İNSAN Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şubesi üyeleri avukat Metin Can ile Dr. Hasan Kaya, ölümlerinin 21'nci yılında mezarları başında, insan hakları savunucuları tarafından anıldı. Elazığ İHD Şubesi önünde toplanan insan hakları savunucusu bir grup vatandaş, ellerinde Can ve Kaya'nın fotoğraflarıyla, Asri Mezarlığa geldi. Mezarlık girişinden slogan atarak Can ve Kaya’nın mezarlarına karanfiller koyduktan sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. İHD Elazığ Şube Başkanı Behzat Hazır burada yaptığı konuşmada, İHD Elazığ Şubesi'nin kurucu başkanı Avukat Metin Can ve Dr. Hasan Kaya'yı anmak için toplandıklarını belirterek şöyle dedi: "O dönemler insanları katledenler, bugün tek tek açıklanmaktadır. Bu cinayetler insan hakları savunucuları ve demokrat kamuoyunun defaten açıkladığı, devlet tarafından kurulan kontra örgütleri tarafından işlenmiştir. Devlet yetkililerinin de, ne zaman itiraf ettiği bu örgüt kurucuları ve örgüt mensupları, ne yazık ki yargı önüne çıkarılmamış, aksine bunlar korunmaya devam edilmiştir. Akşam saatlerinde evlerinden alınan sevgili Metin ve Hasan’ın cenazeleri 5 gün sonra Dersim’e 5 kilometre kala Dinar Köprüsü altında elleri telle bağlanmış, işkence yapılmış şekilde bulunmuştur. Bu dönemde Kovancılar İlçesi'nde görev yapan güvenlik güçlerinin ciddi şekilde araştırılması gerekir. Çünkü o dönemde sadece katledilen Hasan ve Metin değillerdi. Aynı yöntemle Mazgirt’te kaçırılarak öldürülen, Elazığ’da cesedi bulunan Ayten Öztürk, Dr. Rodi Demirkapı’nın ölümden dönmesi ve oğlu Şerzan Demirkapı’nın da Kovancılar’da katledilmesi, yine bu ekip tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ve benzeri katliamlar günümüzde devam etmektedir. Uludere Roboski’de 34 insanın katledilmesi ve mahkemece faillerin aklanması, Gezi’de hayatını polis kurşunuyla kaybedenlerin faillerinin yargılanıp gerekli cezaların verilmemesi, katilleri daha da cesaretlendirmektedir." İHD GENEL SEKRETERİ GÖZYAŞLARINI TUTAMADI İHD Genel Sekreteri Selma Güngör ise anma törenindeki konuşmasını gözyaşları içinde yaptı. Güngür şunları söyledi: "1993 yılında bu bölgeden olmayan, bu bölgenin batısında olan birisi olarak o karanlığı ben de yaşadım. Nasıl suskunlaştırıldığımızı çok iyi biliyorum. Her cinayet, her boşaltılan köy bizi de hareketsizleştirdi. Korkutmak için yaratılan tüm bunlar, tüm bu eylemler, gerçekten korkuttu herkesi. Bu nedenle dillerimiz bağlandı, medya gözlerimizi kör etti. Duymadık, görmedik. Ta ki artık korkunun ecele faydası yok deyip, korku perdesini hep birlikte, üzerimizden yırtıncaya kadar. Bu nedenle hepinizin mücadelesi önünde ben saygıyla eğildiğimi, bir önemi var mı, tek başına bir özür dilemenin, özür diliyorum."