Özgür ALTUNCU - Gülseli KENARLI - Taner YENER/İSTANBUL, () CUMHURBAŞKANI  adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi Toplantısı"nın açılışına katıldı. Erdoğan, "Filistin'e karşı duyarsızlık, artık hepimizi boğma noktasına gelmiş bir tehlikeye dönüşüyor" dedi.
Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmada, "Gördüklerimizi anlamlandırmakta zorluk çekiyoruz. Bir adam kilolarca bombayı üzerine bağlıyor, gidiyor bir camide, mescitte, ibadet edenlerin içinde patlatıyor. Bu acımasızca katliamı işleyen kendisini Müslüman olarak tabir ediyor. Bu fiili işlerken de, tekbir getiriyor. Camide, mescitte, türbede şehit olanların Müslüman olduğundan zaten şüphemiz yok" dedi.
Erdoğan, örgütlerin kurulduğunu ve bu örgütlerin kendilerine birtakım İslami etiketler taktığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Müslüman olduklarını iddia ediyorlar, cihat yaptıklarını savunuyorlar. Az önce İslam bilginleri ifade ettiler; zaten cihat mefhumunun net açıklığa kavuşması lazım, fetih kelimesinin, cidal kelimesinin net açıklığa kavuşması lazım. Acaba bu mefhumlar, bu kavramlar nedir? Bunun içeriğini ortaya koymamız lazım. Bu örgütler gidiyor, Müslüman kardeşlerine saldırıyor, katlediyorlar. Ortadoğu'nun her karışında şu anda kan akıyor. Ne kadar acıdır ki, akan kan Müslüman kanıdır. Daha da acıdır ki, kan akıtan, Filistin'deki hariç, yine Müslümandır. Şahit olduğumuz manzaranın inanın hiçbir şekilde telifi yoktur. Bu toplantıyı ben bir özeleştiri toplantısı olarak görmek istiyorum. İslam bilginleri burada kendi özeleştirisini, kendi özeleştirimizi yapmamız lazım. Bizim nerede yanlışımız var? 200 bin kişinin öldürüldüğü bir yerde, bunu öldürenleri samimi ama ölenleri ise maalesef 'Bunu hak ettiler' demesini İslam bilginine yakıştığını kabul etmemiz mümkün değil. Buradaki tespit şu; öldürenin İsrail karşıtı olduğunu söylemek bizi haklı kılmaz. Öldürülenlerin İsrail'e bakış açısı, acaba o öldürenden farklı mı? Suriye'yi söylüyorum. Asla değil... Onların da bakışı aslında aynı. Ama şu anda 200 bin insan bombalar yağdırmak suretiyle öldürülüyor."

"BİZE NE OLDU, BİZE NE OLUYOR?"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de 1 milyon 150 bin Suriyeli mülteci olduğuna dikkat çekerek, "Biz onlara ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. Son zamanlarda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Çünkü olay artık farklı zemine doğru kayıyor. Aynı şekilde Lübnan bunu sıkıntısını yaşıyor, Ürdün aynı şekilde. Yaşanan manzara ilahi kitapta yeri olmadığı gibi, ilahi kitap tarafından da şiddetle yasaklanmıştır. Yaşanan manzara Hz. Peygamber'in hayatında olmadığı gibi, Resul-u Ekrem tarafından şiddetle sakınmamızın tavsiye edildiği bir manzaradır. Yeryüzündeki tüm Müslümanların, tüm Müslüman alim ve kanaat önderlerinin bid anlığına durup, samimi bir kalple, 'Bize ne oldu, bize ne oluyor?' diye sormalarının vaktidir ve geçmektedir" diye konuştu.

"DÜNYA, ÖLENLER FİLİSTİNLİ OLDUĞU İÇİN HİÇ SESİNİ ÇIKARMIYOR"
Erdoğan, 10 gündür İsrail'in Gazze'ye bomba yağdırdığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu an itibariyle belki 500 tonu bulmuştur yağdırdıkları bomba. Şu ana kadar 220'den fazla Gazzeli masum hayatını kaybetti. Bunun içinde çocuklar, kadınlar var. 2 bin kadar masum bombalardan yaralandı. Bunu ilk kez yaşamıyoruz. 1948 yılından bu yana, her gün, özellikle de mübarek Ramazan aylarında biz bu sistematik soykırım girişimine şahit oluyoruz. Dünya, ölenler Filistinli olduğu için hiç sesini çıkarmıyor. Birleşmiş Milletler'in sesini duyuyor musunuz? Tabii göstermelik bir şeyler yapılıyor. Ama göstermelik. Herhangi bir icrai bir şey var mı, yok."

