GURUR TABLOSU
Türkiye ekonomisinin tartışılacağı üç gün sürecek 5'inci İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tüm katılımcılara teşekkür etti. Başbakan, Erdoğan, “Değerli dostlar Cumhuriyetimizin dün kuruluşunun 90'ıncı yıldönümünü milletçe 81 vilayette kutladık. 90'ıncı yıldönümünde Cumhuriyet’in kazanımlarının gururunu yaşarken aynı zamanda İstanbul’da asrın projesi olarak tanımlanan boğazın 60 metre altına yapılan Marmaray Tüp Geçidi’nin açılışın yaptık. Yeni bir gurur tablosuna tanıklık ettik. Burada, Türkiye Cumhuriyeti’nin 90'ıncı kuruluş yıldönümü coşkusunu devam ettiriyor, 90 yılın muhasebesini yapıyor, hem de geleceğe ışık tutuyoruz” dedi.
İLK İKTİSAT KONGRESİ’NDEN ÖRNEKLER VERDİ
Başbakan Erdoğan, ilk İktisat Kongresi’nde İstanbul’un varlıklı ailelerinin yanı sıra Anadolu’dan gelen esnaf ve çiftçinin de yer aldığını, ilk kongrenin birlik dayanışma ve kardeşlik içinde bir kalkınma modeli ortaya koyduğunu belirterek, şunları söyledi:
“İlk İzmir İktisat Kongresi Cumhuriyet’in ilanından aylar önce 17 Şubat 4 Mart 1923 tarihinde yapılmıştı. Savaştan yeni çıkmış bir millet olarak ülkemizin ve milletimizin iktisadi yol haritası çizilmişti 1920’lerin ulusal ve küresel şartları dikkate alınarak en uygun iktisadi yöntemler belirlenmiş ve iktisadi envanter çıkarılmış ve yeniden doğuşun modelleri şekillenmişti. Burada kongre vesilesiyle altını çizmek istiyorum. Tıpkı ilk meclisin yapısı gibi Cumhuriyet’in kuruluşu gibi iktisat kongresi de çok geniş katılımla düzenlenmiş. Türkiye’nin tüm renklerini zenginliklerini biraraya getirmiş, umut verici bir istişare zemini oluşturmuştur. İlk kongrede büyük toprak sahipleri de vardı esnaf ve çiftçi de vardı. İstanbul’un varlıklı aileleri kadar Anadolu eşrafı ve işçiler de vardı. Ekonominin tüm taraflarını biraraya getiren iktisat kongresi birlik dayanışma kardeşlik içinde bir kalkınma modelini sunmuştu.”
“DIŞ POLİTİKADA ÖFKE DEĞİL BARIŞ VARDI”
Başbakan Erdoğan, ülkenin kuruluş aşamasında dış politikanın öfke ve nefret üzerine değil barış, dostluk ve dayanışma üzerine kurulduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“90 yıl önce Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki şu atmosfere de dikkat çekmek istiyorum. Siyasi anlamda ilk meclis ve Cumhuriyet sınırlarımız içinde yaşayan tüm unsurları eşit derecede kucaklamış, hem savaş sürecine, hem kuruluş sürecine onları da dahil etmişti. Büyük zaferin ardında Gazi Mustafa Kemal, uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açmış eski meseleleri kapatmış her ülke ile yeni bir başlangıç yapmıştı. Dış politikayı öfke, nefret husumet, eskinin hesaplarını görme intikamını alma üzerine değil, barış dostluk ve dayanışma üzerine kurulmuştu. Askerlik hayatı cephelerde geçmiş olan Mustafa Kemal cumhuriyetin kuruluş aşamasında tüm bu husumetleri bir kenara bırakmış iyi niyet üzerini ilişkileri tesis etmişti.”
