddia ettiği gibi paralel yapıyla alakası olma ihtimali yoktur. Diğer 2 üye, bakan ve müsteşardır. Bu üyeler de, hükümetin üyeleri olduğuna göre bunların da iddia edildiği üzere paralel yapıyla alakaları olma ihtimali yoktur. 4 üye de, Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Bu üyelerin paralel yapıyla alakası olduğu iddiaları kabul edilirse; Cumhurbaşkanı'nda paralel yapının oluşmasına katkı verdiği iddiasının kabulü gerekir. Bu da, doğru bir iddia değildir. Adalet akademisinden gelen bir üye vardır; burada da, Adalet akademisindeki belirli daire başkanları tarafından seçilmektedir. Dolayısıyla bu daire başkanlarının yerleşmesi de, bakan tarafından yapılmıştır. Öyleyse bu yapıyı oluşturan bakan, paralel yapıyı oluşturmuştur iddiasının gündeme gelmesi gerekmektedir. Diğer 10 üyeye yani adli yargıdan gelen 7, idari yargıdan gelen 3 üyeye bakacak olursak; bu üyelerin oluşması sırasında liste hazırlanmıştı. Bu listede; 'Sadullah Ergin' listesi, 'Adalet Bakanlığı' listesi olarak herkes tarafından bilinmektedir. O zaman şunu kabul etmek gerekir; eğer iddia edildiği gibi HSYK'da bir paralel yapı varsa, bu 10 üyeyi belirleyen Sadullah Ergin ve Ergin'e bu üyeleri belirleme yetkisi verenler de, bu paralele yapının oluşmasının sorumlularıdır. Paralel yapıyı oluşturanlar, Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı ile beraber hareket edenlerdir. Şimdiki paralel yapıdan dolayı itirazda bulunanlar, paralel yapıyı oluşturan kendileridir. Dolayısıyla burada bir mantık hatası söz konusudur. Ayrıca, bu 10 üye; adli ve idari yargı, hakimleri tarafından seçilmiştir. Dolayısıyla bu adli ve idari yargı hakimlerine karşı bir iftiradır."
"KUVVETLER AYRILIĞINA AYKIRI"
HSYK'nın yapısında değişikliği öngören kanun teklifinin, Adalet Komisyonu'ndaki görüşmesinin kuvvetler ayrılığına aykırı olduğuna değinen Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek, bu konunun Anayasa'nın değiştirilmesi teklif edilemeyen 2'nci maddesine de açık bir aykırılığı olduğunu söyledi. Bakan veya iktidar partisinin HSYK kurulunu kendi istedikleri şekilde kanun yoluyla oluşturmak istediğini öne süren İpek, bunun da Anayasa'ya aykırı bir durum olduğunu kaydetti. Kurulun yapısının, parti devleti yapısına uygun şekilde değiştirilmek istendiğini ileri süren Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek, şöyle devam etti:
"Bütün hukukçular şunu söylemektedir; birincisi, HSYK, görüşülen metinde kuvvetler ayrılığına aykırı bir şekilde, düzenlenmektedir. Kuvvetler ayrığına aykırı olarak düzenlediği için Anayasa'nın ikinci maddesine açık bir aykırılık vardır. Ayrıca, ikinci maddede başlangıçta belirtilen temel ilkelerde, değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeler arasında değerlendirildiği için kuvvetler ayrımı da, başlangıçta belirtilen temel ilkeler içinde yer aldığı için buradan da bir aykırılık söz konusudur. Bir aykırılık yine Anayasa'nın 159'uncu maddenin ilk fıkrasındadır. İlk fıkrasına göre; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar denilmektedir. Dolayısıyla siz 159'uncu maddenin birinci fıkrasını değiştirmeden, böyle bir değişikliği kanunla yapmaya kalkarsanız; 159'uncu maddenin birinci fıkrasına, Anayasa'nın ikinci maddesine, Anayasa'nın başlangıç kısmına, Anayasa'nın 138'inci maddesindeki hakimlik teminatı ilkelerine aykırılık söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bunun kanunla düzenlenmesi doğru değildir. Ayrıca, yine 159'uncu maddenin yedinci fıkrasında; teftiş kurulunun, HSYK tarafından belirleneceği söz konusudur. Ama burada gelen metinde, teftiş kurulu üyelerinin görevlerinin sona ereceği ve bunların bakan tarafından atanacağı söylenmektedir. Yani, yargı elemanlarını, yürütme elemanı atayacak demektir. Bunun kuvvetler ayrılığıyla izahı mümkün değildir. Bu göstermektedir ki; bakan veya parti, kurulu kendi istedikleri şekilde kanun yoluyla oluşturmak istemekteler. Bu da, Anayasa'ya aykırıdır. Zaten amaçları, bile bile Anayasa'ya da aykırı olsa kanun, Anayasa Mahkemesi kararları geçmişe yürümeyeceği için bir oldu bittiyle kurulun yapısını parti devleti yapısına uygun şekilde değiştirmektir."