BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında Vize Serbestisi Diyaloğu ve Geri Kabul Anlaşması'nın imza töreninde yaptığı konuşmada, "Hiç kimsenin endişesi olmasın. Ne Türkiye, ne AB üyesi ülkeler bundan en küçük sorun yaşamayacaklardır. Tam tersine vizeler kalktığında iş adamlarımız, sanatçılarımız, sporcularımız, sivil toplum örgütü mensuplarımız daha rahat seyahat edecek ve bu da AB'ye çok önemli katkılar sağlayacaktır. Benim her zaman bir ifadem var; Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz" dedi.
Ankara Palas'ta düzenlenen, Türkiye ile AB arasında Vize Serbestisi Diyaloğu ve Geri Kabul Anlaşması'nın imza törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AB İçişleri Komiseri Cecilia Malmström katıldı. Törende, Geri Kabul Anlaşması’nı Bakan Güler, vize muafiyetine ilişkin protokolü ise Bakan Davutoğlu, AB İçişleri Komiseri Malmström ile karşılıklı imzaladı.
İmza töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, bugünün, Türkiye ile AB ilişkilerinde gerçek anlamda bir milat oluşturduğunu söyledi. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde 3 Kasım 2002 tarihinin bir ilk olduğunu, AK Parti hükümetinin işbaşına gelmesiyle yeni bir süreç başladığını belirten Erdoğan, 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 tarihlerinin de aynı şekilde ilişkilerde çok önemli dönüm noktalarını teşkil ettiğini hatırlatarak şunları söyledi:
"Bugün de tıpkı bu tarihler gibi hem bir milat olma özelliğini taşıyor ve hem de Türkiye-AB ilişkilerinde artık yeni bir süreç başlıyor. Bugün AB ile attığımız karşılıklı imzalarla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına artık vizesiz Avrupa'nın kapıları açılıyor. Tabii önümüzde belli bir süreç daha var. Uzun bir mücadelenin, kararlı bir mücadele ve müzakere sürecinin ardından Türkiye'nin hassasiyetlerini de dikkate alan bir yol haritası üzerinde mutabık kalındı. Türkiye, daha önce verdiği söze riayet ederek geri kabul anlaşmasını imzaladı. 3- 3.5 yıllık bir süre sonunda da artık vatandaşlarımıza tam anlamıyla vizesiz Avrupa seyahati başlamış olacak. "
DARBE REJİMİNİN TALEP ETTİĞİ UYGULAMAYDI
AB'de vizelerin kalkmasıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa'ya akın edeceği yönünde bir hava oluşturulduğunu belirten Erdoğan, AB ülkelerine vize uygulamasının 12 Eylül 1980 sonrasında, darbe rejiminin Türkiye'den çıkışları önlemek amacıyla talep ettiği bir uygulama olduğuna dikkati çekerken sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda Türkiye'de gerek özgürlükler, gerek ekonomik anlamda böyle bir kaçışı gerektirecek durum kalmadı. Artık bunlar bizim için tarih oldu. Özellikle son 11 yıl içinde yaptığımız reformlarla, ekonomide sağladığımız başarılarla Türkiye kaçılan bir ülke değil, tam aksine dönülen ya da gelinen bir ülke oldu. 12 Eylül döneminde ülkesini terk etmek zorunda kalan sanatçılarımız ve düşünürler artık tek tek ülkelerine dönüyorlar. 1990'larda ve 2000'li yıllarda maalesef gençlerimiz başörtüsü engeli ya da katsayı engeli nedeniyle Türkiye'den gitmek istiyorlardı. Artık bunu da ortadan kaldırmış olduk. Öğrencilerimiz kendi ülkelerinde hatta kendi şehirlerinde üniversitelerde özgürce okuyabiliyor. Artık üniversitesi olmayan şehrimiz yok. Hatta yurt dışından çok sayıda yabancı öğrenci artık Türkiye üniversitelerini tercih ediyor."
