ÇOCUKLARININ PKK tarafından dağa götürüldüğü gerekçesiyle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önündeki yolun orta refujünde oturma eylemi yapan aileler, 1 gün aradan sonra 2 günlük açlık grevi başlattı. Aileler, sonuç alamamaları halinde ölüm orucuna da başlayabileceklerini söyledi.
Çocuklarının PKK tarafından dağa götürüldüğü gerekçesiyle 22 günden bu yana Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önündeki Elazığ Caddesi üzerindeki orta refüjde oturma eylemi yapan aileler, dün Lice'de 2 kişinin öldürülmesi nedeniyle eylemlerine bir günlük ara verdi. Bugün 2 günlük açlık grevine başlayan 30 kadın 10 erkekten oluşan aileler, sonuç almamaları halinde ölüm orucuna başlayacaklarını söyledi.
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi 3'ncü sınıf öğrencisiyken 9 ay önce örgüte katılan Muhammed Emin Önalan'ın dedesi Sabri Önalan, Bingöl'den eyleme katılmak üzere Diyarbakır'a geldiğini belirterek, şöyle dedi:
"14 günden beri burada eylemdeyim. Biz burda 2 günlük açlık grevine başladık, bugün ve yarın. Eğer sonuç almazsak ölüm orucuna da gitme niyetindeyiz, kendi aramızda anlaştık. Çocuklarımıza ulaşmak için her gayreti göstereceğiz. Çocuklarımız dönmeden 1 yıl dahi olsa, burayı terk etmeyeceğiz. Çünkü evde rahat oturamadım, rahat yemek yiyemedim, rahat uyuyamadım. Burada az da olsa sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, bu yüzden biraz nefesimiz çıkıyor. Buradan Cumhurbaşkanı ve  Başbakana ve ailelerine, parti genel başkanlarına, özellikle BDP yöneticilerine, Ertuğrul Kürkçü, Selahattin Demirtaş ve İdris Baluken'e, Kürt kimliğine sahip olan bu insanlara seslenmek istiyorum, bizim acımıza kulak versinler. Barışı biran evvel gerçekleştirmesi için onlarla devlet arasındaki anlaşmayı biran evvel yürürlüğe koysunlar. Şu an eylem yapan aile sayısı 100'ü geçiyor. Dün Lice olaylarında yaşamını yitirenlere saygı olsun diye bir gün eyleme ara verdik. Bir çok ailelerimiz şu an evlerinde ama onlar da gelecek."
Aileleri temsilen açıklama yapan Erhan Eren, kardeşi Fatih Eren'in 2 ay önce üniversite okurken Şanlıurfa'dan örgüte katıldığını belirterek, şöyle dedi:
"Haftalardır sürdürdüğümüz eylemimize farklı bir aşamada devam etme kararı almış bulunmaktayız. Son günlerdeki acı olayların barış sürecine zarar vereceği ihtimali bizleri kaygılandırmaktadır. 30 yıldır süren bu savaşın yüreklerine acı düşmüş aileleri olarak, son zamanlarda yaşanan bu olayların barış sürecinin sahiciliğine halel getireceğinden endişeleniyoruz. Bu her iki tarafın da birbirlerine karşı güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu güvensizliğin faturasını ise, aileler olarak bizler ödemeye devam ediyoruz. Mersin'den, Ağrı'dan Kars'tan, Antep'ten, Mardin'den, Şırnak'tan, Bingöl'den Batman'dan kısacası bir çok şehirden gelen aileler olarak eylemlerimize devam ediyoruz. Evlatlar artık ölmez diye umutlanırken, savaş biter ve tüm anneler geceleri daha rahat uyur diye düşünürken, çocuklarımızın savaşın bir aktörü yapılmak istenmesi hem bizlerin yüreğine ateş düşürmüş, hem de barışa umutlanan bir zamanda savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir."
Çocuklarının serbest bırakılması amacıyla Kandil'e de çağrıda bulunan Eren, eylemlerinin Ankara'da ucuz siyasal bir söylem savaşına indirgenmesini de kabul etmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Bizler, buradan günlerdir yüreklerimizin ateşiyle haykıran aileler olarak, evlatlarımıza kavuşma arzusuyla Kandil'e çağrıda bulunduğumuz eylemlerimizin medyada ve Ankara'da ucuz siyasal bir söylem savaşına indirgenmesini kabul edilemez buluyoruz. Bizim haklı eylemlerimizin ideolojik bir söylem üzerinden değersizleştirilmesine son verilsin artık. Bunu her iki tarafın medyasına da söylüyoruz. Yaptığımız bu eylemler üzerinden her iki tarafından da manipülasyon yada dezenformasyon yapması bizleri üzmekte ve haklı haykırışlarımızın değersizleştirilip siyasal bir menfaat anaforunda kaybedilmesi onurumuza dokunmaktadır. Biz siyaset yapmıyoru, herhangi bir edeolojinin yada partinin mensubu da değiliz. En başından beri vurguladığımız gibi yüreğine ateş düşmüş tüm anaların evlatlarının evlerine dönmesini ve artık sahici bir barış ikliminin oluşmasını arzuluyoruz. Haykırışlarımızın muhataplarca dikkate alınmadığını düşündüğümüz için evlatlarımıza tekrar kavuşma ihtimaliyle başlattığımız bu eylemleri, farklı bir boyuta taşıyarak iki günlük sembolik bir açlık grevine başlıyoruz."
Kars'tan gelen Rahime Taşçı da tek çocuğu olan 15 yaşındaki oğlu F.T.'nin dönmesi için 5 günden bu yana eyleme katıldığını ifade ederek, "Oğlum için Kars'tan geldim. Faruk tek çocuğumdur. Lise birinci sınıf öğrencisi, 15 yaşındadır. 3 ay önce kayboldu. Ne telefon açtı ne haber verdi. Barış ve oğlumu istiyorum. Nerede, hangi tarafta olduğunu bilmiyorum. Ben oğlumu istiyorum, barış sağlasınlar, oğlumu da geri versinler" diye konuştu.
Ailelerin eylemi sürdürdüğü orta refüjde, 2 belediye işçisi ot biçme makinesiyle ot biçme çalışması yaptı. Ailelerin eylem yaptığı yerde bekleyen polislerin görüştüğü 2 işçi, daha sonra ailelerden uzak bir alanda ot biçmeye devam etti.

MT(GG/İD) (FOTOĞRAFLI)