Özgür Altuncu-Özkan ARSLAN / İSTANBUL, ()- BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Yenikapı'da düzenlenen AK Parti mitinginde konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:







“KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK?"



“Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık, güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin, bilesin ki Gazze'nin, Ramallah'ın öksüzleri seni izliyor. Kabe'nin etrafında tavaf edenler size dualar ediyor. Diyorlar ki, 30'u akşamında İstanbul'dan Türkiye'den müjde bekliyoruz. Onun için 30 Mart bir başka güzel, bir başka önemli."

“ONLAR MAHREMLERİ İZLİYOR, AHLAKİ OLMAYAN ŞEYLERİ İZLİYOR"



“Sürekli sorular, İstanbul nasıl, katılım nasıl? İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, her an gözlerdesin, izleniyorsun. Ama Pensilvanya'nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor, ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri, ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor."

“SENİ SSK'DAKİ YOLSUZLUKLARINLA ANIYORUZ"



“1994'te İstanbul Büyüşehir'e başkan adayı olduğumda kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi, CHP'den. Yolsuzluların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK'dan tanıyoruz. SSK'daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın, yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz."

"EY CHP, O 39 TANE VATANDAŞIMIZIN HESABINI VER"



“Kardeşlerim seçimi aldık, İstanbul'un kaymak takımı böyle bir sonucu beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları, hava kirliliği vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. CHP demek yolsuzluk demektir. CHP demek çöp demektir, CHP demek susuzluk demektir. Ben buradan sesleniyorum: Ey İstanbul, o zaman Ümraniye'nin belediyesi de CHP'ydi. Hatırlıyor musunuz? Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı. O çöplük 39 kişiye mezar oldu. Gençler bunu bilmeyebilir, Geziciler bunu bilmeyebilir. Çevreci ha. Ne çevrecisi. 39 kişi orada maalesef öldü. CHP'li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerede o medya, yandaş medya nerede? Sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Paslaşıyorlardı. Dayanışma içindeydiler. Onları onlar getirdiler. Onlar getirdiği için de onların aleyhinde konuşamazlardı. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Ey CHP o 39 tane vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok."







"MALZEME YOK ELLERİNDE, KİMİ KOYSUNLAR"



"Pozlar veriyordu. Yolsuzluk Klasörü. Böyle şeylerin olacağını tahmin etmiyordu. Baykal Genel Başkan'dı, o da yanında klasörün önünde poz veriyor. Klasörün sırtında yolsuzluk yazıyor. Kimin klasörü bu? Şu anda İstanbul Büyükşehir adayı olan zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler. Hırsız ya. Yolsuzluklar içerisinde ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptılar. Bu nasıl iş? Klasörü sen hazırlattın, sen hazırladın, şimdi de kalkıp o adamı büyükşehir başkan adayı yapıyorsun. Malzeme yok ellerinde. Kimi koysunlar. Bunlar felç olmuş, ne yapacaklarının farkında değiller."

"PENSİLVANYA VAR YA, EN ÖNEMLİ DERSİ ONA VERECEĞİZ"



“İstanbul'daki elitler, seçkinler Recep Tayyip Erdoğan'ın seçileceğine o zaman inanmıyorlardı. Onlar her şeyin kontrol altında tutulduğunu zannediyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara sandıkta ağır bir ders verdi. Ama şimdi 30 Mart'ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz."







"SEN HOCA MISIN, SENARİST MİSİN?"



"Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya, sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli. Sülük zararlı kanı emer, bunlar bizim helalimizi yedi ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler. Kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Benim sevgili peygamberimi kendi kanalında miraçtan iniyor, kamyonete bindiriyor. Bu senaryoları da, o onaylıyor biliyor musunuz. Sen hoca mısın, senarist misin?"

“SEN NASIL HOCASIN BE?"



“Başörtülü kızlarımızın üniversiteye giderken başlarını açma noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye, çünkü 28 Şubat'ta generaller onu istediler. Sen nasıl hocasın be? Ama 28 Şubat öncesinde öyle demiyor. O zaman başka. Akşam başka, sabah başka. 5 ay önce duadan bahsediyor, 5 ay sonra aynı cümlelerle bedduadan bahsediyor. Müslüman Müslümana beddua eder mi ya?"

