İZMİR,() - İZMİR Üniversitesi’nde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen panelde, Türkiye’deki kadına şiddet sorunu masaya yatırıldı. Konuşmacılardan bazıları şiddet gören kadınların yaşadığı psikolojinin uzun süreli işkence mağdurları ile aynı olduğunu söylerken; aile mahkemesi hakimlerinin, aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet gibi konularda yeteri kadar uzmanlık eğitimine sahip olmadığı da dile getirildi.
İzmir Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde düzenlenen 'Kadın, Şiddet ve Hukuk' paneli, Rektör Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’in konuşması ile başladı. Vali Yardımcısı Adem Karahasanoğlu, akademisyenler ve öğrencilerin katılımı ile gerçekleşen panelde İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selma Çetiner Şekerci moderatör, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Serpil Salaçin, İzmir 13’üncü Aile Hakimi Ali Soyer ve İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Kutoğlu konuşmacı olarak yer aldı.
KADINA ŞİDDET EĞİTİM DÜZEYİ GÖZETMİYOR
Kadına şiddet konusunda yaşanan sorunların eğitim düzeyi gözetmediğine dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Kayhan Erciyeş, “Kadınlarımızın üretkenliğine baktığımızda, kadın öğretim üyesi sayısı son 10 yılda yüzde 67 artarak 118 bin kişi olmuş. Bu oranda birçok batı ülkesinden öndeyiz. Türkiye’de fen bilimlerinde yüzde 36, yerbilimlerinde yüzde 25 oranında kadın akademisyen bulunuyor. Mühendislik bölümlerinde ise kadın oranı yüzde 29 ile yüzde 11 kadın akademisyeni bulunan Amerika’nın önünde. Ancak kadına şiddet eğitim düzeyi gözetmiyor ve ne yazık ki basında sadece şiddete uğrayan kadınların haberleri ve yapılmaması gerekenler yer alıyor. Bu konuda temel sorunun ne olduğuna ilişkin akademik çalışmalar yetersiz kalıyor” dedi.
UZUN SÜRELİ İŞKENCE
Konuşmasında, “Kadına uygulanan şiddetin sağlıklı yaşama hakkına ihlal” anlamına geldiğini kaydeden Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Serpil Salaçin, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2012 yılında yaptığı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Araştırmasına göre Türkiye’nin 135 ülke arasında 124’üncü sırada bulunduğunu söyledi. Eğitim ve sağlık olanaklarına ulaşma, ekonomik ve politik güç başlıklarında yapılan değerlendirme sonuçlarını aktaran Prof.Dr. Salaçin, “Türkiye, Avrupa ve Asya merkezli ülkeler sıralamasında, kadınların eğitim ve sağlık olanaklarına ulaşımında Azerbaycan ve Malta’nın da gerisinde, ekonomik güç sıralamasında da Lübnan, Ürdün ve Malezya’nın gerisinde, yalnızca İran’ın üzerinde yer almaktadır” dedi.
Türkiye’de kadınların yüzde 25’inin eşi ya da tanıdığı kişilerin şiddetine, yüzde 50’sinin ise cinsel şiddete uğradığını belirten Prof.Dr. Salaçin, kadınların uğradığı şiddetin nedenleri araştırılırken mutlaka erken yaşta evlilik ve çocuk pornosu konularının da araştırılması gerektiğini söyledi. Prof.Dr. Salaçin, şiddet gören kadınların yaşadığı psikolojinin 'uzun süreli işkence mağdurları ile aynı' olduğunu söyledi.
“TÜRKİYE’NİN YASAL ÇOCUK GELİNLERİ VAR”
Konuyu Medeni Kanun açısından değerlendiren İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Tuba Kutoğlu, evlilik yaşı konusuna değindi ve çocuk evliliklerinin, 18 yaş altı evlenmelerin kanunen yasaklanması ile çözülemeyeceğini savundu. 18 yaş altında yapılan tüm evliliklerin Türkiye’nin de imzası bulunan uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu savunun Yrd.Doç.Dr. Kutoğlu, “Bizim yasal çocuk gelinlerimiz var. Bir de yasadışı çocuk gelinlerimiz var” diye konuştu.
“HAKİMLERİN UZMANLIK EĞİTİMİ YETERSİZ”
Türkiye’de illerde ve birkaç büyük ilçede aile mahkemesi bulunduğuna dikkat çeken İzmir 13’inci Aile Hakimi Ali Soyer, bu mahkemelerde günde 12-13 dava görüldüğünü, bunlara ek olarak en az 5 tane de kadına şiddet içerikli dosyayı değerlendirdiklerini söyledi. İsveç’te aynı pozisyondaki bir hakimin yılda 165 dosyayı değerlendirdiğini kaydeden Soyer, hakimlerin aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet gibi konularda yeteri kadar uzmanlık eğitimine de sahip olmadığını ileri sürdü.
İzmir’de 24 saatte tedbir kararının çıkarılabildiğini, ancak bunu uygulayacak yeterli kolluk kuvvetinin bulunmadığını dile getiren Soyer, “Televizyonda şiddet nedeni ile hayatını kaybeden kadınların haberlerini izlerden 'Acaba benim önüme gelen bir dava dosyası mı' düşüncesi ile büyük stres yaşıyorum” diye konuştu.

(AÖ/AAA)(FOTOĞRAF)