GÜL’DEN BÖLGESEL HUZUR VE BARIŞ VURGUSU
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sürdürülebilir kalkınmanın şartlarından birinin bölgesel huzur ve barış olduğunu söyledi. Gül, Suriye başta olmak üzere bölgedeki istakrarsızlığa dikkat çekerek, “Huzur ve barış ortamından bölgede en çok fayda sağlayacak ülke Türkiye’dir. Türkiye, barış, istikrar ve iş birliğinin dinamosu olmaya devam etmelidir” dedi.
Abdullah Gül, 1923 yılındaki ilk İktisat Kongresi’nin o günün şartlarında büyük vizyon içeren muazzam bir hadise olduğunu söyledi. Gül. “Ekonomik olarak bekasını güvence altına almış milletler tarih sahnesine bağlılıklarını ve medeniyelerini sürdürmüştür. Ekonomileri zayıflamış medeniyetler tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Kurtuluş savaşını yeni kazanmış milletin daha barış anlaşması imzalanmadan iktisadının rol haritasını çizmesi ülke temelinin sağlam atıldığını göstergesidir. 1923 yılında 12 milyon nüfuslu ülkemiz ekonomik geleceğini planlama için öneli adım atmıştır. 90 yıl içinde ülke bu hedeflere ulaşma noktasında büyük başarılar elde etti. Türkiye ekonomisi 1 trilyon dolara yaklaştı. Dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın ise 6'ncı büyük ekonomisi haline geldi. Küresel ekonomiyle entegre oldu” dedi.
Tarihin akışını hızlandıran, toplumların kimyasını değiştiren küreselleşmenin risklerine karşın fırsatları beraberinde getirdiğini belirten Abdullah Gül, enformasyonla bilgiye ulaşımın kolaylaşmasından yararlanan ülkerin önemli sıçramalar gerçekleştirdiğini söyledi. Küreselleşmenin hızlandığı son 20-30 yılık süreçte ekonomik ağırlık merkezinin Asya’ya kaydığın dikkat çeken Gül, “Bilgi ve iletişim teknolojiler ile sosyal medyada yaşanan devrim, demokrasinin yakın coğrafyaya genişlemesinde önemli rol oynadı. Türkiye dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin Asya’ya kayması, demokratik değerlerin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya kayılması bakımından kritik noktada bulunmaktadır. İki önemli dinamiğin kesişme noktasındaki Türkiye tarihi fırsatla karşı karşıyadır” dedi.
Cumhuriyet’in 90'ıncı yıl kutlaması ve asrın projesi diye adlandırdığı Marmaray’ın açılışına dikkat çeken Gül, Türkiye’nin kendisine iddialı hedefler koyan ve bunlara bir bir ulaşan ülke haline geldiğini söyledi. Bu neticelerin alınmasında ülkedeki siyasi istikrar ve 11 yılda hayata geçirilen hukuki, demokratik ve ekonomik reformların büyük payı olduğunu belirten Gül, “Tarihin hızla aktığı, milletlerarası yarışın küresel düzeyde devam ettiği ortamda millet olarak alacak çok mesafemiz var. Gerçekçi bir vizyonda geleceğimizin yol haritasını bugünden çizmemiz önemli” dedi.
