İZMİR'de Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen 'Sürdürülebilir Turizm' seminerinde konuşan Türkiye Seyahat Acenteları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (TÜRSAB) Başaran Ulusoy, çevrenin yok olması durumunda turizmin de olmayacağını söyledi. Ulusoy, "Çevre bizim ekmeğimiz hem de itibarımızdır. Korumasını bilmeyen bir anlayışı sürdürdüğümüz zaman doğamız yok olur" dedi.
TÜSİAD Turizm Çalışma Grubu tarafından 'Sürdürülebilir Turizm' konulu seminer Mövenpick Otel'de düzenlendi. Seminere TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Şükrü Ünlütürk, TÜSİAD Turizm Çalışma Grubu Başkanı Naile Göçen Çukurova, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gürallar Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Esin Güral Argat, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Birkan, TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy ve çok sayıda turizmci katıldı.
DÜNYADA 260 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM
Seminerin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Şükrü Ünlütürk turizmde sürdürebilirlik kavramının çok önemli olduğunu söyledi. Turizmin dünya üzerinde çok önemli bir sektör olduğunu belirten Ünlütürk şunları kaydetti:
"Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi verilerine göre, turizm sektörü 2012 küresel Gayri Safi Yıllık Hasıla'nın (GSYH) yüzde 9,1'ini yani yaklaşık 6,5 trilyon dolarını oluşturuyor. Aynı zamanda turizm sektörü yaklaşık 260 milyon kişiye istihdam yarattığı tahmin edilmektedir. Bu rakamları temel alacak olursak, turizm sektörünün küresel ölçekte yatırımların ve iktisadi gelişimin itici güçlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada en çok ziyaretçi çeken ülkeler arasında 6'ncı sırada yer alan ülkemizin bu değerlendirmenin dışında tutulması düşünülemez. Her yıl artan ziyaretçi sayısıyla paralel olarak yükselen turizm gelirleri ülke ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Bu katkı gelecek yıllarda da artarak devam edecektir" dedi.
'AKDENİZ ÇANAĞINDA KİRLENME TEHLİKESİ'
Turizm sektörünün hızla büyümeye devam edeceğini belirten Ünlütürk konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Turizm sektörü nüfus artışı ve tükenen doğal kaynaklar neticesinde, orta ve uzun vadede başta iklim değişikliği olmak üzere çevresel sorunlardan en çok etkilenen sektörlerden biri olacaktır. Birçok yöre doğal olma özelliğini yitirirken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz çanağı önümüzdeki yüzyıl sonunda tamamen kirlenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu gelişmeler ışığında turizm sektörünün sürdürülebilir bir eksende yeniden yapılandırılması kritik önem arz etmektedir."
'ALTIN BULURSUN AMA, TOPRAĞI SUYU BULAMAZSIN'
Seminer Türkiye'de sürdürülebilir turizm uygulamaları özel oturumuyla devam etti. Seminerde ilk konuşmayı yapan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, çevrenin duyarlılığına önem gösterilmesi gerektiğini söyledi. Çevrenin yok olması durumunda turizmin de olmayacağını vurgulayan Ulusoy şöyle dedi:
"Çevre bizim ekmeğimiz hem de itibarımızdır. Korumasını bilmeyen bir anlayışı sürdürdüğümüz zaman doğamız yok olur. Kaz Dağları örneği var mesela. Burasının ismini kazmak için değil kazlar geziyor diye koymuşlar. Altın ve gümüş bulursun ama, ekmek yediğin toprağı ve suyu bulamazsın. Gediz Deltasını, Sultan Sazlığını, Kızılırmak Deltasını bitirmiş durumdayız. Dünyada korunabilen alan yüzde 12.7'dir. Türkiye'de korunabilen alan yüzde 3.9'dur. Bu farkı kapatmamız gerekiyor."
'TÜRKİYE'DE KARAYOLU FAZLA'
Türkiye'nin karayolunun fazla olduğunu, bu durumun dünyada başka bir örneğinin bulunmadığını söyleyen Ulusoy, "Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar karayolu yapıldığı bir yer yok. Kıyı şeritlerimiz de ciddi şekilde betonlaştı. Vatandaşımıza tatil hakkı vermedik. Herkes başını sokacak bir yer aradı. Tatil yöreleri betonlaştı. Artık gidip de verimli araziye fabrika kuramazsınız. Fabrika kurucaksak 5 ve 6'ncı sınıf arazilere kuracaksınız. Gidip Güneydoğu'da kuracaksınız. Millet dağa çıksın istemiyorsanız bunu yapacaksınız" diye konuştu.
'GENÇLİĞİMDE HAMSİ KARAYA VURURDU'
Sürdürebilir turizmin sürdürebilir çevreden geçtiğini kaydeden Başaran Ulusoy şöyle konuştu:
"Çevreci olarak oksijen çadırımız Kaz Dağları için mücadele ediyorsak, bütün dağlara sahip çıkmalıyız. Benim gençliğimde hamsi karaya vururdu. Bolluktan dolayı vururdu. Şimdi ise vurmuyor yok çünkü. Denizlerdeki hayatı bitiriyoruz. Dünyadaki oksijenin yüzde 70'i denizlerden alıyoruz. Denizlerimizi de temiz tutmalıyız. Demiryollarına daha fazla önem vermeliyiz. Ülkemizde 1920'den 1950'ye raylı sistemde ciddi bir çalışma yapıldı. Ulaşım raylı sisteme taşınmazsa ülkenin iki yakası bir araya gelmez. Atatürk’ün yaptıklarının en önemlisi üretim çiftlikleridir. Şu an ise en önemli çiftlikleri kaybediyoruz. Üretim çiftlikleri yapmıyoruz. Çevreye verdiğimiz önemi artırmalıyız beklemeye zamanımız yok."