“MUSTAFA KEMAL DÖNEMİNDE YABANCILARA TOPRAK SATILDI”
Başbakan Erdoğan, yabancılara toprak satışının Mustafa Kemal Atatürk döneminde yapıldığını öne sürerek, şunları söyledi:
“Cumhuriyetimiz iktisat politikaları da kucaklayıcı bir anlayış üzerine kurulmuştu. Cumhuriyet sermayeyi renklere ayıran değil, onları bir ve beraber gören bir anlayışı egemen kılmıştı. Uluslararası sermayeye kapı aralanmış, yabancıların mülk edinmesinin önünün Cumhuriyet’in ilk yıllarında açıldığını bizzat Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını, burada özellikle vurgulamak isterim. İktisatta, dış politika, siyasi hayatta ve demokraside, kuruluş dönemi ve sonrasının 1940 yıllar ve müdahale dönemlerinin çok farklı olduğunu bilmemiz gerekir. 1940’lı yıllar ve müdahale dönemleri Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden uzaklaşma dönemleri olmuştur. Toplumun farklı kesimleri arasında uçurumlar büyütülmüş, Türkiye içine kapatılmış topluma dayatmalar yapılmış sosyal hayatta olduğu kadar iktisatta da ilk istikametten sapılmıştır. Bugün Cumhuriyet temel dinamiği gibi bahsi edilen pek çok görüş ve uygulama Cumhuriyet’in kuruluş dönemine değil, sonraki dönemlere aittir. Sermaye renklere ayırmak, makbul ve olmayan işadamları diye ayırmak Cumhuriyet’e özgü değildir. Büyükşehir ve büyük Anadolu sermayesini horlamak itip kalkmak Cumhuriyet’in iktisat politikası değildir.”
“CUMHURİYET SEÇKİNLERİN DEĞİLDİR”
Başbakan Erdoğan, 90 yılın tecrübesi ile görülenin ülke ekonominin nutuklarla ayrıştırmalarla kutuplaştırmalarla özellikle reddederek inkar ederek asilime ederek değil, işle emekle yatırımla birlik ve kardeşlikle büyüyeceği olduğunu diye getirerek, şöyle konuştu:
“90'ıncı kuruluş yıldönümü nedeniyle Cumhuriyet nasıl ki sadece seçkinlerin Cumhuriyet’i değilse, seçkin sermaye çevrelerinin de Cumhuriyeti değildir. İstanbul sermayesinin olduğu kadar Uşak, Denizli, Gaziantep işadamlarının esnafın, çiftçinin Cumhuriyeti’dir. İşçinin emeğin Cumhuriyeti’dir. Bu ülkenin kurulmasında Anadolu ve Trakya’daki her ailenin en az bir şehidinin kahramanlığı ve fedakarlığı varsa bu günlere ulaşmada bu Cumhuriyet’i birlikte kurduk bugünlere taşıdık ve hep birlikte geleceğe taşıyacağız. Şehitlerimiz kanlarıyla bize bu yolları açarken, çalışanlar da emekleriyle bu yolda ilerlediler. Emek sarf ederek çalışarak mücadele ederek bu Cumhuriyet’i hak ettiği seviyelere ulaştıracağız. 90 yılın tecrübesi nutuklarla, ayrıştırmalarla, kutuplaştırmalarla özellikle reddederek, inkar ederek asilime ederek değil, işle emekle yatırımla birlik ve kardeşlikle büyür yücelir. 90 yıl bize gösterdi ki Türkiye ekonomisinin büyümesi demokrasi, kardeşlik ve dayanışma ortamı paralellik kaydetmiş iç sorunların müdahalelerin olduğu dönemde ekonomi daralmıştır.”
