BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan İlim Yayma Vakfının 40.yıl programına katıldı. Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde düzenlenen programa Başbakan'ın yanı sıra Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İlim Yayma Vakfı kurucuları ile çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasında İmam hatibe hazırlık kursuna gittiği günleri anlatan Erdoğan “İlim Yayma Cemiyeti'nin Vefa'da şuanda yurdun olduğu yerdeki o ahşap binada İmam Hatip'e hazırlık kurslarına gittiğim günleri hatırlıyorum. Ki orda bizden önceki abilerimiz İmam Hatip okudular. Ama biz orada kursu aldık. Ondan sonra da geldik Fatih Çarşamba'daki İmam Hatip'e başladık. Orada okuduk. Orası İstanbul'un tek İmam Hatip okuluydu. Ama şimdi bu sayılar her ilçeye yayılmış her ilçede oluşmuş vaziyette" diye konuştu. "DAMARLARIMIZDAN BİRİNİ KESTİLER, (İMAM HATİPLERİN) ORTA KISMINI KAPATTILAR"

İmam Hatip'in önünün kesildiğini ifade eden Erdoğan, "Baktılar ki yaşanan gelişme iyi değil bunun önünü kesmek lazım dediler. Önce damarlarımızdan bir tanesini kestiler ve orta kısmı kapattılar. İşi biliyorlardı. Diyorlardı ki 'Biz şurayı kesersek bu ülkede asıl kendileri için son günlerde maalesef çok üzen konu ve dediler ki biz bu işi çözeriz.' Ve bu adımı attılar" dedi. Erdoğan konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Adımı attılar ama tabi onların tuzakları varsa, onların hesapları varsa o tuzakların üstünde o hesapların üstünde Rabbimin de bir hesabı vardı ve bu hesap tecelli etti. Ve olan oldu. Hamdolsun sabırlıydık. Ama birilerinin sabırsız olduğunu şimdi iyi anlıyorum. Ama biz sabırlı olmaya mecburduk. Çünkü biz şunu biliyorduk. İlahi mesaj bir anda gelebilirdi ama bir anda gelmedi. İlahi mesaj 22 yılda geldi. Kuvvet kudret sahibi olan ona bir anda gönderebilirdi. Bir anda göndermedi çünkü insanın ruhen buna hazırlanması gerekiyordu. Bu hazırlık olmadığı sürece bu işin kabulü de zordu. Mekke ve Medine hazırlandıktan sonra insanoğlu fevç fevç buraya akın ediyordu. İşte bizim de buralardan mesajı almamız gerekiyordu." "BİZ BÖYLE OLSUN İSTEMEZDİK, BU DA OLDU MAALESEF"

İmam Hatip mezunu olarak istediği üniversitede eğitim göremediğini ifade eden Erdoğan, “Çünkü bize yasaktı. Artık o döneme geldik. Ama bu iş onları rahatsız etti. Bunu da başardılar. Sabır sabır derken bir 28 Şubat oldu. O ara bu ülkeye çok şeyler kaybettirdi. Bunun farkında olanlar var olmayanlar var. Bir nesil katledildi. Bu nesli katledenlerin bu ülkeye ödettikleri bedelin altından kalkmaları mümkün değil. Yolsuzluklar orda oldu, yoksulluklar orda arttı. Bu yolsuzlukların çetelerin el ele vermek suretiyle bu ülkeyi yönetmelerine fırsat hazırlayanlar onlar oldu. Şimdi bazıları da nedense rahatı görünce farklı bir duruma düştüler. Biz böyle olsun istemezdik, ama bu da oldu maalesef. Temenni ederim ki bunu da anlarızö şeklinde konuştu. "6 YAŞINDA ÇOCUK NEYİ TERCİH EDECEK?"

Ailelerin çocuklarını İmam Hatip okullarında okutabildiklerinin altını çizen Erdoğan “Şimdi Millet yavrusunu imam hatiplere gönderiyor. Ne oldu gönderdi de, ne oldu bu ülkede bir şeyler mi yıkıldı? Neyi kaybetti bu ülke? Bırakın nereye gönderecekse anne baba yavrusunu oraya göndersin. Efendim çocuğun tercih etme hakkı… Çocuk neyi tercih edecek? 6 yaşında çocuk neyi tercih edecek? Bırakın bu işi anne babaya. Onun sorumlusu o. Sen misin sorumlusu? Sana ne ya, bırak nereye gönderecekse göndersin. Sanki 9 ay 10 gün karnında o taşımış. Sana ne ya? O anneye taktir yetkisi vermiyorsun, o taktir yetkisini kendinde buluyorsun. Ondan sonra, onun bütün imkanlarıyla anne baba emeğini verecek, sen de kalkıp ona el atacaksın. Böyle bir hak olamaz" dedi. "O ZAMANLARDA BAŞÖRTÜYE FÜRUAT DİYENLER DE OLDU"