Türkiye'nin artık iş göçü veren değil, yurt dışından bu anlamda göç alan bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, buna ek olarak Türkiye'de son 11 yılda seyahat kültürünün yaygınlaştığını, seyahat özgürlüğü önündeki tek engel olan ekonomik bariyerlerin de artık aşıldığını söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 2002 yılında 42 ülkeye vizesiz seyahat edebildiğini, bu rakamı 69'a çıkardıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"İşte en son Rusya ile vizeleri kaldırdık. Hiçbir sorun yaşamadık ve yaşamıyoruz. AB ile vizeler kalktığında da hiç kimsenin endişesi olmasın. Ne Türkiye ne AB üyesi ülkeler bundan en küçük sorun yaşamayacaklardır. Tam tersine vizeler kalktığında iş adamlarımız, sanatçılarımız, sporcularımız, sivil toplum örgütü mensuplarımız daha rahat seyahat edecek ve bu da AB'ye çok önemli katkılar sağlayacaktır. Benim her zaman bir ifadem var; Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz. Türkiye ile AB arasındaki vize engeli hiç kuşkusuz çok daha önce kaldırılmış olmalıydı. Türkiye AB'ye aday ve müzakere eden ülke olarak diğer adaylar gibi bu imkandan yararlandırılmalıydı. Bu konudaki görüşlerimizi bütün AB liderleriyle yaptığımız tüm temaslarımızda dile getirdik, dile getiriyoruz. Muhataplarımız da ülkemizin her alanda kaydetmiş olduğu bu gelişmenin ve ekonomik gücünün AB kamuoyu üzerinde olumlu tesirler oluşturduğunu ifade ediyorlar. Buna rağmen bugüne kadar vizelerin kalkmamış olması açıkçası, Türkiye'den çok AB'ye zarar veren maliyet yükleyen bir süreç olmuştur. Biz 3.5 yılın da çok uzun olduğuna aslında inanıyoruz. Bu sürecin de çok daha şöyle kısaltılmasından yanayız. Biz üzerimize düşeni yine bu süreçte yoğun çalışmayla yapacağız. Öyle tahmin ediyorum ki vize diyaloğu sürecinin imkanlar ölçüsünde daha kısa zamanda tamamlanması için bu adımları atmamızda çok büyük faydalar var. Hükümet olarak biz üzerimize düşeni kesinlikle yapacağız. Komisyondan, Avrupa Parlamentosundan ve AB Konseyinden de bu konuda destek bekliyoruz. Geri kabul anlaşması konusunda da Türkiye üzerine düşen yükümlülükleri hakkıyla yerine getirecektir. Biz Türkiye olarak düzensiz göçle kararlı şekilde mücadele ediyoruz, zaten bu aynı zamanda bizim de menfaatimiz gereğidir. Başta komşularımız Yunanistan ve Bulgaristan olmak üzere AB ülkeleriyle bu konuda yakın işbirliği halindeyiz."
Türkiye-AB ilişkilerinin bir süredir ivme kaybına uğradığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kaybın Türkiye tarafından kaynaklanmadığı bütün dostlarımız çok iyi biliyorlar ve eminim ki, takdir de ediyorlar. Son dönemde 22. faslın müzakerelere açılmasının ardından bugün attığımız imzalar müzakere sürecine yeni bir heyecan getirdi. Şimdi Ocak ayındaki bir dizi temasla AB sürecimize daha fazla ivme ve daha fazla heyecan kazandıracağız. Şunu özellikle söylemek isterim. Her Bakanlar Kurulu toplantımızın değişmez bir maddesi vardır. O madde AB süreci ile alakalı maddedir. 15 gün içinde ne yaptınız. 15 gün içinde de gelecek 15 gün için ne yapacaksınız. Ben süreci hep cebimde taşıyorum. Her zaman yanımda. Şu gördüğünüz AB ile ilgili bütün chapterlara yönelik şu ana kadar hangileri halloldu, hangileri şu anda görüşülmekte, hangileri hallolacak. Yanımda taşıyorum. Takip ediyorum. Bunu biran önce halletmemiz gerekiyor."
BÜRÜKSEL’E RESMİ ZİYARET
Erdoğan, 21 Ocak'ta Brüksel'e resmi ziyaret gerçekleştirecekleri açıklayarak, ziyaretleri sırasında AB Konseyi Başkanı, AB Komisyonu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Başkanı ile görüşmelerde bulunacaklarını dile getirdi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın 27-28 Ocak'ta Türkiye'yi ziyaret edeceğini bildiren Erdoğan, "İnanıyorum ki bu trafik ziyaret ve temaslarla devam edecek ve 2014 yılı Türkiye- AB ilişkileri açısından inşallah farklı bir yıl olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Bölgede yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerin, Türkiye'nin bölgesel ve küresel önemini teyit ettiğini hatırlatan Erdoğan, küresel finans krizinde Türkiye ekonomisinin son derece sağlam, dayanıklı ve dirençli bir duruş sergilediğini bildirdi. Erdoğan, Türkiye ekonomisinin ilk 9 aylık büyüme ortalamasının yüzde 4 olarak gerçekleştiğini ve bunun da AB ortalamasının üzerinde olduğunu söyledi.