"NE İŞE YARIYOR BU BİRLEŞMİŞ MİLLETLER?"
"Birleşmiş Milletler niye kuruldu? Dünya barışı için. Böyle bir şeyi yapabiliyor mu? Dünya barışına katkı yapabiliyor mu? Ne işe yarıyor bu Birleşmiş Milletler? Sadece onların gizli amacı neyse, ona hizmet ediyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, kuruluşu itibariyle bir defa, bu dünyada barışa hizmet edebilecek bir yapıda değildir. Çünkü orada dünya Müslümanlarının bir tane temsilcisi yok. Bu çok anlamlıdır. İçinde bir kişi, o beşin içinde 'Hayır' dediği zaman, oradan siz bir karar çıkaramazsınız. Olanlar da bu değil mi? İşte Suriye meselesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden karar çıkabilir mi? Çıkamaz. Rusya, Çin 'Hayır' dedi, bitti. Diğerleri ne kadar bu işte gayretin içinde, o da belli. Sadece burada 2 tane, 3 tane ülkenin gayretleri var."

"İSLAM DÜNYASI DA SUSUYOR, İSLAM DÜNYASI DA SEYREDİYOR"
"Özeleştiri dedim ya; dünyayı suçlamak, Batı'yı suçlamak işin en kolay tarafı. Dünya susarken, Batı susarken, maalesef İslam dünyası da susuyor, İslam dünyası da seyrediyor. Şu andan bir hafta önce, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Cidde'de toplantısı vardı. Bu toplantıda üst düzey diyebileceğimiz 3 ülke vardı. Ben, Başbakan Yardımcım Emrullah Bey'i gönderdim. Katar, Dışişleri Bakanı'nı gönderdi. Bir de Filistin, bakan düzeyinde temsil edildi. Diğerlerinin tamamı temsilci gönderdi. Bu böyle önemli bir konuyu, Filistin meselesinin konuşulduğu böyle önemli bir toplantıya ne kadar değer verildiğini gösteriyor. Soruyorum, neredesin sen ey İslam dünyası, senin canın yanmıyor mu ya? Senin yüreğin parçalanmıyor mu ya? Ondan sonra diyoruz ki, Batı neden susuyor? Sen Batı'yı bırak ya, sen önce evin içinde, ailenin mensupları bu işe sahiplenmezse, diğerleri sahiplenir mi? Filistin'de yaşanan bir mezhep çatışması olmadığı için, bir Şii-Sünni çatışması olmadığı için, oradaki can alıcı mesele, maalesef İslam dünyasının da ilgisini çekmiyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Filistin'de bizim çocuklarımız, bizim yavrularımız ölüyor."

"İSLAM COĞRAFYASI HER YANINDAN KANIYOR OLMAYACAKTI"
Erdoğan, "Müslümanların izzeti ve şerefi ölüyor. Bizim için önemli olan Rabbimizin rızasını kazanmaktır, kullarının rızasını kazanmak değil. Birinci derece budur. Ben inanıyorum ki, şu anda Filistin olayından memnun olan ülkeler de var, İslam ülkeleri de var. Çünkü memnun olmasalar, müdahil olurlar. Biz Filistin'in 1948'den beri yaşadığı çile için kıvranırken, Afganistan çıktı, Afganistan'a Lübnan eklendi, Lübnan'a Irak eklendi, Irak'a Suriye, Mısır, Myanmar eklendi. Filistin meselesinde, İslam dünyası dik dursaydı, belki Afganistan olmayacaktı. Afganistan'da sağduyu hakim olsaydı, belki de bugün İslam coğrafyası her yanından kanıyor olmayacaktı" diye konuştu.

"FİLİSTİN'E KARŞI DUYARSIZLIK, ARTIK HEPİMİZİ BOĞMA NOKTASINA GELMİŞ BİR TEHLİKEYE DÖNÜŞÜYOR"
Erdoğan, şöyle davam etti:
"1948'den beri Filistin'de yaşanan drama arkasını dönen İslam coğrafyası, şu anda artık herkesin kapısına kadar gelmiş tehlike ile uğraşmak zorunda kalıyor. Filistin'e karşı duyarsızlık, artık hepimizi boğma noktasına gelmiş bir tehlikeye dönüşüyor. Kendisini emniyette hisseden bir çok ülke, bir çok devlet, şu anda çok büyük meselelerle, çok büyük badirelerle boğuşuyor. İslam tarihi boyunca benzeri dönemleri zaman zaman yaşadık. 11. yüzyılda İslam coğrafyası Moğol akınları nedeniyle küçük parçalara ayrılmıştı. Moğol akınları nedeniyle bu parçalanma ve her küçük parça, kendi hırsınız arkasından gidiyor, kendi şahsi iktidarının peşine düşüyor. İşte böyle bir parçlanmışlık içinde, kuzeyden Haçlı orduları geldiler, Kudüs'e kadar ilerlediler ve Kudüs'ü ele geçirdiler. Müslümanlar bugün olduğu gibi mezhep kavgaları içinde birbirlerini katlederken, Haçlı orduları Müslüman şehirleri tek tek aldılar, kadınları, çocukları, erkekleri acımasızca katlettiler. Yine bugün olduğu gibi, dönemin hiçbir İslam devleti çıkıp "Ne oluyor?" diye sormadı. Irzına tasaddi edilen kadınları hiç kimse dert etmedi. Ölen çocuklara hiç kimse kendi çocuğu gibi bakmadı."

