Gülseli KENARLI / İSTANBUL, 5 Haziran () - Üretimden pazarlamaya kadar tüm aşamalarında yüzde 90'lara kadar banka kredileriyle finanse edilen inşaat sektörü, yükselen finansman maliyetleriyle zorlanıyor.

Satışlardaki durgunluk etkisiyle Türkiye genelinde 1 milyon konut fazlası bulunduğuna işaret eden uzmanlara göre, kontrolsüz arz fazlasında "herkesin sektöre girmesinin" de etkisi oldu.

'nın sorularını yanıtlayan Teknik Yapı Başkan Yardımcısı Umut Durbakayım, konut projelerinin maliyetlerinin projeye göre değişebileceğini belirterek, "Yatırım maliyetleri firmanın öngörüsüne göre değişir. Bilinir firma olması lazım. Son zamanlarda sektörün problemi de herkesin bu işe girmesi" dedi.

İnşaat sektöründe bir projeye yüzde 100 özsermaye ile başlanmasının beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Durbakayım, "Projeye başladığınızda satışa çıkana kadar minimum yüzde 10-15 gibi bir harcama bütçeden yapılır" dedi ve ekledi:

"Eğer 100 milyon TL'lik bir projeye giriyorsanız cebimizde 10 milyon TL nakit olmazsa, o zaman buna 'cahil cesareti' denir. Bu nedenle, projenin satış aşamasına kadar minimum yüzde 10 kadar öz kaynak olması lazım. Eğer başlangıçta cebinizde yüzde 30-35 özsermaye olursa o zaman projeyi rahatlıkla yürütebilirsiniz ve kalan parayı kredilerle temin edersiniz. Birçok projenin tamamlanmaması da zaten öz kaynak sıkıntılarından meydana geliyor."

"BAZ FAİZLER 0.75'E İNDİĞİNDE SATIŞLARDA AÇILMA YAŞIYORUZ"
Bankaların inşaat şirketlerini incelediğini ve kaynakları yeterli ise kredi verdiklerini vurgulayan Durbakayım, "Faizler biraz politik konjonktür nedeniyle belirsiz. Seçimlerden sonra güven ortamı sağlanınca döviz inmeye başladı akabinde faizler indi. Faizlerin düşük olması ilk konut sektörünü etkiliyor, yüzde 1'lerin üzerinde faizler bize çok ciddi yansıyor. Baz faziler 0.75'e indiğinde satışlarda açılma yaşıyoruz" dedi ve şöyle anlattı:

"Faizler yükseldiğinde otomatik olarak tüketici geri adım atıyor. Şu sıralar biraz düşüşe geçti ama çok yavaş iniyor. Güven ortamı biraz daha sağlandıkça faizlerin daha da aşağı ineceği yönünde sinyaller alıyoruz. İnşaat uzun soluklu bir sektör. Biz bir anda durup bir anda hızlanamayız. Biz uzun süreçte yansımaları alıyoruz. Anlık olayların yansıması bize daha geç geliyor. Politik olaylar etkiliyor, 2-3 ay süreli olaylar çok ciddi etkilemiyor. Borsa ve dövizde aynı şey söz konusu değil, her ikisi de gelişmelere hemen tepki veriyor. Bu nedenle konutu güvenli liman olarak görüyoruz."

"OCAK AYINDA POLİTİKA FAİZİ 5.5 PUAN YÜKSELDİ AMA UYGULANMADI"
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de 'ya, kredi faizlerinin üzerinde ki değişimlerin inşaat sektöründe çok etkili olmadığını belirterek, "Ocak ayında politika faizi 5.5 puan yükseldi ama fiilen uygulanmadı, fiilen 2.5-3 puanlık artış oldu. Yarım puanlık bir düşüşün çok da etkisi olacağını sanmıyorum. Krediyi kontrol etmeye çalışıyorlar. Bu değişimler konut talebi üzerinde çok fazla etkili olmuyor. Maliyet ve arz artıyor buna karşın zayıf bir talep olduğu görülüyor, bu durum da sektörde maliyetleri artırıyor" diye konuştu.

"BU TEHDİT ORTADAN KALKMIŞ DEĞİL"
'nın sorularını yanıtlayan Ekonomist Mustafa Sönmez de, yüzde 10'a çıkarılan faizin repo faizi olduğuna dikkat çekerek, "Bunun nedeni, para girişinin azaldığı dönemde, talebi kısmak ve ekonomideki cari açık meselesini biraz disipline etmektir" dedi. Politika faizinin tarihi lüksek oranda artırarak yüzde 4.5'ten yüzde 10'a dövize artan yönelimi frenlemek için çıkarıldığını da vurgulayan Sönmez, "Bu tehdit ortadan kalkmış değil. Ekonomi kökenli bakanlar faizlerin yüksek devam etmesi görüşünde" diye hatırlattı.

"NASILSA BAŞBAKAN BU ENGELLERİ HALLEDER"
Sönmez, 30 Mart seçimleri öncesinde başlayıp devam eden konut ve araç satışlarındaki düşüşe dikkat çekerek, "Önümüzdeki dönemde radikal bir değişiklik olmaz. İnşaat sektöründe mahkûmiyet hali var. Bir yandan fiyatların şişmiş olması ve satış olmamasına rağmen, yeni inşaatlar için alınan ciddi bir ruhsat patlaması var. İnşaat sektörü pedal çevirmeden ayakta duramıyor, 'nasıl olsa Başbakan bunu halleder' diye düşünüyorlar. Bu inançlara bir de inşaat ruhsatındaki talep yüksekliği de ekleniyor. Yani, durgunluğa rağmen yatırıma devam etme niyetleri var" dedi.

"CİDDİ YAPRAK DÖKÜMÜ OLUR"
"Konuta kilitlenmiş, başka sektöre yönelmeyi beceremeyen bir kapasite oluştu" diyen Sönmez sözlerini şu uyarılarda bulundu:

"Nerede arsa bulurlarsa oraya sadece konut yapmaya çalışıyorlar. Hele ki İstanbul'da, 'nasıl olsa satılır' varsayımı var. Burada bekledikleri talep yeniden canlanmazsa bugün olduğundan daha fazla arz olacak. Kredi yükümlülüğü yerine getirilmediği takdirde ciddi bir yaprak dökümü olur. Kredili satışlarda çok ciddi gerileme var. Sektör, 'Başbakan ne yapar ne eder önünü açar' diye bekliyor. Başbakan'ın talebi yaratacağı inanç ve mahkûmiyeti var. İnşaat sektörü yap-sat sektörü değil, artık kurumsallaştılar. İnsan çalıştırıyorlar, makineleri var. Sürekli üretmek zorundalar. Nasıl satılacağını bilmeden üretiyorlar. Körü körüne arz var talep az. Talep oluşma ihtimali gittikçe zayıflıyor. Önümüzdeki dönemde inşaat sektörü çok şişkin bir sektör olacak. Fiyat kıracakları taktirde zarar edecek bir sektör olacak gibi görünüyor."

(OSS)