Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sinan Erdem Olimpik Spor Salonu'nda yapılan "Yerel Seçimler Adayları Açıklama Toplantısı'na katıldı. Bahçeli burada yaptığı konuşmasında Türkiye'nin tüm seçim bölgelerinde, yurdun her köşesinde en iyi sonucu almak için mücadele vereceklerini söyleyerek, " Bizim için ilk ve en mühim görev Türkiye'yi rahata ulaştırmak, milletimizi bir ve bütün halde huzura kavuşturmaktır" dedi. 30 Mart 2014 gününün bunun için tarihi bir fırsat sunacağını belirten Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu seçimlerde iktidara vade biçilmeli, geldiği gibi gideceğinin işareti verilmelidir. Vatanımızın hayrı, milletimizin bekası, devletimizin selameti için Adalet ve Kalkınma Partisi inişe geçmeli, sandığa çakılmayla son bulacak mukadder günlere şimdiden alışmalı ve hazırlık yapmalıdır. Türk milleti AKP yarasını, kangrene dönüşmeden, daha da büyümeden kesip atmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, her şart ve ortamda AKP ve diğerleriyle kaçınılmaz hesaplaşmaya hazırdır. İşte bunu başaracak kadro, bunu başaracak milliyetçi irade, bunu başaracak cesur ruh buradadır. Türk milletinin yüz akı, kalp atışı, kara ve karşılıksız sevdalısı, fedakarlık ve feragat numunesi Milliyetçi-Ülkücü Hareket bu salondan taşmakta, bu salondan çağlamakta, Türk ve İslam'ın yaşandığı her yere umut saçmaktadır." "30 MART BİR MİLATTIR, BİR EŞİKTİR VE BİR DEMOKRASİ İMTİHANIDIR"
"30 Mart 2014 tarihinde gerçekleşecek Mahalli İdareler Seçimleri tarihi bir dönüm noktası ve kritik bir yol ağzıdır" diyen Bahçeli,
"Bu seçimlerin sahip olduğu önem, taşıdığı özellik muadillerinden çok fazladır. 30 Mart bir milattır, bir eşiktir ve bir demokrasi imtihanıdır. Milli varlığımızın devamlılığı, milli kimliğimizin korunması için 30 Mart virajı mutlaka sağ salim alınmalıdır.
Bu seçimler ahlakla arsızlığın,temizlikle kirliliğin,doğrulukla yalanın,sadakatle ihanetin, mücadeleyle müzakerenin, muhabbetle mütecavizliğin, milli vicdanla sömürge yandaşlığının,yurdum diyenlerle, yamula yamula yağma ve talan peşinde koşanların karşılaşmasına sahne olacaktır. 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri harama karşı helalin seçimi olacaktır. Yabancılaşmaya ve yozlaşmaya karşı yakınlığın, dostluğun, Türk kültürünü yüceltmenin seçimi olacaktır. İftiraya, istismara ve asılsız her isnada karşı inancın, insanlığın ve kul hakkına riayet eden yüksek vicdanın seçimi olacaktır. Kalbinde vatan ve millet sevgisi namına en ufak emare görülmeyen maaşlı, mevkili ve unvanlı işbirlikçilere karşı; ömrünü Türkiye ve Türk milletine adayan fazilet harikası yüreklerin seçimi olacaktır. Bu seçimlerde Türkiye toparlanmalıdır ve Allah izin verirse toparlanacaktır. Bu seçimlerde Türk milleti uyanmalı, artık iflah olmaz milli ve manevi değer kundakçısı Başbakan Erdoğan ve hükümetini şiddetle uyarmalıdır" diye konuştu. "TÜRKİYE 30 MARTTA NORMALE DÖNECEK"
Türkiye'nin 30 Mart'ta normale döneceğini ifade eden Bahçeli, "Türkiye kaldırılması kolay olmayan yüklerinden 30 Mart'ta kurtulacaktır.
