'AYRILIK GEREKÇESİ OLARAK DERSHANEYİ ÖNÜMÜZE KOYANLAR MAHCUP OLACAK'
AK Parti İl Teşkilatı Kasım Ayı İl Danışma Toplantısı’na katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, dersanelerin kapatılıp kapatılmaması yönündeki tartışmalara  değinerek, eğitimde de mutlaka bir dönüşüm yapılması gerektiğini söyledi. Bakan Yıldız, "Burada bir siyasi konu olmadığı, teknik bir konu olduğu, ayrılığın değil, bütünleşmenin konu olduğunun bilinmesi lazım. Başka vesilelerle ayrılık gerekçesi olan konuyu şimdi dershaneler gerekçesiyle ortaya koyanların mahcup olacağı süreci hep beraber izleyeceğiz" dedi.
Dış güçler tarafından Türkiye’nin içinde bir ayrılık rüzgarı estirmeye çalışıldığını vurgulayan Bakan Taner Yıldız, bunun yeni bir şey olmadığını öne sürdü. Türkiye’nin en önemli konusunun ayrılık olduğunu anlatan Bakan Yıldız, şöyle devam etti: "Önümüzdeki sahne değişebilir, bir başka sahne konabilir. Ama hepsinin arkasında aynı temel fikir vardır. Ne kadar ayrılık olursa, o kadar azap olacağını bilirler. Yurtdışı mihraklar, 500 yıllık hafızasını çalıştırırlar. İnsanı senden, benden daha fazla tanırlar. Sosyolojiyi daha az bilmezler. Şuanda Türkiye’nin önündeki en büyük rakip, farklı ekonomik büyüklüklere sahip ülkeler değildir. Ama en önemli konu,Türkiye’nin kendi içindeki ayrılık konusudur. Buna, hiçbirimizin, hiçbir kesimin müsaade etmemesi lazım. Bu kristal vazonun ne çatlamasına, ne de su sızdırmasına müsaade etmemeliyiz. Parti kapatmalardan, 1 Mart tezkeresine kadar yaklaşık 17 temel başlıkta sınavdan geçilmiş. Ama şükürler olsun, her defasında Allah’ın yardımıyla bir bir atlattık."
Eğitimde değişimin 7’nci Kalkınma Planı’nda yazdığını anlatan Bakan Taner Yıldız, bu doğrultuda dershanelerin kapatılması gerektiğini belirtti. Yaşanacak bir süreç sonunda değişimin tamamlanacağını kaydeden Bakan Yıldız, şunları söyledi:
"Bizim, ister kamuda, ister özel sektörde, ister hizmetin içinde, ister hizmetin dışında son derece vefakar, cefakar, çalışan öğretmenlerimizin her birisinin çok farklı katkılarını görürüz. Bu salonda bulunanlar 3 satır bir şeyler okumuş, 5 satır bir şey anlatabiliyorlarsa, tabi ki onların emekleriyle oldu. Fakat bu dershane konusunu bir ayrılık gerekçesi olarak sunmaya çalışmak, bir az önce bahsettiğim konuların başlığı altına gider. Bizim kardeşlerimizle en ufak bir düşünce farklılığı olmaz. Her insanın tabi ki üslubu, mizacı farklı olacak. Ama biz, o beraber olduğumuz kardeşlerimizin manevi iklimi dokumakla alakalı göstermiş oldukları gayreti yakın olarak biliyoruz. Her gittiğimiz ülkede iftiharla görüyoruz. Büyükelçilerimiz tarafından Türk okulları olarak sunulurlar. Büyükelçiyle beraber gidelim dediğim okullara vaktimiz yok efendim dendiği zamanları da biliyoruz, yaşadık. Bugün gelinen noktada, konuyu başka yere çekmemek lazım. Eğer bu ülkede son 11 yılda sağlıkta, ulaşımda, enerjide büyük bir değişim yaşanıyorsa, eğitim bunun istisnası değildir. Eğitimde de bu dönüşüm yapılmak durumundadır. Meselenin tamamı, aslı budur."
ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 15'İ DERSANEYE GİDEBİLİYOR
Öğrencilerin yüzde 14.5- 15’inin dershanelere gidebildiğini söyleyen Bakan Yıldız, şöyle devam etti:
"Hiç tartışmalarda görüyor musunuz yüzde 85’lik öğrenci yavrularımız ne yapıyor diye. Böyle bir tartışma gördük mü şimdiye kadar. Onlar bizim çocuklarımız. Başkasının çocukları değil. Aslında bu paralel sistem itiraf etmemiz, eğitimle alakalı gelmek istediğimiz noktayı göstermemektedir. Yalnızca nasıl sıralanacağını, nasıl testi hızlı çözeceğini sunan bir sistem aslında bizim tercih ettiğimiz bir sistem değildir. Bugün, bir öğrencinin hayatın bilgisini, kendisini ve bütün bu analiz gücünü, dünyadaki rekabet gücünü öğrenebileceği, bir ilk ve orta öğretimi görmesi gerekirken, bugün biz bunları istediğimiz oranda göremiyoruz. Lise son sınıfa gelen bir öğrenci okuyormuş gibi yapıyor, okul da açıkmış gibi yapıyor. Böyle olmaz. Öğrenci rapor alırmış gibi yapıyor, doktor da rapor veriyormuş gibi yapıyor. Böyle de olmaz. Biz ne aldatan, ne aldanan olacağız. Bunların resmileştiği, legal hale geldiği bir yapı, bütün devletin aslında oradaki itirafı anlamına gelmektedir. Eğer başbakanımız bu dönüşümü ben bütün sektörlerde olduğu gibi yapmak zorundayım diyorsa, herhangi bir oy kaygısıyla yapmadığını biliyorsunuz. Ben doğruyu yaparsam eğer biz doğruyu yaparsak, eğer AK Parti doğruyu yaparsa, o zaman biz güçleniriz. AK Parti’nin güçlenmesi, AK Parti’ye oy vermeyenleri güçlendirir, Türkiye’nin kendisini güçlendirir. Bugün eğer bir işadamı AK Parti döneminde yüzde 700 büyütüyorsa, AK Parti’nin sunduğu siyasi istikrar sayesindedir. Onun vermediği oyla alakalı bir şey değildir. Biz burada da doğruyu tercih etmemiz lazımdır. Bu sistemin, bu manevi iklimde hizmet veren kardeşlerimizin de geçiş dönemini düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığımız da hassas bir şekilde çalışıyor. Bizim bütünlüğümüz için bunu kardeşler kendi aralarında istismar etmezler. Ne o manevi iklimin elinden alındığına inanan kardeşimiz, ne de bunu yapmayacağını söyleyen görevdaşım bunu yapmaz. Üzerinden politika yapılacak bir konu da değildir. Bir yanlışı düzeltmek lazım. 1994 yılındaki 7’inci Kalkınma Planı’ndan bu yana sürekli kitapta yazar. Dershaneler bu haliyle sürmemeli, dershaneler kalkmalı. Ama bunun bir süreci olması lazım. Yani bu haliyle kendi haline bırakırsak, 2034’ü de buluruz. Ben bir tane ineğini satıp da çocuğuna dershane parası veren çoban biliyorum. Bu bizim ayıbımız. Yani eğer devlet kardeşimize, çocuğumuza, eğitimi sunmak durumundaysa ki öyle, şu anda 2002 yılı sonunda eğitim 6’ıncı sıradaydı. Şuanda 1’inci sırada. Enerji sektöründe kamu sektöründen bütçe almak istemiyoruz. Eğitime, adalete, emniyete sağlığa bu paralar verilsin diye. Burada bir siyasi konu olmadığını, teknik bir konu olduğunu, ayrılığın değil, bütünleşmenin konu olduğu bilinmesi lazım. Başka vesilelerle ayrılık gerekçesi olan konunun şimdi dershaneler gerekçesiyle ortaya koyanların mahcup olacağı süreci hep beraber izleyeceğiz. Ben yakın olarak bu konuyu takip ediyorum." Toplantı, Bakan Taner Yıldız’ın konuşmasının ardından basına kapalı olarak devam etti.