TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Heykeltraş Filinta Önal tarafından yapılan Atatürk heykelinin açılışına katıldı. Feyzioğlu, açılışın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi önünde koyulan Heykeltraş Filinta Önal tarafından yapılan Atatürk Heykelinin açılışına katıldı. Feyzioğlu açılışın ardından gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İNTERNET YASASI Meclis'ten geçen internet yasası ile ilgili Feyzioğlu, "Türkiye Barolar Birliği olarak çok ciddi inceleme yapmadan konuşma lüksüne sahip değiliz. Şuanda internet yasası üzerinde geniş bir rapor hazırlıyoruz. İlk görüntü olarak sınırlandırıldığı şeklindedir. Raporumuz bittiğinde kamuoyu ile paylaşacağız" dedi. ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİN KALDIRILMASI Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ile ilgili de konuşan Feyzioğlu, "Parlamentoya bir yasa teklifi sunuldu. Türkiye Barolar Birliği'nin de önemli bir girişimi olmuştur. Geçici ikinci maddenin kaldırılması, böylece özel görevli mahkemelerin nihayi olarak kapatılması olumludur. Aynı şekilde terörle mücadele mahkemelerinin kapatılması da fevkalede olumludur. Böylece Türkiye de ilk kez çift başlı yargı sisteminden kurtuluyoruz. Ancak yeniden yargılama konusunda taleplerimizin en azından teklifte tam olarak karşılanmadığını ifade etmek durumundayız. Böylece kamu oyunda çok dile getirilen Balyoz davası konusunda, malum 5 nolu hard diskin sahteliği artık sabit olmuştur. Bu sahtelik ortaya çıktıktan sonra mevcut yapının yargılama yapmasının anlamsızlığı da ortaya çıkmıştır. Geçici ikinci maddenin ve böylece özel görevli mahkemelerin kaldırılması Balyoz davasındaki haksızlığın çözümünde çok önemli bir adım olacaktır. Ancak yine devletin en üst makamlarından ifade edildiği üzere kumpas kurulduğu iddialarının sadece balyozla sınırlı olmadığı ortadır. O itibarla özel görevli mahkemelerin bizzat TBMM tarafından gayri meşruluğunun ilan edildiği gün olan 2 temmuz 2012 tarihi itibari ile verilmiş olan bütün yükümlerinin de yeniden yargılamaya, Yargıtay’da ise bozmaya konu olması lazım. Ben bu noktada yasa teklifinin zenginleştirilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Bu zenginleştirmenin içerisine mutlaka gizli tanıklığın kaldırılması girmelidir. Gizli tanıklık Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Aynı şekilde ses bantlarıyla mahkumiyetlerinde önlenmesi gerekir. Tek başına ses bandının da mahkumiyete yeterli delil olmadığı demokratikleşme paketinin içine girmelidir. Aksi takdirde son derece yetersiz bir adım atılmış olacak. Dijital verilende tek başına mahkumiyete yeterli delil olmaması gerektiği yine kanunla ifade edilmelidir. Son olarak, Yargıtay'da bekleyen davalarla ilgili olarak, Yargıtay'ın da artık tamamen kapatılmış mahkemelerin kararlarını, çok daha titiz inceleyeceği ve demokrasilerde yeri olmayan bu mahkemelerin vermiş olduğu hükümleri bozacağına inanmak istiyoruz" diye konuştu. TUTUKLULU SÜRELERİNİN 5 YILA İNDİRİLMESİ Tutukluluk sürelerinin 5 yıla indirilmesi neticesinde Ergenekon sanıklarının bundan yararlanıp yararlanamayacağı konusunda ise Feyzioğlu, "Bu Yargıtay'ın Türk Anayasası'na aykırı bir hükmünden kaynaklanıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası suçsuzluk karinesini, ilk derece mahkemesinin hüküm vermesinden sonra ortadan kaldırmıyor. Hükmün kesinleşmesini de aramakta. Ancak Yargıtay tutuklulukta azami süreyi maalesef ilk derece mahkemesinin hüküm vermesi ile birlikte işletmiyor, durduruyor. Bu sebeple yalnız Ergenekon değil, tüm yurttaşların yargılanmakta olduğu pek çok davada bu sıkıntı yaşanmakta. 5 yıl elbette hüküm verilmiş davalarda bir çözüm olmayacak" dedi. FEZLEKELERİN SAVCILIĞA GERİ GÖNDERİLMESİ Fezlekelerin savcılığa geri gönderilmesini de değerlendiren Feyzioğlu, "Adalet Bakanlığı'nı usülun yanlış olduğu gerekçesiyle geri gönderilen fezlekeler konusunda, fezlekelerin Adalet Bakanlığı'na, Bakanlık'tan Başbakanlığa gönderilmesi şeklinde bir düzenleme yok zaten. Bu fezlekenin doğrudan doğruya Meclis'e gönderilmesi gerekir. Çünkü bakanlar hakkında soruşturmayı başlatmakla ve yürütmekle sorumlu olan TBMM'dir. Bu fezlekenin özelliği, TBMM'ye sadece bir suç duyurusundan ibarettir. Bu suç duyurusunun da doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na yapılması gerekmektedir. Bakanlığa gönderilirse, bakanlık bunu doğrudan doğruya TBMM Başkanlığı'na gönderebilir, göndermesi de gerekir ama göndermeyerek savcılığa iade etmiş anlaşıldığına göre, savcılığında TBMM Başkanlığı'na fezlekeyi tekrar göndermesinde en ufak bir engel söz konusu değildir. Ama bütün bunlara da gerek olmayabilir. Yeterli sayıda milletvekilinin soruşturması önermesi vermesi de mümkündür. Savcılık belli bir delile ulaşmıştır. Dolayısıyla bu deliller sonucunda bir Meclis soruşturması tartışmasının yapılması çok daha faydalı olacaktır. Bu yargının önünün kesildiği gibi bir görüntü veriyor. Burada anayasayı uygulamak en doğrusudur. Madem adalet bakanlığına verilmiş fezleke, o fezleke adalet bakanlığı da meclis başkanlığına vererek mercii de düzeltme yoluna gitmeliydi. Türk Anayasası bu noktada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden ileridir. Ama Yargıtay'ın yorumu Türk Anayasası'nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden ileriliğine maalesef engel olmuştur. Türk Anayasası hüküm kesinleşene kadar kişileri suçsuz kabul eder. Bozma ve onama oranlarına bakıldığında açılan davaların pek çoğunun beraat ile sonuçlandığına bakıldığında hüküm kesinleşene kadar kişileri suçsuz saymamız en doğru yaklaşım olacaktır. Yargıtay, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin de önünde olan yurttaşlarımız açısından daha doğru olan anayasayı maalesef doğru yorumlamamıştır" dedi.