Karanlıktan çıkacak, kutuplaşmadan arınacak, kargaşadan sıyrılacak, korkudan ve kaostan uzaklaşacaktır. Bölünmemizi bekleyen, parça parça koparak oraya buraya savrulmamızı isteyen haydutlara, hasislere ve haysiyetini gömmüş arlanmazlara ayağa kalkan mahşeri vicdan en iyi cevabı verecektir. Türkiye üzerinde hesap yapmanın bedeli ağır olacaktır. Türk milletini hiçe saymanın, Türklüğü inkar ve reddetmenin faturası muhataplarının kafasına balyoz gibi çarpacaktır. 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimlerinde sadece yerel yöneticiler seçilmeyecektir. AKP'nin 12 yıla giren iktidar yıllarının detaylı muhasebesi yapılacak, aktörleri malum olan oyunlar göz önüne alınacak, yaşanması kuvvetle muhtemel olan felaketlerin, acıların ve hazin kopuşların izdüşümünde milli irade sandığa yansıyacaktır. Bu nedenle bu seçimlerin hafife alınır hiçbir yanı yoktur. İhmale gelir, ağırdan alınır ve telafi edilebilir herhangi bir tarafı da bulunmamaktadır. Her duyarlı insanımız fark ediyor ki, ülkemizin görüş açısı daralmış, görüş mesafesi kısalmıştır. Hemen hemen imkansızdır ama; bırakınız artmasını, AKP'nin mevcut oy desteğini koruması halinde bile Türkiye'nin bölünmesi, vatan coğrafyası üzerinde operasyonlar yapılması karamsarlık ya da korkutmak değil; bir gerçeğin önceden ihsas ve işaretidir" diye konuştu. "ÜLKEMİZ BIÇAK SIRTINDADIR"
"Görmek lazımdır ki, gerçekten ülkemiz bıçak sırtındadır. Başbakan Erdoğan kararını vermiş, tüm irade ve tercihini açık açık göstermiştir" ifadelerini kullanan Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu zihniyet olduğu sürece, gücünü koruduğu müddetçe sancılı ve kanlı bölünme önümüzde durmaktadır. Mahalli İdareler Seçimlerinde kalıcı, sağlam, tesirli ve saygın bir netice almak en başta tarihin bize yüklediği bir görevdir. Bundan kaçamayız, buna duyarsız kalamayız. Bu seçimlerde oluşacak siyasi atmosfer peşinden gelecek Cumhurbaşkanlığı Seçimini ve sonrasındaki Milletvekilliği Genel Seçimlerini de yakından tayin edip yönünü çizecektir. Her anlamda birbirine eklemlenen ve birbirini tamamlayan bu üç siyasi hadise Türkiye'nin akıbetini belirleyecektir. İkbal kaygısı taşıyanlar, koltuk ve statü hırsından gözü kararanlar, çıkar kavgalarıyla vakit öldürenler, hiziplerle oyalananlar milletçe karşı karşıya olduğumuz sorunların sır ve esasını anlamayacaklardır. Türkiye yanıyorken, millet ağlıyorken, Türklük içten içe kanıyorken, vatan ah vah ediyorken, bilhassa “ben milliyetçiyim, ben vatanseverim, ben ülkücüyüm' diyen hiç kimsenin boşa geçirecek bir salisesi, bir saniyesi yoktur ve olmamalıdır.
Bunun hilafına hareket eden kim olursa olsun tavrı ve tarzıyla Türk milletinin aleyhine işleyen hıyanet mekanizmasına destek veriyor demektir. 30 Mart 2014 tarihindeki demokratik yarışta a'dan z'ye Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in tüm mensupları zafere inanmalıdır.
Zira inandığımız ölçüde yapacak, yaptığımız kadar da sonuç alabileceğiz. Başarıya duyduğumuz bağlılığı kimse zayıflatmamalı ve zaafa uğratmamalıdır. Unutmayınız ki; sen-ben çekişmesi, nafile boğuşmalar, temelsiz dargınlıklar, asılsız küslükler ve kendini kaf dağında gören böbürlenmeler sosyal ve siyasal bünyeleri her zaman ve her durumda içten içe kemirecek ve çürütecektir.
