"İKİLİ SİSTEMİN DÜNYADA BENZERİ OLMADIĞINI BELİRTTİK"
KCK davalarından tutuklu bulunan ve Diyarbakır'da yerel mahkemelerin tahliye istemlerini reddettiği 5 milletvekilinin avukatları müvekkilerinin tahliyesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduktan sonra Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Avukatlar adına açıklama yapan Cihan Aydın, daha önce tahliye istemi ile yerel mahkemelere başvuru yaptıklarını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Bu başvurularımızda Anayasa Mahkemesi'nin Balbay hakkında verdiği kararı gerekçe gösterdik. Ancak Diyarbakır 5 ve 6'ncı Ağır Ceza Mahkemeleri bu taleplerimizi reddetti. Maalesef bu hukuksal yola başvurmak zorunda kaldık. Aslında Balbay kararının bütün milletvekili tutuklulara uygulanacağı şeklinde kamuoyunda yaygın bir kanaat vardı. Ancak gerçekleşmedi."
Anayasa Mahkemesi'ne Anayasa'nın 19'uncu maddesinin 7'nci fıkrasını düzenleyen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali nedeniyle başvurduklarını belirten Avukat Cihan Aydın, şöyle devam etti:
"Yani uzun tutukluluğu düzenleyen maddeden dolayı başvurduk. Bununla bağlantılı olarak seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdük. Diyarbakır 5 ve 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nin ayrımcılık yaptığını, kanun önünde eşitlik ilkesine uymadıklarını ve bu şekilde anayasanını 10'uncu maddesinin ihlal edildiğini belirttik. 6 bin 352 sayılı yasayla özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ve bölge terör mahkemeleri kuruldu. Bu ikili sistemin son derece sakıncalı olduğunu, dünyada benzeri olmadığını ileri sürdük. Bu mahkemelerin bağımsızlığını, tarafsızlığını yitirdiğini, adil mahkemeler olmadıklarını ve doğal yargıç ilkesine aykırı bir mahkeme olduğunu belirttik. Bütün taleplerimizin Anayasa Mahkemesi tarafından öncelikli görüşülmesi konusunda isteğimiz oldu. İç tüzüğün 73'üncü maddesine göre Anayasa Mahkemesi gerekli görmesi halinde tedbiren bu tür davaları öncelikli görüşüp, karara bağlayabilir."
"MAHKEME KARARLARININ HUKUKTA KARŞILIĞI YOK"
BDP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekillerinin avukat Meral Danış Beştaş ise, Anayasa Mahkemesi'nin Mustafa Balbay hakkında verdiği karardan sonra tutuklu milletvekilleri sorununun ciddi biçimde tartışıldığını söyledi. Beştaş, şöyle dedi:
"Maalesef o dönem yargı ve siyasi erkler arasında ciddi bir kavga ve kaotik ortam mevcuttu. Gündemde hak ettiği tartışmayı yaratamazsa da; başka şekillerde demokratik kamuoyu, hukukçular ve dünya kamuoyunda çok yaygın bir tepki vardı. Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararını tanımamaya ilişkin verdikleri red kararının kesinlikle hukukta, anayasada, uluslararası sözleşmelerde bir karşılığı olmadığı gibi bunun ikili hukuk sisteminin bir sonucu olduğunu düşünüyoruz. Biz başvuru Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılmasına gerek olmadığı görüşündeydik. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararı bütün tutuklu milletvekillerini bağlayacak bir karardı. Biz içerideki vekillerin tahliyesini talep ederken, Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi alel acele gündemde olmayan İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in dosyasını çok hızlı bir şekilde gündeme alıp, onama kararı vermiştir."
"KÜRTLER ÜZERİNDEN KAVGA TIRMANDIRILMAK İSTENİYOR"
Beştaş, bu konuda Kürtler ve Kürt milletvekilleri üzerinden kavganın tırmandırılmak istendiğini öne sürerken Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi'nde 3 yıldan bu yana tutuksuz ve tutuklu sanıklarına ait dava dosyalarının ele alınmadığını anlattı. Beşkaş, şöyle konuştu:
"Bu dava dosyaları bu kadar uzun sürelerle bekletilirken, Sabahat Tuncel hakkındaki dosyanın acele ele alınması ve karar verilmesinin, Diyarbakır mahkemeleri tarafından verilen kararla doğrudan bağlantısı vardır. Bu ortak bir karar, ortak bir tutum, ortak bir duruştur. Netice itibariyle bu hukuksuzluk yeterince uzun sürdü. Tutuklu milletvekillerimizin en azı 4 yıl olmak üzere, Kemal Aktaş ve Selma Irmak 4 yıl 9 aydır tutukludur. Bu hukuksuzluğun bir an önce son bulması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk ve tedbir istedik. Anayasa Mahkemesi'nin Balbay'dan sonra farklı bir karar vermesini beklemiyoruz. Ama önemli olan özgürlük lehine en kısa sürede bu tedbir kararının verilmesidir. Anayasa Mahkemesi'ne buradan çağrıda bulunuyoruz. Kendi kararlarına uymayan yerel mahkemelere cevap vermeleri, ancak hızlı bir kararla mümkün olabilir. KCK operasyonları başladığından beri bu hukuksuzluğa işaret ediyoruz. Yargının tarafsız, bağımsız olmadığını, Kürtler, muhalifler, farklı din, dil, inançlar söz konusu olunca yargının bu konudaki tutumunu hep eleştirdik. Biz bugün de hukukun üstünlüğünden yanayız. Ayrımcılığa karşı bir yargı pratiği gerekiyor."