ALMANYA’da, işlediği ileri sürülen bir suçtan dolayı 18 yıl kaldığı cezaevinde hayata küsmeyip, üç üniversite bitiren, düzenli spor yaparak bedenini dinç tutan güreşçi 54 yaşındaki Gürol Kaplan, tahliye olduktan 4 ay sonra, katıldığı veteran güreş şampiyonasında altın madalya kazandı.
Aynı zamanda yağlı güreş de yapan Gürol Kaplan, 1980 yılında serbest güreş dalında milli formayı giydi. Kaplan’ın yükselen grafiği Almanya’daki kulüplerin dikkatini çekti. İzmir Menemenli Gürol Kaplan, bir yıl sonra 82 kiloda yarışmak üzere Alman Ksvaalen kulübüne tranfer oldu. Yeni kulubünde 3 şampiyonluk ve 5 ikincilik kazanan, 2 yıl üst üste ülkede yılın güreşçisi seçilen Kaplan, 1984 yılında tanıştığı moda tasarımcısı Regina ile evlendi. Çiftin Adalet ismini verdikleri bir kızları olurken, evlilikleri 7 yılın ardından son buldu.
ALMAN CEZAEVİNDE TÜRK OLMAK
Ayrılığın ardından Kaplan'ın ikinci bir birlikteliği oldu. Bu ilişkisinde de evliliği düşünürken kendini 1995 yılında cezaevinde bulan Kaplan'ın yaşadıkları filmleri aratmadı. Kaplan, cezevine giriş süreci ile burada yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Almanya’ya güreş birinci ligine sporcu olarak gittim. 14 yıl Almanya birinci liginde güreştim. Bulunduğum süre boyunca 3 Almanya şampiyonluğu, 5 ikincilik kazandım. Bu süreçte iki defa uluslararası yarışmalarda 1 birincilik, 2 kez de dördüncülüğüm oldu. Evlendim, boşandım. İkinci birlikteliğimde kesin dönüş yapmaya hazırlanırken, kız arkadaşım ile aramıza soğukluk girdi. Bir erkek arkadaşım bu durumu düzeltmek istedi. Bizi barıştırmak için kız arkadaşımın evine gitmiş. Evde başka bir erkekle görüyor kendisini. Bu görüşme esnasında çıkan tartışmada, kız arkadaşım ve yanındaki kişi tabanca ile yaralanıyor. Bir gün sonra kız arkadaşımın yanındaki erkek, kan kaybından hayatını kaybediyor. Ben ve konuşmaya giden arkadaşım tutuklanıyoruz. Ben 'cinayete azmettirmek' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası aldım. Arkadaşımın bizi barıştırmak için böyle bir teşebbüste bulunduğundan bilgim yoktu. Arkadaşım benim intihara kalkışacağımı düşündüğü için aramızı düzeltmeye çalışmış. Bu olayın ardından müebbet hapis cezası aldım. Bu cezanın 18 yıl 2 ay 4 gününü cezaevinde geçirdim. Alman cezaevleri insanları yalnızlığa sürüklüyor. Tek kişilik hücrelerde kalıyorsunuz, tek kişilik izalasyon yaşıyorsunuz. Her ziyarette çırılçıplak soyuyorlar. Anadan doğma aranmak zorunda kalıyoruz. İlk yıllarda ziyaretçi kabul edilmiyor. Ben kaldığım hücrede 4 yıl, ne ay, ne de güneş gördüm. Oradaki cezaevlerinde seni dışarıya çıkarma hazırlığı değil, oraya aitmişsin duygusuyla davranıyorlar. Yabancılara kötü davranıyorlar. Türkler'e daha farklı ve çok daha kötü davranılıyor. Bir arkadaşımız intihar ediyor ve gardiyan 'Arkadaşınızın ölüsünü görmek hoşunuza gitti mi?' diyor."