Aşırı kıskançlıklar, vicdan kefesine sığmayan suizanlar, kalp gözüyle izah edilemeyen, ahlak ölçüsüne ve dava ruhuna sığmayan karşılıklı suçlamalar gönülleri donduracak, işbirliğini dinamitleyecek, çalışma azmini tırpanlayacaktır. Görevi ne olursa olsun buna da hiç kimsenin hakkı olmayacaktır. Kucaklaşmak varken kutuplaşmak zarardır, aptalcadır ve aklın inkarıdır. Kolaylaştırmak varken zorlaştırmak, düzeltmek varken bozmak, kaldırmak varken düşürmek, toplamak varken dökmek ya art niyetlilik, ya kötümserlik, ya da liyakatsizlik ve samimiyetsizliktir. Aynı şekilde kardeşlik varken düşmanca tutum takınmak, ortak değerler etrafında buluşmak varken tam ters bir durumun içine sürüklenmek hiçbir insani vasıfla bağdaşmayacaktır. Şu gerçeğin çok iyi idrak edilmesi lazımdır:
Yarınlar; kısa soluklu, yorulmadan kazanma, ekmeden biçme, vermeden alma arayış ve amacında olanların değil; rahatını terk edebilen, mensubu olduğu ve mefkûresini sahiplendiği milletinin, davasının ve dava arkadaşının kaygısını içtenlikle taşıyabilenlerin elinde şekillenecektir. 'Ben' duygusunun önüne geçecek ve soğuklukları bitirecek 'biz kavramı' önyargıları parçalayacak, gönül kırgınlıklarını tedavi edecek 'bütünlük kavrayışı' birçok sorun ve açmazda adeta zırh, adeta mevzi, adeta çare olacaktır. Bencillik, rütbe avına çıkmak, statü pususuna yatmak, daha büyük ufuklara odaklanmak yerine günü birlik heveslere kapılmak ne ülkücülüğümüze sığacak ne de kaynağını Türk ve İslam değerlerinin terkibinden alan ülkülerimize uyacaktır. Nefisler terbiye edilmeden, şişen egolar söndürülmeden, bırakınız zirvelerde tutunmayı, buralara çıkmak dahi çok zor ve zahmetlidir"
  "BUGÜN DE YENİ, EN AZ 12 EYLÜL ÖNCESİ KADAR TEHLİKELİ BİR ORTAMLA YÜZ YÜZEYİZ"
"Bugün de yeni, en az 12 Eylül öncesi kadar tehlikeli bir ortamla yüz yüzeyiz" diyen Bahçeli, "Bunun için işimizi şansa bırakmadan; bir olacağız, iri olacağız, saflarımızı sıkı tutacağız ve ihlaslı şekilde gücümüze güç katacağız. Milliyetçi-Ülkücü Hareket yerel yönetimlerde fark yaratmak, diğerleriyle arayı açmak ve hak ettiği seviyelere tutunmak için yerinde durmayacak, olduğuyla yetinmeyecek ve yeter demeyecektir. Zira bize ihtiyaç çoktur. Başarıdan başarıya koşmamız milletimizi kurtuluşa erdirecek ve Türkiye'yi AKP'den kurtaracaktır.
