Biri orman diğeri çevre mühendisi iki kişi, 'Suyun İzinde' yolculuğunda bisikletle 4 ayda 5 bin kilometre yol katederek 24 ilde 50'ye yakın göl ve sulak alanı yerinde inceledi. Sulak alanlara yönelik incelemede Türkiye'nin son 50 yılda göllerinin yarısını kuruttuğu ortaya çıkarıldı.
Orman mühendisi Fatih Taşkıran, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın Burdur'da 25 yeni gölet projesini açıklamasının, kurutulan Burdur Gölü'nün sonu olacağı düşüncesiyle çevre mühendisi Handan Elpit ile birlikte Türkiye'deki tüm göl ve sulak alanları yerinde incelemek, kurumaya neden olan faktörlerin engellenmesi ve halkın farkındalığını artırmak için 9 Haziran'da bisikletleriyle yollara düştü.
İlk incelemelerini Burdur Gölü'nde yapan ikili, 4 ayda 5 bin kilometre yol yaptı ve 24 ilde 50'ye yakın sulak alanda birebir incelemelerde bulundu. İç Anadolu, Göller Bölgesi ve Doğu Akdeniz'i gezen iki mühendis, ikinci etapta Ege, Batı Akdeniz ve Güney Marmara'da bulunan sulak alanlara da pedal çevirdi.
Drenaj, baraj-gölet, sondaj ve HES'lerle kurutulan, zirai ilaç, sanayi ve kanalizasyon atıklarıyla kirletilen sulak alanlara yönelik incelemede, son 50 yılda göllerin yarısının bu nedenlerle kuruduğu ortaya çıkarıldı. Tüm Türkiye'yi dolaşarak, bütün göllerin en son güncel durumlarını rapor haline getirip meclis gündemine taşımayı düşünen ikili, karşılaştıkları vahim tablo ve bu konuda yazılmış onlarca rapora rağmen bir adım atılmamış olmasından dolayı raporu da kaleme almamaya karar verdi.
GÖLLERİN YARISI KURUDU
Sulak alanların kurutulması ve kirletilmesinin Türkiye'de son 50 yılda göllerin yarısının kurumasına neden olduğunu açıklayan Fatih Taşkıran, giderek büyüyen bu sorunun Türkiye'de ciddi su problemlerine yol açacağını, yanlış su ve tarım politikaları yüzünden su kaynakları ile birlikte bulundukları alanlardaki doğal yaşamlar ve binlerce canlı türünün de yok edildiğini söyledi.
RAPOR YAZMAKTAN VAZGEÇTİ
Taşkıran, bisiklet yolculuğunun ardından şunları kaydetti:
"Türkiye'deki uluslararası öneme sahip 135 sulak alandan 14'ünün RAMSAR sözleşmesince korunması taahhüt ediliyor. Bu 14 sulak alan arasında da sadece Uluabat Gölü uluslararası yaşayan göller listesine dahil edilmiş durumda. Su Bakanı'nın 'nasıl koruduğumuzu anlatsak destan olur' dediği Uluabat Gölü'ndeki kirlilik sorununu yerinde gördükten sonra yolculuğa devam etme isteğim yok oldu ve yazacağım raporun da tozlu raflarda kalacağını düşündüm. Açıkçası bu sorunların çözümü Türkiye gibi gelişmekte olduğu iddia edilen ülkelerde ne yazık ki uzun bir süreç meselesi olacak gibi görünüyor."
