TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Ekonomi ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın katkılarıyla, gıda güvenliği ve Türkiye’nin 2015 G20 Dönem Başkanlığı’nın ele alındığı konferans düzenledi.
Taksim'deki Ceylan Intercontinental Otel’de düzenlenen konferans yemeğinde konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Türkiye’de tarım sektörü, ekonomi içinde doğal olarak azalan payına rağmen, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma açısından stratejik konumunu devam ettirmektedir. Ayrıca, su, enerji ve toprak kullanımına dayalı olması nedeniyle, sektörde sağlanacak iyileştirmelerin çevresel sürdürülebilirliğe ve sürdürülebilir kalkınmaya katkısı da özel öneme sahiptir. İnsanların aktif ve sağlam bir yaşam sürdürebilmeleri için beslenme gereksinimi ve tercihlerine uygun yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdaya her zaman ulaşabilmeleri, tarım sektörünü en önemli kılan unsurların başında gelmektedir” dedi.
TARIM SEKTÖRÜNÜN SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİRLİKLİK AYAĞI İLE İLİŞKİSİ
Küresel ölçekte ekili alanların, meralar ve ormanların karasal alanların yüzde 60’ını, bu alanların tatlı su kullanımının yüzde 70’ini kullandığını belirten Yılmaz, “Bu çarpıcı rakamlar dikkate alındığında, tarım sektörünün sürdürülebilir kalkınmanın, çevresel sürdürülebilirlik ayağı ile ilişkisi açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki, iki yönlüdür: İklim değişikliği ile mücadele, tarım dışı, bir seri tercihin doğru yapılmasını gerektirir. Eğer bu tercihler doğru yapılmazsa, gıda güvenliğinden ve tarımda çevresel sürdürülebilirlikten bahsedilemez. Öte yandan, ekilebilir alanların yeryüzünde toplam kapsadığı alan ve su gereksinimleri dikkate alındığında, tarımsal yapıda alınan tüm kararların da sürdürülebilirlik açısından belirleyici önemi bulunmaktadır” diye konuştu.
TARIM POLİTİKALARININ KIRSAL KALKINMAYA ETKİSİ
“Kırsal kalkınma ve kırsal alanlarda dengeli bölgesel kalkınma tarım sektörünün istihdam yaratabilme kapasitesi, işletme ölçekleri, tarımsal destekleme politikaları, şehirleşmenin yaratabileceği sorunlar, bireysel ve bölgesel gelir dağılımı konuları kırsal kalkınmanın tarım sektörü ile olan ilişkisini tanımlayan faktörlerdir” diyen Yılmaz şunları söyledi:
”AB Ortak Tarım Politikası'nın orta vadeli hareket planı dikkate alındığında da tarımsal destekleme politikaların büyük ölçüde kırsal kalkınma çerçevesine indirgendiği gözlemlenmektedir. Kırsal kalkınma sürecinin, tarımsal sürdürülebilirliğe katkısını artırabilmesinin merkezinde ise tarım sektörüne ilişkin üretilen bilgi ve teknolojinin kırsal alanda kullanımı ve yaygınlaşması, özellikle gelişmekte olan piyasa ekonomileri açısından özel öneme sahiptir. İşte bu noktada eğitim ve inovasyonun, teknoloji aktarımının, bilgi aktarımının, örgütlenme konusundaki önderlik ve tarımsal işletmelere yönelik yapısal dönüşümün sağlanabilmesinin, tarım ve sanayi entegrasyonunun güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesine bağlı olduğunu düşünüyoruz.”
AB UYUM SÜRÜCİNDE TARIM VE GIDA GÜVENLİĞİ
AB ile yürütülen müzakere süreci tarım ve gıda güvenliği dahil bir çok alanda toplumun tüm kesimleri ve ekonominin tüm aktörleri açısından önem taşıdığını belirten Yılmaz, ”Bu bağlamda yürütülen çalışmalarla 12. Fasıl olan ‘Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı’ müzakereye açılmıştır. Fasıl kapsamındaki düzenlemeler, gerek rekabet gücünün geliştirilmesi, gerekse tüketici sağlığı açısından büyük önem taşıdığından, TÜSİAD olarak bu çalışmaların en etkili uygulamayı mümkün kılacak şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaya özel önem atfetmekteyiz. Gıda güvenliği faslının müzakerelere açılması aşamasında ülkemizdeki gıda işletmelerinin, AB müktesebatıyla uyumlu bir şekilde sınıflandırılması çalışması tamamlanmış ve işletmelerin AB hijyen kriterlerine uyum durumu ortaya konarak, modernizasyon süreci başlamıştır. Ticari boyutu itibarıyla değerlendirildiğinde, sektörde kaydedilen ve kaydedilecek tüm gelişmelerin, sadece AB ile ticaret yapmak için gerekli gıda güvenliği ve denetim sistemine sahip olunmasını değil üçüncü ülkelerle ticaret potansiyelini de olumlu yönde etkileyeceği açıktır” dedi.