Aziz milletim hizmetkârlarını dört gözle beklemektedir. Doğudan batıya, güneyden kuzeye ülkemin tüm güzel insanları, sizlerle tanışmak ve sizlerle kaynaşmak istemektedir. Biliyoruz ki, gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa mahkûmdur. Bugün çalışmayan, kararsızlık içinde kıvranan ve ihmalin kurbanı olan yarın başarısızlıkla karşılaşacaktır" şeklinde konuştu. Bahçeli, "Önemle ifade etmek istiyorum ki, Mahalli İdareler Seçimlerinde partimizden aday olabilmek gayesiyle müracaat eden bütün arkadaşlarım bizim için aynı değerde, aynı kırattadır. Kimsenin kimseye bir üstünlüğü, kimsenin kimseden bir fazlalığı yoktur. Altını çizerek söylemeliyim ki; Türkiye'nin şu günkü manzarasında 'aday olamadım' diyerek gücenmek, darılmak, kırılmak, küsmek ve gönül koymak doğru ve mantıklı değildir. Önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimlerinde aday olacak her arkadaşımın şuurla ve sorumlulukla hareket edeceğini, hiçbir şekilde bezginliğe, kafa karıştırıcı söylemlere, akıl çelici yayınlara, ısmarlama anketlere itimat etmeyeceğini düşünüyor ve bunu istiyorum" diye konuştu. "BÖLÜCÜ TERÖRİSTLERE GÖZYAŞLARI DÖKMEDİK"
Bahçeli, "Biz, mücadele tarihimizin hiçbir devrinde başkalarının oyununda yardımcı aktör olmadık, senaryolarında figüranlık yapmadık, Dünya var oldukça da yapmayacağız. Kimseye uşak olmadık, hiçbir küresel gücün etrafında pervane gibi dönmedik, milletimize yabancı hiçbir vahşi projenin kıyısında köşesinde bulunmadık. Dün söylediklerimizi bugün çiğnemedik, yalanlara ve aldatmalara gömülüp gitmedik. Bölücü teröristlere gözyaşları dökmedik, sahne berisinde karşılıklı ağlaşıp da, arkada Türkiye'nin infaz hükümlerini gülerek onaylamadık. Gemi alıp gemicik demedik, ona buna önce kardeşim, dostum deyip arkasından düşman kesilmedik.
Sultan Alparslan'ın mezarı dahi bulunmamışken, türbe restorasyonundan bahsedecek kadar aklımızı oynatmadık, merhum 'Sütçü İmam'ı, 'Sütçü Nine' yapacak kadar da süte su karıştırmadık. Hamd olsun ki, tek millet deyip de 36 etnik dilime ayırmaya teşebbüs etmedik. Allah muhafaza, hainlere kucak açmadık, teröristsever olmadık, başımıza peşmerge çuvalı geçirmedik, İmralı'ya sevdalanmadık, Kandil'e boyun bükmedik, iktidar ehliyetini yabancı başkentlerde aramadık. Çünkü biz; adı belli, kimliği net, nerde durduğu açık, nereye varacağı gün gibi bariz olan Milliyetçi Hareket Partisi'yiz. Çünkü bizim içimizde birdir dışımızda bir; vatanımız da birdir, milletimizde bir; bayrağımızda birdir dilimizde bir; devletimizde birdir ülkümüzde bir kalacaktır. Artık Türkiye'yi içten çökertmeye, Türk milletini içinden çözmeye azmetmiş AKP'nin devri kapanmalıdır. 98 yıl önce Çanakkale önlerine gelen, 95 yıl önce İstanbul'a çıkarma yapan düşmanların içimize sızmış yerli uzantıları, sandık yoluyla iktidar olmuş yerli acenteleri siyasetten silinmelidir.
Aksi olursa, bu gidişle Türkiye'nin yerinde yeller esecektir" ifadelerini kullandı. "DÜNYA'NIN BU EN BÜYÜK TÜRK KENTİ 20 YILDIR NEFES ALAMAMAKTADIR"
"Sormak istiyorum ki Türk milletini yok etmeye çalışan Başbakan ve hükümetine, misal olarak İstanbullu kardeşim nereye kadar sabır gösterecek, tahammüllünün sınırı nereye kadar uzanacaktır?" diyen Bahçeli sözlerine şöyle devam etti: Bunların yetmedi mi çaldıkları, yetmedi mi aşırdıkları, yetmedi mi yüzsüzlükleri, yetmedi mi rezillikleri, yetmedi mi başarısızlıkları, yetmedi mi ihanetleri? Bundan sonra felaketten başka ne göreceğiz? Bundan sonra sızıdan, ağrıdan, hüzünden, kayıptan, fitneden ve yalandan başka neye şahit olacağız?
