Ersan KÜÇÜKKURU/ ÇANAKKALE, () - ÇANAKKALE'de, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Nasıl bu memlekette askeri vesayet bundan sonra hiç olmayacaksa, bu memleket nasıl sadece askeri bürokrasinin sözünün geçtiği bir ülke olmayacaksa, bu memleket bir anlamda yargıçlar demokrasisi de olmayacak. Polis devleti de olmayacak, bir takım iş adamlarının, cemiyetlerin, toplulukların yönettiği bir ülke de olmayacaktır" dedi.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kolin Otel'deki yemekte kentteki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle biraraya geldi. Yemekte, Ak Parti Çanakkale Milletvekili ve 30 Mart seçimlerindeki Çanakkale Belediye Başkan Adayı Mehmet Daniş ile İl Başkanı Muzaffer Kutlu ve partililer de yer aldı. Kurtulmuş burada yaptığı konuşmada hükümetin icraatlardan bahsederek, Türkiye'nin hem ekonomide hem de siyasette demokratikleşmede yücelmek mecburiyetinde olduğunu söyledi.
SİYASETÇİ DE, SİVİL TOPLUM DA İŞİNİ CİDDİ YAPACAK
Sivil toplum kuruluşlarının, ister dini gruplar olsun, ister seküler cemiyetler olsun bir takım gurupların Türkiye siyasetine, geleceğine ilişkin fikirler beyan etmesi, projeler üretmesi, görüşlerini siyasetle paylaşmasına sonuna kadar saygı gösterip, ortaya konulan fikirlerin hepsini kabul edeceklerini söyleyen Kurtulmuş, "Bir takım dini gurupların ya da seküler cemiyetlerin siyasete, bürokrasiye adam yetiştirmesini saygıyla karşılar hatta yardımcı olur önlerini de açarız. Hatta bunun da ötesinde Türkiye'de herhangi bir gurubun, bir baskı gurubu olarak siyaset üzerinde etkin olmaya çalışmasına da başımız gözümüz üstüne. Ama Türkiye'de hiçbir dini grup, ya da hiçbir seküler cemiyetin siyaseti ben yönlendireceğim, bürokrasiyi ben kontrol edeceğim iddiasıyla siyasetin üzerinde vesayet odakları oluşturmasına asla razı olmayız, müsaade edemeyiz. Eğer buna müsaade edersek, geçmiş dönemlerde bazı siyasetçilerin yapmış olduğu hatalara düşeriz. Dolayısıyla siyasetçi de, sivil toplum da yaptığı işi ciddi bir biçimde yapacak. Türkiye'deki bütün çevreler de işlerini ciddiye alacaklar. Ama en çok ciddiye alacağımız yegane merci milletin kararıdır, reyidir, görüşüdür. Bu çerçevede hareket ettiğimiz sürece, demokrasiyi kendi kuralları içerisinde oynadığımız sürece, demokratik meşruyeti hiçbir şekilde hiçbir şekilde gayri meşru yollarla gasp etmeye kalkmadığımız sürece yada demokratik olarak halkın verdiği meşruyeti hak etmeyen bir takım çevrelere, seçilmeyen çevrelere pas etmediğimiz sürece Türkiye'de demokrasi iyi bir şekilde işleyecektir. Açıkça söylüyorum Türkiye'de bir daha 28 Şubat'lar, 27 Nisan'lar, 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler, 27 Mayıs'lar olmayacaktır. Çünkü Türkiye'de sistemin niteliği değişmiştir, demokratik tecrübemiz çok ilerlemiştir. Halk, tercihlerinde kendi isteklerinin farkındadır. Türkiye inşallah bu istikamette devam edecektir" dedi.
OPERASYONLAR YAPIP MİLLETİN İKTİSADİ HAYATINDA ZORLUKLAR ÇIKARMAYA HAKKINIZ YOK
Bu süre içerisinde bazı zorluklarla Türkiye'nin önünü kesme operasyonlarıyla karşılaşılacağını belirten Kurtulmuş, bunlardan hiçbir şekilde üzülmeyeceklerini, yapmakta oldukları reform hamlelerinden asla vazgeçmeyeceklerini ve yollarına devam edeceklerini söyledi. Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir takım çevrelerin manipülasyonlarıyla, Türkiye'nin önünü kesme operasyonlarının sonucu bu memleketteki iktisadi istikrarsızlığı sağlamak üzere hiç kimsenin adım atmaya hakkının olmadığını söylemek isterim. Haziran ayından bu yana Türkiye'nin önünü kesmek isteyenler, bir takım iktisadi istikrarsızlıklar çıkarmak isteyenlerin yapmış oldukları işlerin sonucu olarak iki rakam paylaşmak istiyorum. Türkiye'de Mayıs ayının ortasında gösterge faizi yazde 4.61'di. Maalesef bugün yüzde 12 seviyelerine yükseldi. Ne oldu Türkiye'de? Ekonomiyi etkileyecek olağan üstü bir şey mi oldu? Maalesef bütün bu gelişmelerin Türkiye ekonomisini istikrarsız hale getirme teşebbüslerinin sonucu olarak, neredeyse Türkiye'nin borçlanma faizi, gösterge faizleri üç katına yakın bir şekilde artmış oldu. Bunun Türkçesi şudur; Türkiye borçlarını ödemek için, özel sektördeki vatandaşlarımız borçlarını ödemek için neredeyse üç katı fazla Türk parası koymak durumundadır ki döviz borçlarını ödeyebilsinler. Gelelim diğer tarafa, Haziran'ın başında 1.74,04 olan Dolar kuru, bugün itibariyle 2.21'ler seviyesine çıkmıştır. Faizin, dövizin yükselmesinden kim kazandı hesap ortadadır. Parası olup faizden beslenenler kazandı, maalesef işini döndürmek için kredi alıp faizle ödemek durumunda olanlar kaybetti. Birde döviz üzerinden borçlandıysa eyvah. 