Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Diyalog, silahsızlanma, bölgesel ve küresel güvenlik" başlığıyla Adile Sultan Sarayı'nda düzenlenen 60. Pugwash Bilim ve Uluslararası Konferansları'nın açılışına katıldı. Açılışta konuşan Gül, "Soğuk savaşın zirve noktasına ulaştığı yıllarda üniversite öğrencisiydim. Soğuk savaş sona erdiğinde ise yeni bir siyasetçi olarak Türkiye'de önemli sorumluluklar üstlenmeye başladım. Benim şahidi olduğum zaman diliminde belki dünya savaşı ölçeğinde bir çatışma tekrar yaşanmadı ama dehşet dengesinin oluşturduğu baskıları tüm canlılığıyla tecrübe ettik. Kitle imha silahlarının, ağır insani ve maddi bedelinin her zaman farkındaydık. Zira Hiroşima, Nagazaki'de kullanılan atom bombalarının sivil halk üzerindeki yıkıcı etkileri hafızalarımıza çok derin etkiler bırakmıştı. O yüzden gençlik yıllarımızdan itibaren bu silahların tedavülden kaldırılmasını hep savunduk. Ancak soğuk savaşın getirdiği ideolojik kutuplaşma ve silahlanma yarışı bu hedefe ulaşılmasını da mümkün kılmamıştır. Komisyonun kurulması yönünde karar alındı. Ama dehşet dengesi buna çok fırsat vermedi" dedi.
"KİTLE İMHA SİLAHLARINA SAHİP OLMAYA İTEN TEMEL FAKTÖR GÜVENSİZLİK HİSSİ"
Meseleye devletler açısından yaklaşıldığında, günümüzde kitle imha silahlarına sahip olmaya iten temel faktörün güvensizlik hissi olduğunun görüldüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Öngörülebilirliğin giderek azaldığı yeni stratejik tehdit ortamında bazı ülkeler nükleer silahlardan medet ummaktadır. Ülkelerin tek başlarına gelişmeleri yönlendirme kapasitelerinin önemli ölçüde sınırlandırıldığı jeopolitik iklimde, bu tür silahların uluslararası ve bölgesel dengelerde avantaj sağlayacağı hesaplanmaktadır. Kimyasal, biyolojik ve radyolojik silahlarda ise temel mesele, modern silah teknolojisine erişimdeki eşitsizliği telafi etmektir" diye konuştu. Geçmişteki acı tecrübeler ve bu tür silahları kullanmaktan çekinmeyecek rejimlerin günümüzde de mevcudiyetinin, meselenin insani maliyetinin nerelere varılabileceği hakkında herkese fikir vermesi gerektiğini ifade eden Gül, "Unutmayalım ki, kitle imha silahlarının kalıcı şekilde kontrolü ve azaltılması ancak ülkelerin tehdit algılamalarında yeni bir anlayışa geçmeleriyle mümkün olabilecektir. Neticede bütün bu silahlara ihtiyaç duyma her ülkenin kendinin kendi tehdit algılamasından dolayıdır. Dolayısıyla buradaki temel bir değişiklik ancak bu belalardan kurtulmamızın yolunu açabilir. Onun için böylesine küresel bir meseleye tek taraflı adımlarla ikili anlaşmalar yoluyla veya benzer görüşleri paylaşan devletler gruplarının tasarruflarıyla çözüm getirilmesini beklemek de pek gerçekci değildir" ifadelerini kullandı.
"HER TÜRLÜ KİTLE İMHA SİLAHININ MEVCUDİYETİNE KARŞIYIZ"
Gül, konuşmasını şöyle devam etti:
"Türkiye olarak parçası olduğumuz coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşıyız ve mevcutların imhasından yanayız. Bu tür silahlara sahip olunmasının ve yeni silah geliştirme çabalarının bölgesel bir yarışa sebebiyet vereceğine böylelikle uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edeceğine de inanıyoruz. Zira bölge ülkelerinden herhangi biri kitle imha silahlarına sahip olmayı başardığında komşuları da yemezler, içmezler refahlarından ayrılırlar ve neticede gelişmişlik seviyeleri ne olursa olsun bu silahı yapmak için uğraşırlar. Bunun aslında örnekleri de vardır. Dolayısıyla böyle bir yarış bölgede kısır döngüyü başlatır. Ülkelerin halklarının refahına, ekonomik kalkınmalarına ayıracağı kaynaklar bu silahlara ayrılmaya başlar ve bu kaçınılmaz bir yanlış olur" diye konuştu. Gül, "Kitle imha silahlarının mevcudiyetinin bölgesel manada Güvenlik dilemması"nın en şiddetli haliyle yaşanmasına sebep olur. Ortaya çıkan güvensizlik girdabı da en tehlikeli sonuçları yaratır. Sancılı bir dönüşüm sürecinden geçen Orta Doğu'da bazı ülkelerin bu tür silahlara 'de facto' sahip olmasına müsamaha gösterilmesinin zaten bir çok sorunla mücadele verilen bu bölgeye ilave bir yük getirdiğini de açıkça görüyoruz. 1980'li yıllardaki İran-Irak savaşında, 1998'deki Halepçe'de ve son olarak da ağustos ayında Şam yakınlarında kimyasal silah kullanılmasının Orta Doğu'daki kitle imha silahları sorununun ciddiyet ve aciliyet işaret ettiğinin açık bir delilidir" diye konuştu.
"İNSANİYETİNİZİ HATIRLAYIN VE GERİSİNİ UNUTUN"
Cumhurbaşkanı Gül, "ABD-İran diyaloğunun, başta İran'ın nükleer programına barışçıl yöntemlerle çözüm bulunması olmak üzere, Orta Doğu'daki tüm diğer bölgesel sorunların çözümü bakımından da uygun bir iklim yaratmasını temenni ediyorum. Bu köklü küresel soruna çözüm bulunmasına yönelik çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmemiz gerektiğinin altını bir kez daha önemle çiziyorum. Sözlerime 'Russell-Einstein Manifestosu'nda yer alan ve bu doğrultudaki çalışmalarımıza ışık tutan şu çağrıyla son vermek istiyorum, 'İnsaniyetinizi hatırlayın ve gerisini unutun'. Onların söyleyişiyle, 'We appeal as human beings to human beings: Remember your humanity, and forget the rest." dedi.
(BB)