İstanbul'un başına 20 yıldır Recep Tayyip Erdoğan ve zihniyeti musallattır. Dünya'nın bu en büyük Türk kenti 20 yıldır nefes alamamaktadır. 20 yıldır hırsızlar, haramzadeler, orman talancıları, arazi vurguncuları, sokak çeteleri, suç örgütleri, AKP vizeli rantiyeciler, faizciler, imar mafyaları, kapkaççılar, yan kesiciler faaldir. İstanbul suça teslimdir. Asayişsizlik diz boyudur. Bir zamanlar taşı toprağı altın olan kentin, şimdilerde altı üstü buhran ve bunalımlıdır. Herkes elini vicdanına koyup şu soruların cevaplarını aramalıdır:
20 yıl öncesine göre İstanbul'da; Trafik çilesi azalmış mıdır?, Saatler boyunca süren ve hayatı zindana çeviren şehir içi seyahatlerde en küçük bir düzelme ve iyileşme görülmüş müdür? Kaçak yapılaşma durmuş mudur? Sosyal ve ekonomik problemler halledilmiş midir? Altyapı sorunları bitmiş midir? Muhtemel büyük bir depreme karşı etkili önlemler alınmış mıdır? Düzgün ve dengeli şehirleşme sağlanmış mıdır? İstanbul'da 20 yılda yapılan, fakat bizim bilmediğimiz ve görmediğimiz neler vardır? İstanbul'da öyle çarpık, öyle çelişkili ve öyle birbirine yabancı hayatlar vardır ki, buna katlanmak, bunları insani ve İslami görmek mümkün değildir. Bir yanda zevk-ü sefa süren, debdebe içinde yaşayan, konak ve yalılarında ömür geçiren, İstanbul gecelerinde magazincileri peşinden koşturan küçük bir azınlık vardır; diğer yanda varoşlarda, kenar mahallerde karnını doyurmaya çalışan milyonlar yer almaktadır. "İSTANBUL 20 YILDIR PALAVRAYLA YÖNETİLMİŞTİR"
Bahçeli, "İstanbul'un tutacak bir yanı kalmamıştır. Suriyeli sığınmacılarla birlikte caddeler boyu dilenenlerin sayısı patlamış, kimsesiz çocuklarının sayısı fırlamış, tinerciler kalabalıklaşmış, sokaklar kabusa dönmüştür. Eşitsizlik, menfaatini kollayan ahlaksızlık, bölüşümdeki adaletsizlik ve ihmalkârlık milyonlarca İstanbulluyu perişan etmiştir. Bu kentimizin sosyal ve ekonomik hayatında kapanmayacak uçurumlar, kabuk bağlaması çok zaman alacak derin yaralar vardır. Maalesef kutlu ecdadımızın hatıralarına yüz çevrilmiştir. İstanbul feryat etmekte, İstanbullu yardım beklemektedir. Sözde çılgın projelerle hem kendisini hem de İstanbulluları kandıran Başbakan Erdoğan bu kentimizin geleceğine kast etmiş, önünü tıkamıştır. İstanbul 20 yıldır palavrayla yönetilmiştir.
İstanbul 20 yıldır maneviyat karaborsacıları tarafından tutsak alınmıştır. İstanbul 20 yıldır hikâye dinlemiş, 20 yıldır boş sözlerle oyalanmıştır. Bu fasit daireyi kırmak ve bu esaretten çıkmak lazımdır. Malumunuz, Başbakan Erdoğan Marmaray'la övünmektedir.
Fakat on yıllardır gündemde olan bu projeye Milliyetçi Hareket Partisi'nin katkısını ve bugünkü aşamaya gelmesindeki çok önemli payını görmezden gelmektedir. İstanbul'un iki yakası denizin altında tüp geçitle birleşmişse bunun gerisinde bizim gayret, alın teri ve mücadelemiz çok fazladır. Başbakan Erdoğan'ın aklının yetmeyeceği, hayalinin almayacağı, kafasının basmayacağı muazzam icraatları biz 3,5 yıllık hükümet süresine ve hem de iki koalisyon ortağına rağmen sığdırdık. Fırsat verilirse, imkân tanınırsa projelerimizle, yetişmiş kadrolarımızla, heyecan ve hedeflerimizle İstanbul'un tüm meselelerini çözer, burayı herkesin imrenerek baktığı bir şehir haline getiririz" şeklinde konuştu. "İSTANBULLU KARDEŞİM NE AKP'YE, NE CHP'YE MECBUR DEĞİLDİR"
"İstanbullu kardeşim ne AKP'ye, ne CHP'ye mecbur değildir" diyen Bahçeli, "İstanbul'da Milliyetçi Hareket Partisi'ni hesaba katmayanlar, yok sayanlar, çalışmasını, varlığını ve temposunu küçümseyenler 30 Mart'ta hak ettikleri cevabı alacaklar, mahcubiyetten sokağa bile çıkamayacaklardır. Biz 'Gülün Sarısına' bakmayız, 'Başın Toplusuna' aldırmayız. Biz aldatma markası, yalan makinesi, iftira mekanizması, cehalet membaı Recep Tayyip Erdoğan'a itibar etmez, İstanbul'u emellerine teslim etmeyiz. Herkes bilsin ki; Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kazanmak, bu kutlu kentin şehremini olmak için her mücadeleyi yapacaktır.