ÜLKE EKONOMİSİNİ ANLATTI
Başbakan Erdoğan, 11 yıllık sürecin istikrar ile büyüme arasındaki paralelliğe örnek olduğunu ileri sürerek, şöyle konuştu:
“Hükümetimizin 11 yıllık süreci demokrasi kardeşlik ve dayanışma ile ekonomik büyüme arasındaki doğru orantının göstergesi olmuştur. Türkiye Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi birlik ve kardeşlik içinde birbirine kenetlenmiştir. Türkiye ekonomisi yüzde 5.1 büyüme oranı yakaladı. 2002 yılında milli gelir, 230 milyar dolar iken 786 milyar dolara ulaşmıştır. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında 50 milyon dolar olan ihracat 2002 yılında 36 milyar dolara ancak ulaştı. Daha sonra 4 kattan fazla artışla 152.5 milyar dolar seviyesini gördü. Türkiye işgücüne yeni katılanlara iş buldu. 4 milyon 700 bin kişiye istidam sağlandı son dört yılda. 2002 yılında IMF’e 23.5 milyar borç vardı, 14 Mayıs’ta bu borcu ödedik ve o defteri kapattık. İktisat tarihimizde yeni bir sayfa açtık. Merkez Bankası rezervleri 27.5 milyar dolardı, 11 yıl önce bugün 132.7 milyar dolara Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerine ulaştık. Sadece makro ekonomi göstergelerinde değil, her alanda rekor kırdık. Eğitim sağlık enerji yatırımları oldu. Bizler ekonomik krizlerin olduğu dönemde yatırımları durdurmadık. Bu dönemlerde bile yatırımlara aynen devam ettik. Sadece ülkemizdeki yatırımlar değil, dışarıya yaptığımız kalkınma yardımlarında da artış sağlandı. 2002 yılında 85 milyon dolar olan resmi kalkınma yardımı, geçen yıl 5.5 milyar doları aştı. OECD ülkeleri arasında dış yardımı en çok artıran ülke konumuna geldi. Cumhuriyet, demokrasi ve kardeşliğin arttığı dönemlerde güçlenmiştir, vatandaşlarını ayrımsız bir şekilde kucakladığı oranda kalkınmıştır. 11 yıldır ekonomik büyümemizi bu anlayışın üzerine inşa ettik. Güçlü bir ekonomi için ileri standartlarda demokrasiyi gerekli görüyoruz. Soframızdaki ekmeğin daha da büyümesi için 76 milyonun bir ve beraber olmasını şart görüyoruz. Ekonomik reformları yaparken demokrasiyi ihmal etmiyoruz. 76 milyonun Cumhuriyeti ise, kazanımları da 76 milyonun kazanımlarıdır. Ortaya konan her eser belli bir zümrenin değil, milletçe hepimizin gurur duyacağı eserlerdir. Kişi başına milli gelir artışında, turizmden elde edilen gelirde başarılar ortak başarıdır. Enflasyon işsizlik faizler belirsizlik ve istikrarda kazandığınız zaferler 76 milyonun ortak zaferidir.”
YATIRIMLAR MİLLETÇE ORTAK GURURUMUZDUR
Başbakan Erdoğan, Hükümet’in yaptığı çalışmaları anlatarak, “79 yılık Cumhuriyeti döneminde bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldığı dönemden 17 bin kilometre bölünmüş yol yapan bir dönemdeyiz. O yatırım ülkedeki istihdamı da teşvik eden bir süreç oldu. Hızlı trene girdik. Raylı sistem tarihten kalma kağnı sistemi gibiydi onlar rehabilite edildi. Ankara- Eskişehir arasını bitirdik. İstanbul etabını yılbaşına kadar bitireceğiz. Bütün bunlarla beraber artık modern dünyanın yakaladığı huzur ortamını Türkiye yakaladı, yakalıyor. Marmaray, 99 yeni üniversiteye şehir hastanelerinden modern Türkiye’ye önce insan diyen bir anlayışı hedefleyen yaklaşımla Türkiye geleceğe yürüyor. 200 bin yeni derslik inşa ettik. 232 yeni baraj yaptık. Her yatırım milletçe ortak gururumuzdur. Bu hizmetler belli kesimler, zümreler için değil 76 milyonun tamamı için vücuda getirilmiştir. Biz kaynak çeşitlendirmesinde başarılı olmuş bir ülkeyiz” dedi.