“17 ÜNİVERSİTEYE MÜSAADE VERDİK; DAHA NE İSTİYORDUN?“



İmam-hatiplerin orta kısımlarını kapatanlar belli. Meslek liselerinin orta kısımlarını kapatanlar belli. Üniversiteye başörtülü kızlarımızın girişini engelleyenler belli. Katsayı engelini koyanlar belli. Ne oldu? Kalktı mı? Artık rahatlıkla imam-hatiplerin 4+4+4'le 12 yıllık derslere giriyor mu, engel var mı? Katsayı da kalktı mı? İstediği üniversiteye giriyor mu? Devlet dairelerinde de çalışabiliyor mu? Ee, Pensilvanya daha ne istiyorsun? Üniversite dedin, sana üniversite verdik. 17 tane üniversiteye müsaade verdik. Ne istiyordun ya. Dünyanın değişik yerlerindeki okullarını ziyaret etmemizi istediğinizde oralara gidip ziyaret ediyor, oradaki devlet başkanlarına biz refere oluyorduk ya, ne istiyordun bizden?"

"BİZİM KİTABIMIZDA KİN, NEFRET YOK"



“Bu faşizan, baskıcı, 27 Mayısçı blok ile mücadelemizi sürdürüyoruz. Türkiye'nin yapısını demokrasi dışı yollarla dizayn etmek isteyenlere fırsat yok. Bizim kitabımızda o dil yok, kin yok, nefret yok. Biz hukuku çiğnemek isteyenlere karşı dik duruyoruz, biz yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milletin malının çalınmasına karşı 12 yıl dik durduk, milli iradenin çalınmasına karşı da dimdik duruyoruz."

“BİRİNCİ PARTİ OLAMAYACAK DA, ARKADAN NAL MI TOPLAYACAKSINIZ?"



“Yolsuzlukların olduğu bir iktidarda 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir misiniz? Şu anda milli gelirimiz 820 milyar dolar. Bahçeli konuşuyor. 16-17 yıldır bu partinin başında. Fakat benim MHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum: Ah benim güzel kardeşlerim, siyaset birinci parti olmak için yapılır. Hep böyle arkadan mı geleceksiniz? Hep böyle birinci parti olamayacak da, arkadan nal mı toplayacaksınız? Bırakmadı, Bahçeli zaten oraya hiç yanaşmıyor. O şimdi kendine göre hesap uydurmuş, yüzde 51 alamazsan çekil diyor. Biz yerel seçim yapıyoruz. Kaldı ki yüzde 51 iktidar olmanın şartı değil, birinci parti olmak iktidar olmanın şartıdır. Sen önce bunu öğren, daha siyaseti öğrenemedin."

"SANDIĞI KÜÇÜMSEYEREK DEMOKRASİ OLMAZ"



“Bunların milletle, demokrasiyle sorunu var. O yüzden sandığa ve millete sürekli itiraz ediyorlar. Epey zamandır bir şarkı tutturdular: 'Demokrasi sandıktan ibaret değildir'. Sevsinler sizi, nereden ibaret? Sizin saltanatınızdan, öyle mi? Paranızdan, pulunuzdan öyle mi? Asla. Bunlar öyle alıştılar. Dünyadaki ağababaları da bunlara çanak tuttu, ama böyle değil, biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Sandığı küçümseyerek demokrasi olmaz. Sandığı küçümsemek bu milleti küçümsemektir. Sandığa laf etmenin, sandığa rıza göstermemenin tek bir anlamı vardır, o da darbedir. Bugün de sandıkta AK Parti'yi alt edemeyeceklerini anlayanlar, yine sandığı küçümsemeye, sandığı değersiz kılmaya, ellerinden gelse sandığı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bölücü terör örgütün yaptığı gibi. Sandığı küçümsemek üstü örtülü bir darbeciliktir. Bunların milletle sorunu var."







“İKTİDAR OLAMAYACAĞINA GÖRE SEN DE ARACINLA GEÇERSİN"



“Marmaray'ın güneyinde bir tane daha yapıyoruz. 2 katlı tüp geçit, denizin altında. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız, olur mu. Ama iktidara gelemeyeceğine göre, sen de artık aracınla oradan geçersin."