Bu defa biz varız. Bu defa biz kazanacağız. Yandaş medyanın karanlık manşetlerine rağmen başaracağız. AKP güdümlü derin yapılanmaların, devlet içinde yuvalanmış organize şebekelerin provokasyonlarına rağmen durmayacağız" dedi. "TÜRK MİLLETİ İÇİNDEN KUŞATILMIŞTIR?"
Bahçeli, "Bir ülkenin bağımsızlığı kendi gücüne değil de, başkalarının garantisine, başkalarının merhametine dayanıyorsa o ülke hadiselerin oyuncağı haline çoktan gelmiş demektir. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde başkalarının icazet ve himmetiyle var olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. AKP'nin diyalog halinde olduğu hiçbir ülke yoktur ki, politikaları, arşiv kayıtları Türk milletinin ve Türk vatanının bölüşülme planlarıyla dolu olmasın. Aziz milletimiz asırlardır saldırganların, bölünme projelerinin, ihanet planlarının hedefindedir. Ne hazindir ki, Türkiye'nin bölünmesi ve parçalanması için dış güçler yerini AKP'nin başını çektiği, sevk ve idare ettiği iç düşmanlara çoktan bırakmıştır. Türk milleti içinden kuşatılmıştır? Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bağımsızlığımız, bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz, asırlarca alın terimizle oluşturduğumuz mili varlıklarımız, birlikte yaşanan binlerce yılın ürünü olan milli kültürümüz, milli dayanışmanın temeli olan huzur ve güvenliğimiz içimizdeki kuzu postuna bürünen canavarların saldırısına uğramıştır. Cumhuriyetimizin değerleri, devletimizin varlığı, milletimizin birliği ve bütünlüğü tehlike altındadır. Bu konu artık milliyetçi bir hassasiyettin de ötesinde, bir beka meselesi haline gelmiştir. İşbaşındaki AKP zihniyetinin yol açtığı ağır tahribat artık milli afet boyutlarındadır. Siyasi, ahlaki ve vicdani hiçbir ölçü ve sınır tanımayan Başbakan ve hükümeti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli güvenliğini, Türk milletinin milli birliğini, bekasını ve refahını, toplumsal huzur ve asayişimizi, çok ciddi ve ağır badirelerle karşı karşıya bırakmıştır. Başbakan Erdoğan, Türkiye üzerinde hesapları olan mihrakların ümit ışığı, vurgundan hisse kapmaya çalışan çıkar çevrelerinin geçim kapısı haline gelmiştir. Hükümet düştüğü borç ve sıcak para tuzağında yabancı güçlerin tam egemenliği altına girmiş, varlığını ve meşruiyetini küresel mihraklara hizmet ve sadakatte aramıştır. AKP'nin iktidar yıllarında, dış ilişkiler tek yanlı bir dayatmaya dönüşmüş, Türkiye bütün pazarlık gücünü, etkinliğini, yaptırımını, saygınlığını ve nüfuzunu kaybetmiştir. Başbakan'ın merkezinde bulunduğu, planlı bir gerilim ve baskı politikasıyla, ülkemizde her şeyin çivisi çıkmıştır" şeklinde konuştu. "GELDİĞİMİZ BUGÜNKÜ AŞAMADA ÜLKEMİZ KORKUNÇ OLAYLARA GEBEDİR"
"Gezi Parkı'ndan öğrenci evleri tartışmalarına, stadyumlardaki hercümerçten özel hayat ihlallerine kadar tüm yaşananlar bunu göstermektedir" diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti: " Milli çıkarlarımızı ve köklü devlet geleneğimizi, saltanatını sürdürebilmek adına tahrip etmekten vicdanen rahatsızlık duymayan BOP'çu Başbakan, sanal gündemlerle ve hezeyan dolu hedeflerle Türk milletini 11 yıldır meşgul etmiştir. Geldiğimiz bugünkü aşamada ülkemiz korkunç olaylara gebedir. Yüksekova'daki terör kışkırtması, maskeli canilerin güvenlik güçlerine molotof fırlatması ve ateş açması süreç ihanetinin foyasını ortaya çıkarmıştır.