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında Bezmialem Vakıf Gureba hastanesinde tedavi gördüğü sürede psikiyatri servisinde yatan ve başörtüsü sebebiyle üniversitede okuyamayan 2 genç kız ile tanıştığını anlatan Erdoğan şöyle konuştu: “Bu ülkede benim gördüğüm o kızlarımızdan çok daha ağır bunalım içerisine girenler oldu. Bunların hesabını kim verecek. Bu ülkeye bu yakışıyor mu? Maalesef bu bedeli bu çileyi bu insanlara ödettiler. Biz bu zulme hamdolsun son verdik. Tabi o zamanlarda başörtüye 'füruat' diyenler de oldu. Onları da gördük, bunları da yaşadık" "HOCA YETİŞTİRİN, HOCA BULAMIYORUZ "

Seçmeli Din kültürü, Kuran'ı Kerim, Siyeri Nebi gibi dersleri öğretmek üzere öğretmen bulamadıklarını vurgulayan Erdoğan “Yeni yeni bazı kutsallar üretiliyor, bu kutsalları üretenlere diyorum ki, bunları bi kenara koyun da artık normal, düz orta liselerde seçmeli Din kültürü dersi var Siyer-i Nebi var seçmeli Kur'an dersi var. Bunlar kimin aklına gelirdi. Şimdi dersleri okutma noktasında biz zorluk çekiyoruz. Ben şimdi diyorum ki; bize hoca yetiştirin. Hoca bulamıyoruz" dedi. "1940'LI YILLARDA KURAN ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK SUÇLARIN EN BÜYÜĞÜYDÜ"

1940'lı yıllarda Kuran-ı Kerim öğrenmek ve öğretmenin suçların en büyüğü olduğunu söyleyen Erdoğan, “Çocukluğumuzda evlerimizin basıldığını, babamızdan dedemizden de kursların basıldığını öğrendik. Hocalar tutuklanır, öğrenciler korkutulur, anne babalar tehdit edilirdi. Elifba kitaplarının adeta birer suç aleti gibi, birer zararlı neşriyat gibi toplanıp el konulduğunu ben mecliste birkaç kez anlattım. Şehirlerin ortasında kitaplar yığılır, toplu halde yakılırdı. Bütün bu zulme ve tepkiye rağmen her ilçede köyde yürekli insanlar çıkıyor, adeta başlarını bu yola koyuyor, Kuran unutulmasın diye mağaralarda, kümeslerde kelle kucakta çocuklara ilim öğretiyorlardı" dedi. Erdoğan sözlerine “Bu yürekli insanlar olmasaydı alınlarında secde izi taşıyan genç nesillerimiz olmazdı" diye devam etti.



"BİR KİŞİ GELİR TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRİR"

Erdoğan, “Cemiyet değil önemli olan keyfiyettir. Sayının çokluğu değil, nitelik önemlidir. Muhteva önemlidir. Bir tek kişiye ulaşırsınız, bir kişinin elinden tutarsınız, bir kişi emek sarf eder, elmas gibi mücevher gibi işlersiniz, o bir tek kişi gelir tarihin akışını değiştirir" dedi. "SİZİ BİZ OKUTTUK, ARTIK BİZİM NEFERİMİZSİNİZ DEMEDİLER"

İmam Hatip yıllarında bazı arkadaşlarının haftalarca harçlık alamadığını anlatan Erdoğan "Ayaklarına giyecek ayakkabı, üstlerine giyecek bir ceket bir kravatları yoktu. Yatılı okulda, yurdumuzun imkanları neyse onunla yetiniyorlardı. Ama işte o arkadaşların imdadına o hayırseverlerimiz yetişiyordu. Çoğunun kim olduğunu ne biz bildik ne o ihtiyaç sahibi arkadaşlarımız bildi. Kendilerini hiç göstermediler. Sağ elleriyle verdiklerini sol elleri hissetmedi. Verirken de hiçbir ayrım yapmadılar. Bu bizden şu sizden diye bir ayrım yapmadılar. Bu doğuludur, bu batılıdır, bu siyahtır, bu beyazdır, bu Türktür, bu Kürttür demediler. Verdik karşılığını alırız demediler. Sizi biz okuttuk. Siz artık bizim neferimizsiniz demediler. İnsana borsada işlem gören bir meta, üzerini yatırım yapılabilir bir finans aracı olarak asla bakmadılar. Buradan ne kazanırız hesabına girişmediler. İnanın o hayırseverleri bir Allah biliyor. Bir de sadece kendileri" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından İlim Yayma Vakfı'nın kuruluşunda emeği geçenlere plaket verdi. İlim yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel Çelikbilek de Başbakan'a üzerinde ayet yazan bir tablo hediye etti.