KENDİ KENDİNE YETEN TARIM SEKTÖRÜ, SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GIDA GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMANIN EN ÖNEMLİ ÖN KOŞULUDUR
Türkiye’nin tarım ve gıda güvenliği açısından artı ve eksilerini değerlendiren Yılmaz konuşmasını şöyle tamamladı:
“Dünyadaki durum ve Türkiye koşulları incelendiğinde, gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en öncelikli konu, Türkiye’de tarımsal yapının verimliliğinin arttırılması suretiyle, gıdaya erişimin fiziksel ve ekonomik olarak geliştirilmesi ve uluslararası rekabetçiliğin elde edilebilmesidir. Kendi kendine yeterliliğini koruyabilen bir tarım sektörü, sürdürülebilir bir gıda güvenliğini sağlamanın en önemli ön koşuludur. Bu çerçevede, tarımsal aktarım programlarının yanı sıra mevcut kaynakların etkili kullanımının sağlanması suretiyle yapısal sorunlarını aşmış, istikrarlı üretim sağlayan bir tarım sektörünün oluşturulması çalışmalarına odaklanılmalıdır. TÜSİAD olarak önümüzdeki 3 yıl içerisinde, tarım ve tarıma dayalı sanayilerde, ülkemizin rekabet gücüne yönelik kapsamlı bir değerlendirme ortaya koyan bir destek rapor dizisi hazırlamayı planlamaktayız. Bu çalışma dizisinin bir yandan ülkemizin, AB Ortak Tarım Politikasına ve DTÖ normlarına uyumuna hizmet etmesini diğer yandan da ev sahipliğini yapacağımız 2015 G20-B20 zirvesinde bu alandaki özel sektör önceliklerini tespit etmeye hizmet etmesini amaçlamaktayız.”
DÜNYADA YEDİNCİ AVRUPA’DA BİRİNCİYİZ
Konferansın kapanış konuşmasını yapan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, sektörle ilgili çıkardıkları kanunlar ve düzenlemeler sonrası tarımsal üretim alanında verimliliğin arttığını belirterek, “Dünyada hasıla değeri açısından 11. olan Türkiye 2008’de 7. sıraya yükseldi. Avrupa’nın 4. olan Türkiye, İspanya, İtalya, Fransa’yı da sollayarak Avrupa’nın birincisi konumuna yükseldi. Hasıla değeri 23 milyar dolardan 63 milyar dolara çıktı” dedi.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK HANDİKAPI MİRAS KANUNU
Doğru tarım politikaları ve gıda güvenliği ilgili çalışmalarda ülke olarak çok ciddi hamleler yapıldığını belirten Vedat Mirmahmutoğulları şunları söyledi:
“Türkiye’nin bu konudaki en büyük handikapı dünyada hiçbir ülkede olmayan bir kanunun Türkiye’de uygulanıyor olması. Miras Kanunu denen bir kanunla, 1926 İsviçre’den alınan bir kanunla ki İsviçre bunu 1928 yılında hemen kaldırdı. Bu kanunla tarım arazileri bölüne bölüne, babadan oğula küçülerek çok büyük bir kısmı geçimlik ihtiyacı karşılamanın bile ötesinde kaldı. Bununla ilgili kanun değiştiriliyor bakanlar kurulundan geçti. Bu da yetmiyor, toplaştırma çok önemli. Bu yıl sonu itibarıyla 10 yılda 4 milyon hektar alanın toplaştırmasını tamamlayacağız.”
Mirmahmutoğulları, konuşmasını G-20 Tarım Bakanları Konferansı'nı Türkiye’de yapmak için talepte bulunduklarını belirterek tamamladı.
ÖA(BB)(FOTOĞRAF)