EVİNDE SEVİNÇLE KARŞILANDI
BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, parti binasının ardından gittiği 13 Mart Mahallesi'ndeki evinin önünde çocukları ve komşuları tarafından zıtgıtla karşılandı. Kapıda çocukları 28 yaşındaki diş doktoru Zelal, 25 yaşındaki öğretmen Hevin, 21 yaşındaki tıp öğrencisi Şiyar ve 18 yaşındaki dershane öğrencisi Şipan tarafından karşılanan Yıldırım, "Şipan benim en küçüğüm, ama ben içeri girmeden önce boyu benim gibiydi ama şimdi bakıyorum boyu hepimizi geçmiş" diyerek sarıldı.
Yıldırım’ın en küçük oğlu Şipan Yıldırım, "Annem içeri girdiğinde tutuklandığında ben liseye yeni başlamıştım ve bugün liseyi bitirmiş durumdayım. Annemle yaşayabileceğim epey duygular vardı, ancak onları 4 yıldır hiç yaşayamadım. Bu suçu da bu adaletsizliğe karar verenler yaptı. Bunları affetmiyorum. 4 yılım geçti. Bir nefi kendi açımdan annemsiz bir çağı atladım ben. Bu büyük bir suçtur bir insanlık suçudur ben affetmem onları" dedi.
SEVİNMEYİ BİLE KENDİME BİR HAK OLARAK GÖRMÜYORUM
Cezaevindekilerin de özgür olmasını istediğini belirten Milletvekili Yıldırım, "Onlar o özgürlüğe kavuşmadan biz gerçekten bu çıkışa bir anlam yükleyemeyiz. Ben bugün sevinçten çok burukluğunu yaşıyorum. Çünkü arkamda bıraktığım anneler var. Arkadaşlarım var. Beraber kaldığımız arkadaşlarım var. Aynı dosyadan yakalanıpta yine benim gibi 4 çocuk annesi olan bir arkadaşım var. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz de ben buna sevinmeyi bile kendime bir hak olarak görmüyorum. Ben vicdanen rahat değilim. Çünkü arkamda bıraktığım arkadaşlarımın hiçbirinin benden farkı yok. Sadece nedir benim adımın önüne bir vekillik eklenmiş" dedi.
Gazetecilerin sorularını üzerine Yıldırım şunları söyledi: "Yani biz her zaman söz konusu Kürtler olduğunda Kürtlerin siyaseti olduğunda bize farklı bir hukuk işliyor diyorduk. Belki birçok kesim bunu görmezden gelebilir, belki de görmüyordu veyahut duymuyordu. Ama bu son olaylarda bu çok bariz bir şekilde gözler önüne serildi. Yani artık herkesin sağırların bile duyabileceği körlerin bile görebileceği bir noktaya geldi. Yani düşünün Gülser Yıldırım’ın alacağı ceza en üst boyutta da tabi keyfi olsa bile yani keyfiyetten bile gelse 15’i bulmaz, ama sen Balbay’a 35 yap. Aslında burada yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle biz Balbay’ın serbest bırakılmasına karşı değiliz. Onun bırakılmasına karşı değiliz. Biz siyaset yapan bütün insanların serbest bırakılmasını istiyoruz. Siyaset düşüncesini konuşabilendir. Sen konuşamıyorsan nasıl siyaset yapacaksın ki? Şimdi bunların hepsini bir noktaya getirdiğinde yani gerçekten bariz bir şekilde bir hukuksuzluk vardı. Ama bu noktadan sonra ben mesela kendi adıma söyleyeyim 5 ve 6'ıncı mahkemelerin alacağı kararlar artık bizimle ilgili olan kararlar da değil. Artık kendi yasalarına karşı çıkan bir durum ortaya çıktı. Biz zaten söylüyorduk. Bize hukuk işlemiyor diye. Bu da burada bir kez daha ispatlandı. Mahkemelerin kendi anayasalarına karşı bir direnci var. En sonunda mecbur kalarak herhalde suçlu pozisyonuna girmemek adına mecburiyetten karar verdiler."
MECLİS'TE İLK OLARAK CEZAEVLERİNİN BOŞLAMASINI İSTEYECEK
Yıldırım, Meclis'teki ilk önergesinin cezaevlerin boşaltılması olacağını belirterek, cezaevinde hasta ve ölüm sınırında olan insanların bulunduğunu anlattı. Cezaevlerinin boşaltılmasının çözüm sürecine katkı sağlacağına inandığını ifade eden Yıldırım, şöyle dedi: "Eğer çözüm sürecine yönelik bu adımlar daha doğru saha samimi daha gerekli adımlar atılmış olsaydı, ben bu sürecin şu an bu durumda olmayacaktı. Gerçekten Türkiye’ye nefes veren bir nefestir. Ve sayın Abdullah Öcalan’ın Türkiye halklarına Türkiye hükümetine Türkiye devletine sunmuş olduğu proje bütün halkların yararınadır. Yani sadece Kürt'ü ilgilendiren, bir olay değil bu. Bütün Türkiye toplumunu ilgilendiren bir olaydır, bir demokratikleşme olayıdır, bir eşitlik projesidir. Artık insanların hakkının hukukunun, gasp edilmediği bir Türkiye ve önü demokrasiye dönük bir proje. Bu fırsatın gerektiği ölçüde değerlendirilmediğini düşünüyorum. Umarım bundan sonraki aşamalarda gereğinin yapılması, Çünkü Türkiye’nin Ortadoğu’daki yerine bakıldığında çözümsüzlüklerdir. Yaraları derinleştiren, toplumların yaşadığı bütün bu sorunlar, bu çözümsüzlük politikalarından kaynaklanıyor. İktidar zihniyetlerinin her zaman halkları birbiri ile çatıştırır. Ve onlar üzerinden gördüğünüz gibi rant elde eder. Umarım bundan sonra hepimiz çözüm sürecini güçlendirme adına kimin boyuna ne düşüyorsa, bu görevi yapmalı, onu güçlendirmelidir. Biz bütün Türkiye toplumunun kurtuluşunu ve rahat bir nefes olmasını buradan geçtiğine inanıyorum. Bu anlamda da elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Bütün emeğimiz çabamız bu noktada olacak."