Son 5 yıldaki küresel ekonomik krizin pek çok kabulle ilgili sorgulamayı beraberinde getirdiğini belirten Gül, dış ticaret, kur rejimi, uluslararası finans piyasaları uygulamalarına kadar pek çok hususun yeniden şekillendiğini söyledi. Küresel kriz ortamında ülke ve kıtalar için dengelerin yeniden kurulduğuna dikkat çeken Gül, uluslararası ve bölgesel konjonktürde rafah ve beşeri kalkınma makasını kapatmakta Türkiye’ye altın fırsat sunduğunu, bunu değerlendirmek için Türkiye’nin önümüzdeki 20-30 yıl boyunca siyasi ve ekonomik pekiştirecek, diplomatik kazanımları şekillendirecek sürdürülebilir dinamiklerden yararlanması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin mutlaka demografi, demokrasi, bilim ve barış primlerinden yararlanması gerektiğini, bu gerçekleştiğinde 2023 hedeflerin çok daha iyi şekilde ulaşılacağını söyledi. Genç ve dinamik nüfusun faydalanmanın elzem olduğunu belirten Gül, “Eğitim sistemi ve nitelikli beşeri sermaye ile bunu gerçekleştirebiliriz. Türkiye son 10 yılda uygulamaya koyduğu politikalarla siyasi istikrar sağladı. Makro ekonomik dengeleri iyileştirdi. Önemli yapısal dönüşümler sağladı. Ancak henüz dönüşüm tamalanmadı. Birinci Nesil reformu hareketleri sonuçları alındı. İkinci nesil reformlara geçilmelidir. Bu kapsamda birinci önceli eğitim kalitesini yükseltmek olmalıdır. Eğitim ve bilimli nitelikli hale getirilmiş nüfus muazzam bir güçtür. Eğitimden mahrum kalmış niteliksiz nüfus büyük toplumsal sorunlara yol açmakta, beşeri kalkınmada yük haline gelmektedir” dedi.
EĞİTİM BÜTÇESİNDE HEDEF YÜZDE 6
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en büyük sınavı olan gelir tuzağını aşıp aşamayacağının sürekli konuşulduğunu belirten Gül, “Günümüzde orta gelir tuzağını aşmış ülkelerin eğitim harcamalarını oranı yüzde 6’dır. Bu tutarı aşamamış ülkelerde ise bu oranın yüzde 3 ve altındadır. Türkiye 2014 bütçesinde bu oran GSMH’da yüzde 4.5 tür. Bunla iftihar ediyorum. Şüphesiz yüzde 6’lara çıkartma hedefi var. Demografik primde yararlana diğer şartı da kadınların istihdamıdır” dedi.
Kalkınma yarışında yararlanılması gereken ikinci primin demokrasi olduğunu belirten Gül, “Demokrasi hukuk demektir. Kanunların herkese eşit ve şeffaf uygulanması, kararların subjektif değil objektif kriterlere göre alınması demektir. Siyasi hayatın kesintiye uğradığı dönemler ülkede geriye gitmişti. Demokratik standartların yükselmesi ülkenin birlik ve beraberliğini pekiştirir. Halkın mutluluğunu arttırır. Yenilik ve girişimciliğe açık nesillerin yetişmesini sağlar. Yerli ve yabancıları tasarruflarının ülkeye güvenli şekilde gelip yatırıma dönüşmesini sağlar. Türkiye’de demokratik ve ekonomik reformlar hep el ele gitmiştir” dedi.
Bilgi priminin de arzu edilen gelişmişlik düzeyine ulaşmak için istifade edilmesi gereken primlerin başında geldiğini belirten Gül, son 200 yılda ülkeler arası gelişmişlik farklılıkları ve uluslararası güç dengelerini etkileyen teknolojik gelişmeler olduğunu söyledi. Son 10 yılda rekabet gücü ve yatırım ortamını iyileştirdiklerini belirten Gül, “İhracatımızı katma değerinde önemli aşamalar kaydettik. Düşük katma değerden orta katma değere ulaştık. Ancak yüksek katma değerli ürünlerin oranı hala yüksek değil. Yükselme cari acık sorunun çözümü de sağlar. Bunun için çalışmalıyız. Bunu yapmak için üretim faktörlerini akümülasyonun danayalı klasik verimlilik ekonomisi kulvarını terk edip bilgiye dayalı ekonomiye geçmeliyiz” dedi.