Sözde barış ikliminden ve çözüm havasından bahseden Başbakan, PKK'nın tetiğe basmak için aceleci olduğunu, Yüksekova'da iki kişinin ölümüyle çıkan olayların kontrolden çıkabileceğini görmekte midir? Hakkâri'de devlet yoktur, hükümet kayıptır.
Başbakan Erdoğan ise sömürgeci güçlerin Kürdistan planlarını hayata geçirmek için gözünü kan bürümüş gibi hareket etmektedir.
Görülmektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm milli güvenlik duvarları çökmenin sınırındadır. Devlet ve milletin kırmızı çizgileri karalanmak üzeredir. Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak ve yeni diye adını koyduğu parçalanmış, ufalanmış, marjinalleşmiş bir rejimi inşa etmek için çırpınmaktadır. Kürdistan'a duyduğu derin ve kahredici ilginin altında bu yatmaktadır.
Sanırsınız ki Başbakan, İmralı canisi tarafından görevlendirilmiş, Barzani tarafından yetkilendirilmiş ve Kandil çetesi tarafından yönlendirilmiştir. Başbakan'ın Kürdistan'a meşruluk kazandırmaya dönük fiil, eylem, ima ve açıklamaları ihanettir, anayasal suçtur ve en ağır şekilde de cezalandırılacaktır. Kürdistan sözleri artık TBMM'ye kadar sirayet etmiş, bütçeyle ilgili sürece damga vurmuştur.
Görülen odur ki, BDP ve PKK'nın yan kolu gibi çalışan Başbakan'ın, sözlerinden ve girişimlerinden cesaret alan Meclis'teki bölücüler çıtayı yükseltmişlerdir. Sayın Başbakan, 'Türkiye Kürdistanı' nedir? Bunun sınırları nereye kadar uzanmakta, nereleri kapsamaktadır?
Bu bağlamda söz verdin mi? İhanetin bu en koyusuna, yedi düvelin başaramadığı bu alçak projeye el altından tamam dedin mi?
Oslo'da Kürdistan konusunda bir mutabakat sağladın mı? İmralı canisiyle bu çerçevede fikir ve emel birliğine vardın mı?
Bu zihniyet eğer esir değilse, eğer tehdit edilmiyorsa, eğer etrafını keneler sarmamışsa, tam ve kesin bir vatan haini olarak tarihe geçecektir. Türkiye Kürdistan'ı demek; Sevr'in dirilişi, kurtuluş mücadelesinin hükümsüz kalması ve Cumhuriyet'in katledilmesi demektir. Türk milleti daha kötü ne yaşayacak, daha beter ne görecektir? Başbakan Erdoğan varlığımıza ve kimliğimize bu kadar mı öfkelidir? Bu kadar mı azılı Türk düşmanıdır? Gazi Meclis'te böylesi bir densizliğin, böylesi bir şirretliğin, böylesi bir gayri meşru eğilimin mazur görülmesi söz konusu olamayacaktır" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÜLKESİ VE MİLLETİYLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR"
Bahçeli, " Buradan tüm tarafları uyarıyorum: Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türk milleti köken, mezhep, yöre, dil farkı gözetmeksizin, anıda, acıda, atide ve kültürde birleşmiş tüm Türk vatandaşlarının ortak iradesiyle vücut bulmuştur.