" HZ. ALİ'YE, HZ. HÜSEYİN'E BUNLARI NASIL İZAH EDECEĞİZ?"
"11 yıllık Başbakanlığımda gittiğim her İslam ülkesinde bunu sordum. Acaba bizim her hareketimizi gören Allah, içinde bulunduğumuz duruma karşı bize nasıl nazar ediyor? Peygamber efendimiz bize acaba ne söylerdi? Her Müslümanın durup bunu kendisine sorması gerekir. Ama 'Onlar Şii, Sünni" mi diyeceğiz, yoksa kutup yıldızlarımız olan Hz. Ali’ye, Hz. Hüseyin’e bunları nasıl izah edeceğiz? Hz. Ömer’in adını duyduğunda isyan edenlere sesleniyorum; benim büyük kayınbiraderimin adı Hüseyin’dir, daha ufağının adı Ali’dir. Benim bir torunumun adı Ali Tahir'dir, bizim böyle bir derdimiz yok. Siz niçin Ömer adını duyduğunuzda rahatsız oluyorsunuz? Ömer bizim değil mi, Ali bizim değil mi? Biz mezhepçilik yapamayız."

"SEYİRCİ OLAMAYIZ"
"Kur'an bize emrediyor, 'Allah’ın ipini bırakmayın.' Zalimin zulmüne rıza göstermek, bu dinde yer almayan bir tavırdır. Zalim Esed’e sırf mezhebinden dolayı hürmet gösterenler Hz. Ömer’in yüzüne bakamazlar. Camiye girip bomba patlatan kişiler, hiçbir dinin, hiçbir mezhebin insanı olamaz. İslam dünyası kan ağlıyor. Bu coğrafyadaki yoksulluk bu insanların eseridir. Bu uzak kalmışlık başkalarının değil, bizzat bu coğrafyanın insanlarının eseridir. Bu manzaraya daha fazla rıza gösteremeyiz. Seyirci olamayız. Önyargıları bir tarafa bırakmanın zamanı gelmiştir. Türkiye bütün bu tartışmaların, haksızlıkların dışındadır."

"BİR İSLAM BİLGİNİNİN BİR SİYASETÇİ KARŞISINDA EL PENÇE DURMASINI KABUL EDEMEM"
"Bitaraf olan bertaraf olur. Katledilen masumların mezheplerinle ilgilenmiyoruz. Hepsini kardeşimiz olarak görüyoruz. Tüm tarafları düşünmeye davet ediyoruz. Bu kanlı manzarayı değiştirecek olan sizlersiniz. İslam bilginleri olarak bütün siyasilere Hak'kı haykırması gerekenlersiniz. Ben bir İslam bilgininin bir siyasetçi karşısında el pençe durmasını kabul edemem. Bunu söylemek bana düşmez ama, böyle. Suriye’de zalim Esed yanına aldığı zatlarla dünyaya mesaj veriyor, yanımda kimler var diyor. İslam bilginleri var yanımda diyor. İstediği kadar alim olsun. Dolara mahkum olan kişiden alim olmaz. Hayır alim böyle olmaz, alim ilmini satmaz. Siz yüreğinizi ortaya koyduğunuzda, inanıyorum ki devletler de arkanızdan gelecektir. İslam dünyasında taraflar arasında çözüme kavuşturulamayacak bir mesele yok. Ölen çocuklar öz be öz çocuğumuzdur. Umutsuz değiliz ve olmayacağız. Makus talihimiz değişecektir."

TEKİRDAĞ'A GİTTİ

Erdoğan, toplantısı"nın ardından, Dolmabahçe'deki çalışma ofisine geçti ve burada bir süre dinlendikten sonra, helikopterle Tekirdağ'a hareket etti.

(FOTOĞRAF)