“TÜRKİYE ÖZELLEŞTİRMEDE REKORTMENDİR”
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin özelleştirmeyi ağırdan aldığını söyleyen AB’ye şöyle sesledi:
“Devletçi anlayışı bir kenara ittik. Bir şeyi egemen kıldık. AB özelleştirmeyi, ağırdan aldığımızı söylüyor. AB’nin kendi üyelerine bakması lazım. Özelleştirmede rekortmen Türkiye’dir. En başarılı şekilde yürütür Türkiye ve iktidarımızdır. Bütün engellemelerine rağmen hızlı yürüdük. Devleti ticari hayatın içinden çekme mücadelesi veren bir iktidarız. Bizim dönemimizdeki güven ve istikrar politikaları çok ileriye taşındı. Bugünün sosyal ve siyasal sorunlarını çözdüğümüzde Türkiye’nin büyüme ve kalkınması bugünden daha kolay olacaktır. 100'üncü yıldönümü kutlamalarına böyle bir iklimde ulaşmak istiyoruz. 2023 vizyonunu koyuyoruz, 2050, 2071 vizyonunu koyuyoruz. Küçük düşünürseniz olduğunuz yerde patinaj yaparsınız. Toplum kesimleri arasında nifak tohumları Cumhuriyet’in zayıflatılmasına yönelik kışkırtmalara göğüs gererek hedefe ulaşacağız. Bizim ilk meclisimiz çok anlamlı ve farklıdır. Tablo görmek isteyenler oraya bakmalıdırlar. Atatürk’ün sağına soluna arkasındakilere bakmalıdırlar. Onu görürlerle bugün daha rahat karar vereceklerdir. 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri olduğumuzda 2 trilyon dolar mili gelire ulaştığımızda hiç kuşkunuz olmasın ki bu milletimizin tamamının eseri ve gururu olacaktır.”
VİCDANLAR DA KÜRESELLEŞMELİ
Başbakan Erdoğan, sermayenin küreselleştiği bir ortamda vicdanların da küreselleşmesi gerektiğini belirterek, ekonominin büyümesi ve refahın paylaşılmasının küresel adalet ve vicdanla doğrudan bağlantılı olduğuna dikkat çekip, şöyle konuştu:
“Sınırsız tüketme alışkanlığının gözden geçirilmesi kaçınılmaz hal aldı. İsraf ekonomisi terk edilmeli. Mısır halkı demokrasiyi korumak için canını ortaya koyarken devletin bu mücadele sırtını dönmesi doğru değil. Sermayenin küreselleştiği bir ortamda vicdan küreselleşmiyorsa dünyanın geleceğinin bugünden iyi olacağını söylemek mümkün değildir. Farklı ve insanı kalkınma modellerine ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Şu anda biz Suriye’den bize göç eden 600 bin insana hizmet veriyoruz. Dünya bize destek vermiyor. Dünya bize 135 milyon dolar destek verdi. Yaptığımız harcama 2 milyar dolar. Bizdeki tahribatları da ayrı. Ama katlanacağız, bunlar bizim komşumuz, tarihimiz. İstiyoruz ki dünya buna karşı duyarlılığını ortaya koysun. Dünya Bankası’na da burada çok görev düşüyor.”
EXPO İZMİR'E YAKIŞACAKTIR
Başbakan Erdoğan, konuşmasını EXPO 2020’nin İzmir’e çok yakışacağını söyleyerek şöyle tamamladı:
“EXPO 2020 İzmir’e yakışacaktır ve tüm dünya EXPO 2020’de adeta kendini bulacaktır. Burası bir barışın da simgesi olarak EXPO 2020 ile hele hele teması da sağlık olan böyle bir çalışmayla bu taçlanacaktır. Yapılacak oturumların panellerin konferansların ele alınacak küresel konuların insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum” dedi.

Elif DEMİRCİ / İZMİR, ()

ED(İÖ/AAA)(FOTOĞRAFLI)