'ANADOLU'NUN DOĞASINI YOK EDİYOR'
İnsan da dahil binlerce canlıya hayat veren gölleri, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle korumayı taahhüt ettiğini hatırlatan Fatih Taşkıran, şunları söyledi:
"Anayasa ve ilgili kanunlarda doğal varlıkların korunması gerektiği belirtiliyor. Fakat, Orman ve Su İşleri Bakanlığı '1000 günde 1000 gölet' gibi diğer baraj projeleri ile kendi baraj göllerini yaratırken, doğal dereleri ve gölleri kurutuyor. Kısaca, doğal gölleri kurutup, yerine HES veya sulama amaçlı barajlar ve göletler yaparak bize yapay bir gelecek sunmaya çalışıyor. Oysa doğal su döngüsüne yapılan her türlü müdahalenin hesaplanamaz sonuçları olacaktır ve bu olumsuz sonuçları şimdiden görmeye başladık. Türkiye'de doğa koruma ile ilgili bütün hukuki mevzuat hiçe sayılıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, DSİ Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu'na dayanarak asli görevi olan 'Anadolu'nun doğasını yaşatmak' yerine yok etmeyi tercih ediyor."
NERELERE GİTTİLER?
Fatih Taşkıran ve Handan Elpit'in Burdur Gölü'nden başlayan bisikletli yolculuğunda Göller Yöresindeki Yarışlı, Salda, Gölhisar, Karataş, Çorak göllerinin ardından Denizli'de Acıgöl'e geçildi. Avlan Gölü (Antalya), Söğüt Gölü'nden (Burdur) Isparta'ya geçiş yapan mühendisler Gölcük, Eğirdir, Kovada göllerinden sonra Afyonkarahisar'da Karamık Bataklığı, Eber ve Akşehir göllerinden Konya'ya geçiş yaptı. Burada Beyşehir, Suğla (Seydişehir), Süleyman Hacı (Hotamış), Karapınar'da Meke, Akgöl, Acıgöl, Çıralı ve Meyil Gölleri, Ereğli Sazlıkları, Ereğli Akgöl ve Hotamış Sazlıkları'na giden Taşkıran ve Elpit sonrasında ise Adana'da Yumurtalık Lagünleri, Akyatan ve Tuzla göllerini inceledi.
Hatay'da kurutulan Amik ve Gölbaşı gölleri ile yolculuklarına devam eden ikili, Aksaray Narlı Göl, Kayseri Sultan Sazlığı, Yay, Çöl ve Sobe Göllerinin ardından Kırşehir'de Seyfi Gölü'ne gitti. Kurumaya yüz tutmuş Tuz Gölü ve etrafında birçoğu yine kurumuş olan uydu gölleri inceleyen ekip, güzergahlarında yine Konya'da Tersakan, Düden, Kulu ve Köpek göllerinden sonra Ankara'da Mogan ve Eymir göllerine ulaştı. Ankara'dan Manisa Salihli'de Gölmarmara'ya geçen ekip, İzmir'de ise Gebiz Deltası ve Karaburun'daki İris Gölü'ndeki incelemelerini de tamamladı.
Bisikletleri ile birkaç gün sonra Aydın Bafa Gölü'ne geçen ikiliden Handan Elpit'in rahatsızlandığı için ara vermek durumunda kaldığını belirten Fatih Taşkıran, yolculuğunun bu bölümünde Aydın Bafa, Muğla Köyceğiz Gölü ve etrafındaki 3 uydu göl ile devam ettiğini belirtti. Antalya'nın Alakır vadisindeki yaşam savunucularını da binlerce metre yükseklik farkına rağmen pedal çevirerek ziyaret eden Taşkıran yöre insanlarının samimi çabalarının saygıdeğer olduğuna vurgu yaptı.
Batı Akdeniz'den tekrar kuzeye doğru pedal çeviren Taşkıran, Manyas Kuş Gölü ve Uluabat Gölü gibi Türkiye'nin en iyi korunduğu iddia edilen göllerinin vahim durumunu yerinde inceledikten sonra karamsarlığa kapılarak turunu hızlıca sonlandırıp sıradaki İznik ve Sapanca Gölleri'nde inceleme yapmaktan da vazgeçip feribotla Yalova'dan İstanbul'a geçerek yolculuğu sonlandırdı.