1.74,04'ten ödemekten vardı, şimdi 2.21'den ödemek var. Buna kimin hakkı var. Hükümeti beğenmeye bilirsiniz. Hükümeti yarın iş başından uzaklaştırmak için bütün meşru yolları kullanabilirsiniz. Önümüzde seçim var, yüklenirsiniz hükümetin iktidar partisinin başarısız olması için gayret sarf edersiniz. Demokrasi bunun için var. Ondan sonra hükümet öyle bir oy alır ki, yerel seçimlerden sonra iş başında kalamayacağını anlar geri çekilir. Bunların hepsi eyvallah, başımızın üstüne. Ama yan yollara, anti demokratik yollara sapıp, bir takım operasyonlar yapıp milletin iktisadi hayatında, millete bir sürü zorluklar çıkarmaya hiçbir hakkınız yok. Böyle bir hak hiçbir kimsenin elinde yoktur. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla millette bunu görüyor. Bu operasyonları yapanları uyarıyor. Sonuçta bu millet bu istikamette 30 Mart'ta Allah'ın izniyle Türkiye'nin reform ve değişim süreçlerinde yürümesi gerektiğini bir kere daha teyit edecek. Bir kere daha destekleyecek. İnşallah 30 Mart'ta Türkiye yaşamış olduğu bu sıkıntıları biraz daha hafifletecek."
TÜRKİYE BİR TAKIM CEMİYETLERİN YÖNETTİĞİ BİR ÜLKE OLMAYACAK
'Türkiye hakikaten bu kadar zor bir ülke mi? Hep böyle bir takım operasyonlarla mı karşı karşıya kalıyor, ne olacak' şeklinde sorularla karşılaştıklarını ifade eden Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Yüksek dağların dumanı çok olur. Türkiye'nin başına niye bunlar geliyor diye üzüntü duymayız. Kimin hangi dolaplar çevirmekte olduğunu biliriz. Kimin hangi operasyonların paydaşı olduğunu biliriz. Kimlerin, kimlerle nasıl iş yaptığını biliriz. Ama sonuçta yönettiğimiz ülke, üzerinde ayak bastığımız ülke Türkiye diye bildiğimiz, uğruna atalarımızın can verdiği ve bizimde can vermeye hazır olduğumuz bir büyük vatan parçasıdır. Bu ülkenin daha ileriye gitmesi için sorumluluklarımızı demokrasi içerisinde yerine getiririz. Dün nasıl açık bir takım vesayetlere müsaade etmediysek, bu ülke açık vesayetleri hep geride bıraktıysa, bundan sonra hiçbir vesayet düzeni bu memlekette tutmayacaktır. Hatırlayın yakın zamanlara kadar Türkiye'nin koca koca gazetelerinde sıkça şu manşetler olurdu 'Ankara'daki üst düzey bir askeri yetkiliden alınan bilgiye göre.' Hep bu haberler olurdu. Ya da filanca siyasi parti, herhangi konuda bir proje hazırladığı zaman bunu birde 'cenalı askeriyeye sormamız gerekir' diye kendi içerisinden geçirir, kendi kendini kontrol ederdi. Çok şükür o dönemleri geride bıraktı. Takdirle ifade etmek istiyorum ki, bugün Türkiye'de bu kadar çok iç politik tartışmaların olmasına rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesinden bir tane açıklama gelmemekte. Ya da Türk Silahlı Kuvvetlerin atfen hiç kimse bir tane alıntı yapamamakta, açıklamayı gündeme getirememektedir. Bu Türkiye için önemli bir gelişmedir. Beş tane askeri ihtilal görmüş, başbakanını dar ağcında asılırken görmüş bir milletin çocukları olarak bu geldiğimiz mesafe gerçekten önemlidir. Ancak meydanı boş bulduk diye hiç kimsenin başka bir vesayet düzeninin arkasına saklanması mümkün olamaz. Nasıl bu memlekette askeri vesayet bundan sonra hiç olmayacaksa, bu memleket nasıl sadece askeri bürokrasinin sözünün geçtiği bir ülke olmayacaksa, bu memleket bir anlamda yargıçlar demokrasisi de olmayacak. Polis devleti de olmayacak. Bir takım iş adamlarının, cemiyetlerin, toplulukların yönettiği bir ülke de olmayacaktır. Bu memlekette söz de, karar da, yetki de bizzati milletindir. Millet de bu yetkiyi kime devrediyor, kime bu yetkiyi vekaleten veriyorsa, bu yetkiyi korumakta vekaleti alanların boynunun borcudur. Seçimler olur, seçimlerde millet vekaletini değiştirir başımızın üstüne. Bu millete efelikte olmaz, efendilikte olmaz, bu millete sadece ve sadece hizmetkarlık olur. Bunun bilinci içerisinde Türkiye'de umutla hep ileriye gitmek mecburiyetindeyiz" diye sözlerini tamamladı.

EK (KÖ/RT) (FOTOĞRAFLI)