TUTUKLUYKEN ÜÇ ÜNİVERSİTE BİTİRDİ
Şartların kendisini yıldırmadığını, aksine güçlendirdiğini vurgulayan Kaplan, "İlk etapta şunu düşündüm; Cezaevinde ömrümün sonuna kadar kalacaksam, önce çok okumalıyım. Bütün klasikleri, şiir kitaplarını okudum diyebilirim. Bir gün gazetede cezaevinde iken üniversite okunduğunu öğrendim, müracaat ettim. Bir yıl sonra cevap geldi. Üniversiteye başladım ilk okuduğum bölüm halkla ilişkiler oldu. Bu bölümden sonra baktım daha cezamız çok, işletme okudum. Onur öğrencisi olarak master yaptım. Ardından kamu hukuku okudum. Derken 16.5 yıl oldu. Bunların dışında haftalık 200- 250 kilometrelik koşular yaptım. Cezaevi süresince yaptığım koşu mesafesi 47 bin kilometre. Tek kişilik hücrede olduğumuz için hücrede kültür fizik hareketleri yaptım. Hayata tutundum" diye konuştu.
HAYATA HAZIRLANDI
Cezaevinde geçen 18 yılın ardından tahliye edildiğini belirten Gürol Kaplan, "Çıktığım gün sevinçli değildim. Çünkü her an bir şey yapabilecekleri duygusu üzerimdeydi. 18 yıl içeride suçsuz yere yatmak insana bu şekilde kuşku veriyor. Türkiye’ye ayak bastığımda benim için yeniden doğuş, hayata yeniden tutunma başladı. Zaten içeride onun mücadelesini verdim, hazırlandım kendimi. Dışarı çıktığımızda çok değişik gelmedi bana. Sanki bıraktığımız yerden başlamış gibi hissettim, yabancılığını çekmedim" dedi.
KÜRSÜDE GÖZYAŞINI TUTAMADI
Tahliyesinin ardından birşeyler yapmak için arayışa girdiğini belirten Kaplan, "Spora devam ediyorum ama mindere hiç çıkmadım. 18 yıl hiç güreş yapmadım, antrenmanım olmadı. Daha sonra 4-6 Ekim 2013 tarihleri arasında düzenlenecek olan Veteran Dünya Serbet Güreş Şampiyonası’na katılmam önerildi. Bu 50 yaşını aşmış sporcuların katıldığı bir yarışma. Bu yıl yarışma Saraybosna’da yapıldı, 33 ülke katıldı. Menemen Belediyesi’nden lisans çıkartım, yardımcı oldular. Üç milli sporcu arkadaşım ile kısa sürede idman yaptım. Gün geldiğinde de kendi imkanlarım ile uçağa binerek tahliyemin üzerinden 4 ay geçtikten sonra Saraybosna’ya yarışmaya gittim. 33 ülkeden gelen sporcular arasında 97 kiloda birinci oldum. Milli takım olarak 4 birincilik aldık, birisi benim derecem. Arkadaşlarım 18 yılın ardından böyle bir sonuç aldığım için tebrik etti, çok sevindi. Salondan içeri girdiğimde bir ülkenin marşı söyleniyordu. Benim içimden geçen de bir defa da olsa ülkemin marşını okutmaktı. Birinci olarak çıktığım kürsüde İstiklal Marşı’nın okunması sırasında gözyaşımı tutamadım. O duygu benim için tarif edilmezdi" diye konuştu.
'HAYATA KÜSMEMEK GEREK'
İnsanın hiçbir zaman pes etmemesi gerektiğini söyleyen Gürol Kaplan, "Gençliğe, spor yapanlara verilebilecek en büyük mesajdı. Benim gençlere tavsiyem, devamlılık. Sporun sürekliliği önemlidir. Hayata küsmemek gerek. İnsanlar umutlarını yitirmemesi lazım. Hiçbir zaman spordan kopmamaları lazım. Spor insanlara pozitif enerji veriyor, yaşama bağlıyor. İnsanlarla olan diyologda çok büyük yardımı oluyor. Vücudundaki negatif enerjiyi atmasını sağlıyor. Kendinle, doğayla, toplumla barışık yaşıyorsunuz. Hatta çektiğiniz cezayla bile barışık yaşıyorsunuz. Ben cezaevinde spor yaparken, türkü söylerdim. Gardiyanlar, burada şarkı mı söylenir der gibi bakardı. Bu bana sporun verdiği pozitif düşünceden kaynaklanıyor. Spor bence büyük bir felsefe, bunu herkesin yapması gerek. Bütün toplum olarak spor yapmalıyız. Ne yazıkki toplum olarak spora soğuk bakıyoruz biraz. İnsanların yaptığı işi bırakmamasını, kopmamasını, sonuna kadar gitmesini istiyorum" dedi.