BARIŞTAN EN ÇOK FAYDA SAĞLAYACAK ÜLKE TÜRKİYE
Önümüzdeki esas mesele olan orta gelir düzeyinde kurtulmak için eğitim, bilim Ar-Ge’ye, teknoloji ve yeniliğe önem veren büyümü stratejesini izlemek gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, 10'uncu beş yıllık kalkınma planında bu yönde hedefler oluşturulduğunu söyledi. Ülkelerde ve bölgede meydan gelen siyaasi ekonomi askeri krizler başta yakın komşular ve dünyayı etkileyebildiğine dikkat çeken Gül, “Komşumuzda olan olaylarda dolayı insanlık gereği önemli bir maliyetle karşı karşıya kaldık. Ticaret kesildi. Büyüme ve kalkınmanın temel şartlarından biri bölgesel huzur ve istikrardır. Barış primi batı Avrupa soğuk savaşa sonra doğu Avrupa’da tecrübe ettiğimiz bir olgudur. Son 60 yılda AB ülkelerinin iktisadi büyüme ve refahta barış priminin payı büyüktür. Türkiye olarak soğuk savaş sonrası barış priminden yararlanmamıza uzun yıllardır fırsat vermeyen olumsuz gelişmeler oldu. Hala devam ediyor. Komşu ve bölgede ne kadar çok istikrar güvenlik ve barış varsa o kadar ekonomik potansiyel vardır. Huzur ve barış ortamından bölgede en çok fayda sağlayacak ülke Türkiye’dir. Türkiye, barış, istikrar ve iş birliğinin dinamosu olmaya devam etmelidir. Bölgenin normalleşmesi, bölgede hakim olan çatışma kültürü yerine işbirliğinin hakim olması demektir. Böyle bir durum ülkenin iç huzur ve refahına katkı verir. Ülkenin köklü meselelerin çözmek ve iç barışını sağlamaktaki iradesi başarıya ulaştığında bölge kalkınma sürecine girecektir. Ülke çevresindeki kriz ve iç savaşlara karşın bölgenin durulması ve barış ortamının oluşması için çalışması sadece güvenlik için değil ekonomi içinde önemlidir. Kendi iç barışını tahkim etmiş çevresindeki coğrafyarda barışın sağlanmasına destek olmuş Türkiye’yi her açıdan parlak bir gelecek beklemektedir” dedi.
FED BAŞKANI’NIN SÖZLERİNE DİKKAT ÇEKTİ, UYARDI!
Gül, gelişmiş piyasa ekonomilerinin parasal genişleme politikalarını bir gün mutlaka terk edeceklerini söyledi. Gül, “Önümüzdeki süreç iyi yönetilmeli. Mayıs ayında FED Başkanı eylemsi sözlerini, sermaye artırımları, döviz kuru, faiz oranları üzerindeki etkilerinin olduğunu unutmamalıyız. Çözüme kavuşturulması gereken diğer konu düşük tasarruf oranı ve büyüme hızını yavaşlatan cari açık sorunlarıdır. Kalkınma planındaki tedbirler mutlaka uygulanmalı ve 2018 yılında öngörülün yüzde 18 tasarruf oranına ulaşılmalıdır. Gelir dağılımının düzeltilerek yoksulluğun azaltılması, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve bölgesel gelir dağılımının düzeltilmesi en önemli konulardır” dedi. Siyaset ve demokrasi konuşurken balans konularının ekonomik alanda da gerekli olduğunu belirten Gül, “İşleyen serbest piyasa kurallarını pekiştiren, şeffaflık ilkesi, karar alma sürecinde profesyonelliğin öne çıkması konuları önem taşımaktadır. Kamu harcamalarında saydamlık ve hesap verilebilirliği gerçek anlamda geçerli kılmak için gerekli hassasiyet gösterilmesi önemlidir” dedi.
KISIR DÖNGÜLERE VE KAVGALARA DİKKAT ÇEKTİ
Gül, “10 yıl sonra Cumhuriyet’in 100'üncü yıldönümü kutlayacağız. Yarım asır sonra bu topraklarda kök salışımızın 1000'inci yılını idrak edeceğiz. Her alanda yakalama ve öne geçme hamlesi için iyi kullanmalıyız bu yılları. Enerjimizi kısır kavga ve döngülerde tüketmeden siyasi istikrarı korumalı, demokrasiyi geliştirmeli, ekonomik kalkınmayı ara vermeden sürdürmeliyiz. Son 50 yıldaki siyasi tarihe baktığımızda kayıp yılların acısını hep hissederiz. Türkiye artık çıkmaz sokaklara asla girmemeli. Tarihin akışı hızlanmıştır. Yolunu bulmak için sağa sola bakanlar değil, hedefleri yönünde kararlıklı koşalar öne çıkacaktır” dedi.

UB(İÖ/AAA)(FOTOĞRAFLI)