ANKARA () - DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Al Jazeera'nin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Görmez, "Birileri kendini halife ilan ediyor. Daha önce Almanya'da tahta kılıçlarla hilafet devleti ilan edenler de oldu. Tarihin nostaljilerini bugün yaşama lüksümüz yoktur. Yoğunlaşacağımız şey ümmetin vahdetini nasıl karşılarız, bunun üzerine düşünmek gerek. 8 dilde sağduyu çağrısında bulunduk. Bu ayın 17'sinde Avrasya coğrafyasındaki bütün dini kurumlar, onların başındaki başkanları ve çatışma coğrafyasından tüm ülkelerden Irak'tan Suriye'den Lübnan'dan, Körfez'den Yemen'den, Suudi Arabistan'dan, toplumda saygı uyandıran ne kadar ilim adamı varsa davet ettik. İslam Bilginleri İnisiyatifi olacak. Barış, itidal ve sağduyu inisiyatifi diyebileceğimiz bir inisiyatif oluşturacağız. Gelen âlimlerden bir akiller heyeti de oluşturmayı hedefliyoruz. İhtilafları erteleyerek kanı, gözyaşını durdurma müzakerelerini başlatmak üzere böyle bir inisiyatif almayı planlıyoruz" diye konuştu.

"CEMEVLERİ CAMİ'NİN KARŞISINDA GÖSTERİLMEMELİDİR"

Aleviler için, tanımlayıcı değil anlayıcı olmaya çalıştık diyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Cemevleri Allah'ın adının anıldığı yerlerdir ancak Cami'nin karşısında gösterilmemelidir. Diyanet'in yaptığı çalışmalarla 'toplumsal zemin, atılacak her türlü hukuki ve siyasi adıma hazır hale gelmiştir" dedi.

"DİYANET ALEVİLİĞİ TANIMLAMAZ"

Diyanetin Alevilik tanımına ilişkin Görmez, "Diyanet Aleviliği tanımlamaz. Alevilik hakkında araştırmaları vardır, değerlendirmeleri vardır. Önemli neticelere ulaşmıştır. Bu konuda tanımlayıcı olmak yerine, anlayıcı olmayı tercih eder. Aleviliği teolojik bir tartışmaya çekmek yerine, memleketimizin önemli bir meselesi olduğu için daha çok inanç özgürlüğü çerçevesinde ele alıyoruz. Ortak tarihimizin önemli bir fenomeni. Bin yıl birlikte yaşamışız. Tarih içerisinde yazılı kaynaklardan mahrum bırakıldığı için kendi referanslarını kaybetmek ile karşı karşıya kalmış. Dergâhlar kapandığı için de pratiklerini uygulama imkânından mahrum kalmışlar. Bundan dolayı bir kafa karışıklığı meydana gelmiş. Kendi içinde farklı gruplar, farklı anlayışlar, farklı yorumlar ortaya çıkmış. Bütün bu farklılıkların farkında olarak, bunu dini bir tartışma haline getirmeden tanımlayıcı olmadan anlayıcı olmak istiyoruz. Tabii kırmızı çizgilerimiz de var. Hiç kimse Aleviliği İslam'ın dışında farklı bir din olarak tanımlamaya kalkışmamalı. Son zamanlarda Aleviliği İslam dışında, hatta İslam'a karşı bir dini kimlik olarak tanımlama yoluna gittiler. Alevi kardeşlerimiz ehlibeyt yolunun tasavvufi bir yorumu üzerinde yoğunlaşırlar. İnançların yorumlarına bağlı hikmetlerinin izahında farklılıklar olabilir. Ama inanç esaslarında birleştikten sonra hiçbir insanı İslam dairesi dışında gösterme hak ve salahiyetinde değiliz. Hem Alevileri Türkiye'de azınlık göstermek de yanlıştır. Bu coğrafyayı birlikte inşa ettiğimiz, bu vatanın sahibi kardeşlerimizdir. Bu da kırmızı çizgimizdir" açıklamasında bulundu.

