Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı'nda konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, demokratik ülkelerde her zaman eleştiri olabileceğini ifade ederek, "İşadamlarımızın, entelektüellerimizin biraz şöyle derinlikli bakması lazım, nereden nereye gelindiğini doğru anlamak için. Eğer yüzeysel olarak bugün karşı karşıya kaldığımız sorunların resmini çekip süreci anlayamazsak, her gün karamsar bir tablo çizmek çok kolay. Nereden nereye geldiğimizi, nereye doğru bir ok gibi yürümekte olduğumuzu anlayabilirsek, o küçük konjonktürel günlük krizlerle çok daha kolay mücadele ederiz" dedi.
"TÜRKİYE'NİN 10 YIL İÇİNDE SAĞLADIĞI BAŞARININ ANA SÜTUNLARI"
Davutoğlu, hiçbir krizden korkmamak gerektiğini söylerek, "Eğer krizi doğru okuyorsanız, bir sonraki dönemde mutlaka sizi haklı çıkaracak gelişmeleri yönetebilirsiniz. Ama krizi doğru okumuyorsanız, hatta istikrarlı dönemlerde istikrarı dahi doğru okuyamazsanız, bir müddet sonra sonraki aşamadaki dinamik faktörleri değerlendiremeyebilirsiniz. Türkiye'nin 10 yıl içinde sağladığı başarının ana sütünları nedir? Üç tane ana sütün vardır: Demokrasi, dinamik bir ekonomi, etkin bir dış politika. Bu üçü birbiriyle paralel, içiçe geçmiş ve birbirini destekleyen sacayaklarıdır. Birini çektiğinizde diğerinin durması mümkün değildir ama üçü de sağlamsa üzerine tonlarca yük yükleyebilirsiniz. Bunların içinde en önemlisi demokrasidir" diye konuştu.
"MİLLETTEN DESTEĞİNİ ALAN SADECE MİLLETE HESAP VERİR"
Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Milletten desteğini alan sadece millete hesap verir. Bu üslup yerleştiği zaman ve her şey şeffaf olarak sistemin kendisi tarafından organize edildiği zaman o ülke güç kazanır. Eğer hesap verilemeyecek bir gücü kullanmaya başlarsa bazı aktörler, geçmişte olduğu gibi, vesayet dediğimiz şey budur, halkın önüne geçip de hesap verenler de bu hesabın dışında kalıp da güç kullananlar arasındaki açı açıldığı zaman demokrasi de ülke de güç kaybetmeye başlıyor. Nihai hesabı vereceksiniz halk nezdinde, bunun da ölçüleri, kriterleri var. Demokrasi bu ölçü ve kriterleri en sağlam şekilde koyduğu için, objektif kriterler koyduğu için erdem ağırlıklı bir siyasal sistem öngörür. Bu demokrasiyi güçlü kıldığınız zaman, insan hak ve hürriyetlerini ve şeffaflığı, işleyişte, ekonomimizde ve siyasetimizde egemen kıldığımız zaman aslında ülke önündeki en önemli engelleri de aşmışsınız demektir.
Hukuk devleti, temel hak ve hürriyetler, hele hele ekonomi ve siyasal kültür özgürlük alanları olmadıkça bir millet harekete geçemez. Hukuk devletinin kuralları belli olacak, şirketler de, vatandaşlar da, memurlar da, siyasiler de bu kurallar içinde hareket edecek ama hesap verilebilirlik anlamında nihai olarak alınan hesap mercii ve hesap sorulacak makamların belli olması gerekir. Demokrasi bu imkanı sunar bize. 10 yıl içinde yapılan demokratik reformların milletin güç kapasitesini artırma etkisi herkes tarafından görüldü. Türkiye demokratikleşme yönünde ne kadar sağlam adımlar atarsa, sistem işleyiş bakımından ne kadar objektif kurallar üzerine oturursa bunun ekonomik ve dış politika sonuçları o derece bariz şekilde görülür."