FENERBAHÇE Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım avukatları aracılığıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak 'Karar düzeltme' talebiyle itirazda bulundu.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanıklar Aziz Yıldırım, Olgun Peker, Serdar Adalı, Tayfur Havutçu'nun da aralarında bulunduğu 93 sanık hakkındaki kararının temyiz incelemesini tamamlayarak, kararını açıklamıştı. Yargıtay 5.Ceza Dairesi, Aziz Yıldırım ve Olgun Peker'in 'örgüt kurmak' ile 'şike' ve 'teşvik' priminden aldığı cezaları onamıştı. Aziz Yıldırım'ın avukatı Köksal Bayraktar bugün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak karar düzeltme talebiyle itirazda bulundu. 11 Sayfalık dilekçede, "Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin Onama Kararı tarafımıza henüz tebliğ edilmemişse de hemen hemen tüm yayın organlarında karara ilişkin haberler yayımlanmış, hatta kararın tem metni başlığı altında 50 sayfadan ibaret karar metni paylaşılmıştır. Basit bir inceleme neticesinde dahi kararda birçok çelişki rahatlıkla tespit edilebilmektedir" denildi. "TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN BİR ZARAR MEYDANA GELECEKTİR"
"Kanun Tasarısı beklenmeksizin karar verilerek telafisi mümkün olamayan zararlara sebebiyet verilmektedir" denilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:  "Öncelikle belirtilmesi gereken husus karar tarihine ilişkindir. Barolar Birliği'nin ortaya koyduğu öneri doğrultusunda Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesi ile görevli ve yetkili mahkemelerin kaldırılması ve daha önce bu mahkemeler tarafından verilen hükümlerin bozularak yeniden yargılama yapılması konusunda çalışmalar başlamıştır. Ana Muhalefet Partisi, bu çalışmayı tevsik eden kanun değişikliği tasarısını TBMM'ye sunmuştur. Söz konusu değişiklik hakkında diğer muhalefet partilerinin desteği de mevcuttur. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Adalet Bakanı söz konusu mahkemelerin kaldırılması, vermiş oldukları hükümlerin bozulması ve kesinleşen hükümlere ilişkin yeniden yargılama yapılmasına ilişkin çalışma yaptıklarını kamuoyuna bildirmiştir. Bu nedenledir ki; Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığı'na sunmuş olduğumuz 06.01.2014 tarihli dilekçemizde “lehimize olsa dahi" karar verilmemesi gerekliliğini ortaya koymuştuk. Çünkü gerçekleşmesi muhtemel yasa değişikliği neticesinde verilecek karar yeniden ele alınacak, milyonlarca insan boşuna sevince veya üzüntüye kapılacak, dahası milyonlarca TL'lik haksız bir ekonomi oluşacak, kısaca telafisi mümkün olmayan bir zarar meydana gelecektir. Ne yazık ki bugün yaşadığımız ve ileriki günlerde yaşayacağımız durum gerçekleşmiştir." "TALEBİMİZ BU HATALI KARARIN İNFAZ EDİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇİLMESİDİR"
Tutuklunun bulunmadığı dosyada alelacele karar verildiği savunulan dilekçede, şu ifadeler yer aldı: "Ayrıca Yargıtay İlamı'nın 27. sayfasında kararın bekletilmesi talebimizin değerlendirildiği ancak “yargılamanın yenilenmesine neden oluşturacak herhangi somut kanıt, belge ibraz edilemediği" belirtilmiştir. Oysa, Ana Muhalefet Partisi Kanun değişikliğine ilişkin Tasarıyı Meclise sunmuş başta Hükümet olmak üzere her partiden süreci destekleyen açıklamalarda bulunulmuştur. Meclise sunulan tasarıdan daha somut bir delil veya belgenin varlığı olası değildir. Ancak Yargıtay 5. Ceza Dairesi bu tasarıyı dikkate almamış ve Yargıtayımızın yerleşik tutumuyla çelişkiye düşmüştür. Çünkü Yargıtay daha önce “Çek Kanunu" ve "Elektirk Hırsızlığına ilişkin Kanun" henüz tasarı aşamasındayken “sonradan yapılacak değişikliklerin sanıklar lehine uygulama olanağı bulunduğu" görüşünü benimsemeyerek tasarının yasalaşmasını beklemiş ve daha sonra karar vermiştir. Sayın makamınızdan talebimiz Ceza Genel Kurulu'na itiraz edilerek bu hatalı kararın infaz edilmesinin önüne geçilmesidir." "SUÇ ŞÜPHESİ YOKKEN MÜVEKKİLİMİZİN TELEFONLARI DİNLENMEYE BAŞLANMIŞ"
"Kararda iletişimin tespitine ilişkin hatalı değerlendirmeler bulunmaktadır" denilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi.