"CEMEVLERİ İBADETHANE MİDİR?"

"Cemevleri ibadethane midir?" sorusuna, Görmez, "Biz tanımlayıcı değil anlayıcıyız. Cemevi cemevidir. Ben bir akademisyen olarak cemevini bir Mevlevihane gibi, Bektaşi dergâhları gibi birer niyaz evi, içinde Allah'ın zikredildiği, anıldığı mekânlar olarak biliyorum. Cemevlerini caminin karşısında camiye alternatif farklı bir dinin mabedi gibi görmek mümkün değildir. Aleviliği farklı bir din gibi göstermenin bir çabası olarak ortaya çıkmıştır. Alevilik bin yıllık geçmişi var. Bunu yok sayarak yapılan tanımlar yanlış olur" diye yanıt verdi.

"DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI OTORİTE DEĞİLDİR"

"İslam dünyasının itibar edeceği dini bir otorite ihtiyacı var mı?" soru üzerine Görmez, "İslam'da şahıs ve kurumların dini otoritesi değildir. Bizde ruhbanlık yoktur. Bizde din adamları sadece insanların yolunu aydınlatır. Diyanet İşleri Başkanlığı, çok büyük bir kurumdur ama otorite değildir. Dinin otoritesi doğru bilgidir. Kaynakları kuran ve sünnettir. Âlimlerin verdiği fetvalara bakıyorum çok üzülüyorum. Kimisi cihad ilan ediyor. Kimisi kefen giydiriyor insanlara, kimi ehlibeyt mezarlarını hedef alıyor. İslam dünyasında bir ulema sorunu var. Âlimler mehabetini kaybetti. Her bir âlim bir siyasetin gölgesinde taraf oldu. Onlara meşruiyet üretmeye çalıştılar" açıklamasında bulundu.

"BİRİLERİ KENDİNİ HALİFE İLAN EDİYOR"

Görmez, "Hilafet de siyasi bir otorite idi. Ancak dini kendisine en büyük referans olarak kabul eden bir otoriteydi. Mühim olan isimlerden çok bu otoritenin gayesidir. Gaye ümmetin birliği olmalı. Bakın birileri kendini halife ilan ediyor. Daha önce Almanya'da tahta kılıçlarla hilafet devleti ilan edenler de oldu. Tarihin nostaljilerini bugün yaşama lüksümüz yoktur. Yoğunlaşacağımız şey ümmetin vahdetini nasıl karşılarız, bunun üzerine düşünmek gerek" diye konuştu.

"8 DİLDE SAĞDUYU ÇAĞRISINDA BULUNDUK"

Görmez, "Belki vüsatımız kanı durduracak, kavgayı bitirecek güçte olmayabilir. Ancak Türkiye; millet olarak, tarih ve medeniyet anlayışı olarak, bu ihtilaflarda hiçbir tarafta olmadan herhangi bir mezhebi, kimliği İslam'a mensubiyetin üstüne asla çıkarmadan hakem olma rolünü kaybetmemesi gerekiyor. 8 dilde sağduyu çağrısında bulunduk. Bu ayın 17'sinde bunu ilk defa size açıklıyorum. Avrasya coğrafyasındaki bütün dini kurumlar, onların başındaki başkanları ve çatışma coğrafyasından tüm ülkelerden Irak'tan Suriye'den Lübnan'dan, Körfez'den Yemen'den, Suudi Arabistan'dan, toplumda saygı uyandıran ne kadar ilim adamı varsa davet ettik. Birlikte İstanbul'da toplantı yapacağız. Bir İslam Bilginleri İnisiyatifi olacak. Barış, itidal ve sağduyu inisiyatifi diyebileceğimiz bir inisiyatif oluşturacağız. Gelen âlimlerden bir akiller heyeti de oluşturmayı hedefliyoruz. İhtilafları erteleyerek kanı, gözyaşını durdurma müzakerelerini başlatmak üzere böyle bir inisiyatif almayı planlıyoruz" ifadelerini kullandı.