BASIN Enstitüsü Derneği tarafından "İnternete Sansür Yasası için Cumhurbaşkanı Gül'e Çağrı" başlıklı yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi; "5651 sayılı kanunda değişiklik öngören 126 maddelik torba yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Tasarının bu haliyle yasalaşması halinde Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün ağır bir darbe yiyeceği uyarısında bulunuyoruz. Halkın haber alma hakkı başta olmak üzere demokratik kıstaslar açısından tasarıda en dikkat çeken unsurlar şöyledir:

"*Tasarı ile internette erişim engelleme kararları IP ve URL bazı olarak verilebilecek, yani geçmişteki YouTube yasağı sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dahi yararlandığını söylediği ("Ben giriyorum, siz de girin") bir arka kapı kapatılarak DNS değiştirmesi yöntemiyle engelli sitelere giriş artık mümkün olmayacaktır.



*Mevcut kanuna göre yalnızca katalog suçlar işlendiğinde bir site erişime kapatılabilirken, yeni tasarıya göre kişilik hakkı veya özel hayatının gizliliği ihlal edilen kişiler de erişim engellemesi talep edebilecektir.



* Şahsi başvuru durumunda, kişilik hakkına dair bir ihlal varsa mahkeme 24 saat içinde; özel hayatın gizliliği ihlal edilmişse Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) 4 saat içinde o siteye erişimi engelleyebilecektir. Bu kararın gecikmesinin sakınca doğuracağı değerlendirildiğinde, TİB Başkanı'nın emriyle sitelere erişim engellenebilecektir.



* İnternete erişim sağlama hizmeti veren şirketlerin (ISP) zorunlu ve ücretli olarak üye olacağı Ankara merkezli Erişim Sağlayıcılar Birliği'nin kurulmasıyla, erişim engelleme kararlarının etkin şekilde tek elden uygulanması ve denetlenmesi sağlanacaktır.



* Barındırma (hosting) şirketlerinin kurulacak birlikten yetki alması, para cezası tehdidiyle zorunlu hale getirilecektir. Dahası, bu şirketler müşterilerinin trafik bilgilerini (kimin hangi sayfaya eriştiği, vb.) geriye dönük olası bir denetime hazır olmak için en az 1, en çok 2 yıl saklamak zorunda kalacaktır. Bu şirketlerden, aile ve çocukların korunması ve suçun engellenmesi için yaptırım beklemeden önlem alması da istenecektir.



Özetle bu tasarı, ifade ve basın özgürlüğü platformlarına erişimin, yoruma açık muğlak kıstaslar üzerinden gerektiğinde iktidar eliyle keyfi bir şekilde engellenebilmesini sağlayacak bir yasal düzenek yaratacaktır.



İnternet ortamının özgürlükçü doğasıyla çelişen bir şekilde, o alanda da bir resmi medya oluşturulmasını hedefleyen tasarı, vatandaşın temel haklarını zedelerken, özel sektörü de otosansüre zorlayacak ve birçok ek maliyet yaratacaktır.



Bu tasarının yasalaşması halinde oluşacak "yasal" rejimin "hukuki" olmayacağı, suistimali halinde internet ortamının zorbaca tahakküm altına alınmasına zemin hazırlayacağı açıktır.



Tasarının, Anayasa Mahkemesi'nden dönmezse, "Ahmet Yıldırım v. Türkiye" gibi içtihat haline gelmiş ilgili kararlarını göz önünde bulundurarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yaptırımına konu olacağı uyarısında bulunuyoruz. Bu anlamda böyle bir yasa, Türkiye'nin uluslararası itibarına da darbe vuracaktır.



Basın Enstitüsü Derneği olarak özellikle ifade ve basın özgürlüğünün, yurttaş gazeteciliğinin ve bilimsel araştırma özgürlüğünün zedelenmemesi adına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tasarıyı meclise iade etmesi ve bunun yerine sivil toplumun katılımıyla demokratik bir tasarının hazırlanması yönündeki bu çağrıyı yapmanın tarihi sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz.



Bugün elindeki veto yetkisiyle kendisi de tarihi bir sorumluluk taşıyan Cumhurbaşkanı Gül'ün, 28 Mayıs 2011'de attığı bir tweet'te, “Benim görüşüm, temelde hiç bir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen herkes internette özgürce dolaşabilmeliö dediğini de hatırlatıyoruz." ET (ET)