Kuvvetli suç şüphesi yanlış değerlendirilmiştir. 6222 sayılı Kanun'un o tarihlerde henüz yürürlüğe girmediği de dikkate alındığında hiçbir suç şüphesi yokken müvekkilimizin telefonları dinlenmeye başlanmış ve müvekkilimize ilişkin suç üretme çabasına girişilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin kararı ile bu tutum meşrulaştırmaktadır. Müvekkilimizin beyanına eksik olarak yer verilmiş ve ikrar olarak değerlendirilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin vermiş olduğu karardaki en büyük yanlışlık müvekkilimizin konuşmalarını kabul ettiğine yönelik tespitidir. Müvekkilimizin eksik nakledilen 'Aleyhime olanları kabul etmiyorum, görüşmeleri ben yaptım bana aittir…' beyanına dayanılarak hüküm kurulması son derece yanlıştır, hukuka aykırıdır. Bu nedenle Ceza Genel Kurulu'na itiraz edilmesini talep etmekteyiz. Dosya içerinde bulunan lehe raporla ve beyanlara yer verilmemiştir. Mahal Mahkemesinde görülen yargılamada onlarca tanık ve bilirkişi niteliğinde raporlar Mahkemeye sunulmuş ve böylelikle atılı suçun işlenmediği ortaya konulmuştur. Ancak Yargıtay 5. Ceza Dairesi bu raporlara ve tanık beyanlarına değinmek bir yana yalnızca aleyhe olarak değerlendirilebilecek birkaç hususu cımbızlayarak karar vermiştir. Mahal Mahkemesi'nde onlarca tanığın herhangi bir şike olayının gerçekleşmediğine ilişkin beyanları da kararda yer almamaktadır. Son derece önemli ve savunmanın lehine olan deliller değerlendirme dışı bırakılırken serbest avukatlık yapan bir meslektaşımızın hem müvekkilimiz Aziz Yıldırım'ın hem de Olgun Peker'in farklı olaylarda vekaletini yürütmesi iki örgüt arasındaki ilişki olarak değerlendirilebilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin bütün bu lehe hususları dikkate almayarak vermiş olduğu karar hatalıdır ve Ceza Genel Kurulu tarafından gözden geçirilmelidir."  "DOSYANIN YARGITAY CEZA GENEL KURULU'NA GÖNDERİLMESİNİ TALEP EDERİZ"
Dilekçenin sonuç kısmında ise şöyle denildi: "6222 sayılı Spor'da Şiddet ve Düzensizliğin önlenmesine dair Kanun'un Anayasaya aykırılığı Yargıtay tarafından değil Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmelidir. Bir diğer önemli hata Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin “yerinde ve ciddi' bulmadığı 6222 sayılı Kanunu'nun Anayasa'ya aykırı olduğuna ilişkin taleplerimize ilişkindir. Yargıtay İlamı'nda her ne kadar ciddi bulunmadığı belirtilse de bu husus iki sayfa boyunca tartışılmış ve bir kanaat ortaya konulmuştur. Öncelikle şu hususu belirtmek isteriz ki; bir kanunun Anayasa'ya aykırılığı hususu Yargıtay'ın değil Anayasa Mahkemesi'nin uzmanlık alanına girmektedir. Aykırılığa ilişkin tespiti de Anayasa Mahkemesi yapacak ve karara bağlayacaktır. Yargıtay'dan beklenen, ilgili kanunun Anayasa Mahkemesi'ne talebimiz doğrultusunda taşınmasıdır. Oysa Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce vermiş olduğu ve bizim emsal olarak sunduğumuz Askeri Ceza Kanunu'nun iptal edilen maddesi ile ilgili bile açıklama yapmıştır. 6222 sayılı Kanun Anayasa'ya aykırıdır. Gerek CMK'nun 231. maddesinin uygulama alanı bulamaması gerekse de teşebbüse ilişkin hükmün açık olmaması Anayasa'ya açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu aykırılık 6222 sayılı Kanun'un Anayasa Mahkemesi'ne aykırılık iddiası ile gönderilmesi durumunda ortaya çıkacaktır. Bu hususun da Sayın Makamınızca dikkate alınmasını talep etmekteyiz. Netice-i Talep : Yukarıda arz etmiş olduğumuz sebepler dikkate alınarak müvekkilimiz Aziz Yıldırım hakkında İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 02/07/2012 tarihli 2011/63 E. ve 2012/71 K. numaralı mahkumiyet hükmüne Yüksek Makamınızca itiraz edilerek, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz."
  CT (MK)