“TENCERE TAVAYLA ÖZGÜRLÜK OLUR MU"



“Sen bu iktidara nasıl yolsuzlukla yüklenirsin. Adam utanır sıkılır. Bunlar 3 koyun gütmedi ki. Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul'dan rahatsız. Her türlü imkanlarıyla kendi STK'larıyla gelirler, gösteriler yaparlar, bilmem neler yaparlar. Ya biraz kendinize gelin ya. Bir dikili ağacınız yok. Ondan sonra da tencere tava, hep aynı hava. Adı da ne? Özgürlük, demokrasi. Tencere tavayla demokrasi, özgürlük olur mu. Anca huzursuzluk olur."







"ÖNLERİNE NE GELİRSE AHLAKSIZCA SALDIRIYORLAR"



“Birçok olaylar bahane edildi. Bu ağır saldırıları sizinle beraber atlattık. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iftirası altında bizden ziyade Türkiye Cumhuriyeti devletine, milli güvenliğimize ağır bir saldırı düzenlediler. Bu saldırılarda en küçük bir mertlik yok, dürüstlük, ahlakın kırıntısı yok. Önlerine ne gelirse, ahlaksızca, hayasızca, haince saldırıyorlar. Kutsal değerlere, milletin iradesine, çözüm sürecine, birliğe, emeğe saldırıyorlar. Evlerinde, yurtlarında Pensilvanya gece seansları, beddua seanları yapıyor. Bu beddua seanslarında bana beddua ediyorlar. Kardeşlerim, varsınlar etsinler. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur."







“NE DİYE KAÇTIN GİTTİN; 15 YILDIR KAÇAKSIN"



“Şu hale bak, sen ne biçim hocaefendisin. Ya, sen bu noktada eğer dürüstsen, 1999'da bu ülkeden niye kaçtın gittin. 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da hak etmediği bir pasaportla kaçış. Diyorlar ki, inzivaya çekiliyor. Erzurum ne güne duruyor, niye orada çekilmedin. Pensilvanya'da ne işin var?"







“KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESECEĞİZ"



Bugünlerde bir şey ortaya çıktı. Twitter bir olay. Yargının aldığı kararlar nedeniyle TİB tarafından erişime kapatıldı. Bir vatandaşımız, bir hanım kardeşimizle ilgili twitterda son derece alçakça tweetler atılıyor. Onun dışında, sahte hesaplar üzerinden bazı şahısların kişilik haklarına çok yoğun saldırılarda bulunuluyor. Özel hayatın korunması diye bir olay var. Şahıslar mahkemeye başvuruyor, bu hakaretlerin kaldırılmasını istiyor. Mahkeme bu içeriklerin kaldırılması hakkında hüküm veriyor. Bu hükmü TİB'e bildiriyor. TİB, Twitter'a bak böyle mahkeme kararları var, şikayet var, bundan ciddi şekilde mağdur insanlar var, kaldır diyor. Günlerdir, afedersiniz köşelerinizde, televizyonlarda yalan yanlış yorumlar yapıyorsunuz. Twitter bunu umursamıyor ve olay bana geliyor. Ben de diyorum ki, kendi göbeğimizi biz kendimiz keseceğiz. Ne gerekiyorsa bunu yapın diyorum. Şunu bütün dünyanın bilmesini istiyorum. Twitter Amerika Birleşik Devletleri anayasasına, yasalarına uyuyor. İngiltere'nin kurallarına uyuyor, Almanya'nın, Rusya'nın, Çin'in, Hindistan'ın diğer birçok devletin kurallarına uyuyor, bu ülkelerle işbirliği yapıyor ama mesele Ukrayna olunca, Mısır olunca, Türkiye olunca diğer devletler olunca twitter çıkıp özgürlüklerden bahsediyor. Belli ülkelerde twitter işbirliği yapıyor, kanunlara uyuyor. Ama belli ülkelere gelince kanunları çiğniyor. Hiç kusura bakmasın. Biz 3. Dünya ülkesi değiliz. Twitter da, Facebook da, Youtube da Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasına, yasalarına saygı göstermek zorundadır. Amerika'da, İngiltere'de, Rusya'da, Çin'de nasıl özgürlük bahanesinin arkasına sığınıp mahkeme kararlarını uyguluyorsa Türkiye'de de uygulamak zorundadır."