Erdoğan, IMF ile ilişkilerin 14 Mayıs'ta ödenen son borç dilimiyle farklı bir boyut kazandığına dikkati çekerek, "Şu anda Türkiye'nin IMF'ye borcu yok. Hatta Türkiye IMF'ye 5 milyar dolar borç vermek için de anlaşmasını yaptı, hazır bekliyoruz. Böyle bir noktadayız" diye konuştu.
SANDIK YOLUYLA GELMİŞ BİR YÖNETİM ANCAK SANDIK YOLUYLA GİDER
Bölgedeki siyasi çalkantılar karşısında son derece net ve ilkeli bir tavır belirlendiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Mısır'da çok güçlü bir şekilde demokrasiyi savunduk. Sandık yoluyla gelmiş bir yönetimin ancak ve ancak sandık yoluyla gidebileceğini vurguladık ve askeri darbeyi şiddetle kınadık, eleştirdik. Suriye meselesine aynı şekilde tamamen insani nazarla bakıyoruz. 150 binden fazla masum insanın hayatını kaybettiği Suriye'de şu anda hergün 10'ar 10'ar çocuklar ölüyor. Bazen bu sayı yüzleri buluyor. Üstelik çocuklar artık kurşunlardan, bombalardan dolayı değil, açlık ve soğuktan dolayı hayatlarını kaybediyor. Filistin'de, Gazze'de insani dram her geçen gün farklı bir boyut kazanıyor. İdam cezasının olmadığı AB'nin özellikle Bangladeş'teki idam uygulamasına karşı sesini çok daha yükseltmesini beklerdik. Ama maalesef sesini ben duyamadığıma göre dünyada duymamıştır. Bu konudaki hassasiyette çok çok önemliydi.
Ambargo altında zor günler geçiren Gazze, şu anda bir de sel baskınlarına karşı ayakta durma çabası veriyor. Myanmar'dan Afganistan'a, Irak'tan Somali'ye kadar her ülkede, her coğrafyada Türkiye olarak sadece hakkı, hukuku, adaleti ve vicdanı savunuyoruz. AB bu saydığım meselelerde suskun ya da etkisiz kalmayı tercih etmemeliydi. Türkiye, bu meselelerde evrensel insani değerleri, en güçlü şekilde savunuyor, savunmaya devam edecek."
Erdoğan, son dönemde yaşanan olayların AB'nin Türkiye'ye olan ihtiyacını net şekilde ispat ettiğini ve Türkiye'nin AB'nin ekonomisine, birlikte yaşama kültürüne, siyasetine ve dış politikasına önemli katkılar sağlayacak bir ülke olduğuna vurgu yaparak, "Yaşanan acı hadiselerden ders çıkararak, AB içinde Türkiye hakkındaki tartışmaların ve özellikle de ön yargıların ve engellemelerin tekrar gözden geçirilmesi en büyük arzumuzdur. AB içindeki tüm dostlarımızdan bu çabayı, bu gayreti bekliyoruz. Ben bugünün, 16 Aralık tarihinin, attığımız bu imzaların, Türkiye-AB ilişkilerinde bir milat olduğuna inanıyorum. Atılan bu adımların, ocak ayında yapılacak ziyaretlerin, Türkiye ile AB arasında yeni bir süreci başlatmasını arzu ediyorum. Vizesiz AB ve Geri Kabul Anlaşması'nın mutabakatının hayırlara vesile olmasını bir kez daha diliyorum. Sürece katkı sağlayanlara teşekkür ediyorum" diye konuştu.
ERDOĞAN ELİNDE BEYAZ KARANFİLLE ÇIKTI
İmza törenin son ermesinin ardından bir süre Ankara Palas’da törene katılanlarla birlikte görüşmesini sürdüren Başbakan Erdoğan’ın çıkışında elindeki beyaz karanfil dikkati çekti. Erdoğan, Ekonomi Bakanı Çağlayan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile sohbet ederek çıktığı Ankara Palas’ta elindeki beyaz karanfille bindiği makam otomobiliyle AK Parti Genel Merkezi’ne geçti.