Devletin üstünde yeni bir devlet kurmaya yeltenen alçaklar, milletin içinden yeni bir millet çıkarma arayışında olan gafiller tarihi bir hıyanetin içindedir. Türkiye Cumhuriyeti şehitlerimizin kahramanlıklarıyla kurulmuştur. Aynı bedel ödenmeden, geçmişin tekrarı aynen yaşanmadan; Türkiye'nin yıkılması, berhava olması ve parçalanması da hayatta söz konusu olmayacaktır. Meydanlarda elde ettiğimiz bağımsızlığımızı ve milli varlığımızı masa başlarında verdirmeyeceğiz, demokratikleşme paketleriyle peşkeş çektirmeyeceğiz.
Herkesi ihtar ediyorum; Türk milleti ve Türk vatanı üzerinde hesap yapanlar ve Kürdistan için mesai harcayanlar vakit daha fazla geç olmadan bundan vazgeçmelidir. Kürdistan'a yamanmaya çalışan şeref yoksunları yaptıklarının vebaline katlanacaklar ve ceremesini çekecekler, hainler külliyatının liste başından ebediyete kadar inmeyeceklerdir. Ayrıca terör suçundan hüküm giyenlere siyaset yolu açılmış, demokratikleşme paketleriyle Türkiye'nin bağrına hançer saplanmıştır. Siyasi Partiler Kanunu'nun 11'nci maddesinin 2'nci fıkrasının kaldırılması caniye yattığı yerden büyük bir ikramiye kazandırmıştır. Başbakan Erdoğan, İmralı canisini siyasete taşımak, PKK'yı genel afla taltif etmek için olağan üstü gayret göstermektedir. Başbakan Erdoğan ya Türkiye'yi imha edecek, ki buna gücü yetmeyecektir, ya da kendisiyle birlikte zihniyeti hesap verecek ve ihanetten milli vicdanlarda müebbet cezaya çarptırılacaktır" şeklinde konuştu. "VATAN ELDEN GİDERSE, BUNUN DÖNÜŞÜ YOKTUR"
"Vatan elden giderse, bunun dönüşü yoktur. Millet bölünürse, bunun tamiri mümkün değildir" diyen Bahçeli sözlerini şöyle tamamladı: "
Medyanın karartması altında henüz Milliyetçi Hareketi tanımamış İstanbullu kardeşlerim çağrım sizleredir. Dikkat ediniz;
Ön kapıdan iki torba kömür, üç teneke peynir girerken, arka kapıdan vatan gitmekte ve arka bahçede Kürdistan kurulmaktadır.
Ön kapıdan beş torba makarna girerken, arka kapıdan Türklük çıkmakta, arka tarafta milli varlığımız ateşe verilmektedir.
Ön kapıdan sadaka gibi yardımlar girerken, arka kapıdan imtiyazlı hanedan mensupları karadan, denizden, havadan malı götürmektedir.
Bu nedenle; İş işten geçmeden, herkes iyi düşünmelidir. Sorun birliğimizi parçalayacak boyuttadır. Ülkemiz altımızdan kayıp gitmektedir. Bin yıllık kardeşliğimiz bombalanmaktadır. Biz bunların bilincindeyiz ve uyarıyoruz ki; 30 Mart 2014 tarihinde Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceği oylanacaktır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket her şeyin farkındadır. Şükürler olsun ki, bizler milletimize hizmet konusunda heyecanlı, sabırsız ve kararlıyız. Varsın başkaları yabancıların piyonu olsunlar. Varsın başkaları vahşetin eş başkanı olsunlar. Biz milletin iktidarı olacağız. Biz Türk milletini iktidara taşıyacağız. Yepyeni bir sayfa açacak; mutlaka, ama mutlaka hesap soracağız. Türk milletinin milli varlığına ve milli kimliğine sahip çıkacak dava arkadaşlarıma ve açıklayacağımız belediye başkan adaylarımıza üstün başarılar diliyor, hepsinden güzel haberler beklediğimi buradan özellikle ifade ediyorum. Yolunuz, bahtınız ve alınınız açık olsun. Hep birlikte söyleyelim: Ne Mutlu Türküm Diyene."