"TWİTTER GELİR…"



“ABD Başkanı'nın telefon görüşmeleri yayınlansa, bu Twitter, bu Youtube, bu Facebook buna özgürlük diyecek mi? Diyemez, hatta demiyor. Türkiye gelince mi özgürlük akıllarına geliyor. Ukrayna, Mısır söz konusu olunca mı özgürlük akıllarına geliyor? Biz Türkiye Cumhuriyeti üzerinde asla ameliyat yaptırmayız. Twitter gelir, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararına uyacağını söyler, biz de mahkeme kararları doğrultusunda gerekeni yaparız. Bizim kanunlarımıza uymayacaksa, o zaman da gereğini yaparız. Burası muz cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyeti'dir."







"CUMHURBAŞKANIMIZIN KANATİ FARKLI OLABİLİR"



“Şu Tayyip Erdoğan kim ne derse desin, bizim mahremimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, Genelkurmay Başkanı'nı dinleyecek, Bakanları dinleyecek. Mahkeme kararı beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Bunlar ahlaksız, bunlar sahtekar. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, Başbakan olarak telefonla, ailemle konuşamıyorsam, kimse kalkıp da bu montaj, bu uydurma, bu dublaj şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede Başbakan'ı yargılayamaz."

"ONLARLA İLGİLİ KASETLERİ DE VAR"



“Ya bu ülkenin Başbakan'ına bu hareketler yapılırken, afedersiniz bu ahlaki olamayan saldırılar yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Çünkü Pensilvanya'nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Şimdi korkuyla, acaba ne var, daha nereden ne açıklanacak. Çünkü batmışlar. Bataklığa batmışlar."

"TWEET MİVİT ANLAMAM BU İŞLERDEN"



“Tweet mivit anlamam bu işlerden, anlamam. Evet Twitter, Youtube dürüst davranacaksa, her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır, ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Ah kardeşlerim ah, bunlarda neler ver neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart'ta şu çıkacak, 30 Mart'ta şu çıkacak. Ne çıkarırsanız, hangi montajı, hangi dublajı çıkarırsanız çıkarın, hangi yalanı söylerseniz söyleyin, bu tehditlerin, bu montajların, bu alçaklığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini, hangi bahanelerin altına sığınacaklarını söylüyorlar. Çünkü neticeyi görüyorlar. Senaristleri var Pensilvanya'da."

"MERHAMET OLSAYDI, ÖLMÜŞ BİR ÇOCUK ÜZERİNDEN SİYASET YAPACAK MUHALEFET OLMAZDI"



“İnanın o iki gence de zerre kadar üzülmediler. Eğer üzülselerdi, gencecik çocuktan reklam malzemesi, istismar malzemesi, reyting malzemesi çıkarmazlardı. Eğer onların kalbinde gerçekten merhamet olsaydı, ölmüş bir çocuk üzerinden siyaset yapacak muhalefet bunlarda olmazdı. Kanlı manşetler atacak kadar alçalmazlardı. Yalan söylüyorlardı, yalan."







"PENSİLVANYA DA BUNA SAĞILACAK İNEK OLARAK BAKIYOR"



“İstanbul'da iki aday var. Biri AK Parti'nin adayı, biri Pensilvanya'nın diğerleriyle ortaklaşa çıkardığı aday. Bu İstanbul'daki aday, elinden geldiğince dindar görünmeye çalışıyor. Yapabildiği kadar din istismarı da yapıyor. Ama eline yüzüne de bulaştırıyor. Ben siyasetin mor ineğiyim diyor. Zaten eminim ki Pensilvanya da buna sağılacak inek olarak bakıyor. Tam komedi, karikatür. Anadolu'da bu tiplere ne derler bilir misiniz? 'Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı'. Önüne gelene yumruk savuruyor; boksör olacakmış, yanlışlıkla siyasete atılmış. Kendisini siyaset arenasında değil ringde görüyor. Sonu belli: nakavt."

“SEN İYİ KAYBEDİYORSUN, GEL CHP'Yİ SEN YÖNET"



“Biliyorsunuz, CHP'nin Genel Başkanı olmak için seçim kaybetmek gerekiyor. Şimdiki Genel müdür İstanbul'da seçimi kaybetti, CHP'nin başına geçti. İstanbul'daki adayları seçimi kaybedince, herhalde bunu da Kılıçdaroğlu'nun yerine getirirler. 'Sen iyi kaybediyorsun, gel CHP'yi sen yönet' diyecekler.



Konuşmasının ardından AK Parti'nin Büyükşehir Başkan adayı Kadir Topbaş'ı sahneye çağıran Başbakan Erdoğan, Topbaş'la birlikte vatandaşları selamladı.