DİTİB'de konuşan Yazıcı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir üyesi olarak, resmi ya da gayri resmi gittikleri her her yerde, yerleşik, örgütlenmiş hemşeri, kardeşleri mutlaka ziyaret ettiklerini anlattı. Bakan Yazıcı, şöyle konuştu:
"Her tarafta Türk insanı gerçekten çalışkanlığını, üretkenliğini ve yaptıkları ile ortaya koyduğu farkı göstermektedir. Bundan ötürü hepinizi tebrik ediyorum. Dışişleri Bakanlığımız çok sessiz bir şekilde yeniden yapılanıyor. Özellikle Afrika'da temsilciliğimiz olmayan ülkeler vardı. Bunları görev telakki ediyor, imkanlarımızı zorlayarak, diplomatik temsilciliklerimizle paralel, elçiliklerimize fiziksel mekanlar oluşturuyor, kadrolarımızı tahsis edip, yetişmiş elemanlarımızı, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmek ve sürdürmek üzere bu ülkelere gönderiyoruz."
Ekonomik büyüklüğün daha iyi anlaşılması için orantı yaparak anlatmaya çalıştıklarını ifade eden Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, şöyle devam etti:
"2002 ile 2012'yi, 2013'ü, 2014'ü kıyaslıyoruz. Türkiye, siyasi tarihi ile baktığımız zaman hep çalkantılı süreçler ile geçmiş, darbeler, müdaheleler ile geçmiş. 1950 tarihinden beri her 10 senede bir milli iradeye, milletin kendi kaderini tayin erme hakkına müdahele olmuş. Türkiye'nin büyümesi, bugün geldiği seviyenin altında yatan en önemli faktör Türkiye'de sağlanan güven ve istikrardır. 2002 yılında 70 Cent e muhtaç bir ülkeydi, Türkiye'ye kimse kredi vermiyordu, çok yüksek faizle ve kısa vadeler ile bulabildiği krediyi kullanıyordu. Türkiye'nin ihracat gelirleri 36 milyar dolardı, 2013 sonu itibarı ile Türkiye'nin ihracat gelirleri 156 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye 225 ülkeye ihracat yapar duruma geldi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Cumhurbaşkanı, bakanları dünyayı dolaşırken gündemleri ile alakalı sektör temsilcilerini yanlarında götürmektedir."
"BİREYİN KONUMUNU HÜKUMET OLARAK ÇOK İYİ BELİRLEDİK"
Devlet ile birey arasındaki hukuki çerçeveyi çok iyi tasarladıklarını, bunu dillendirmediklerini ancak uygulama ile ortaya koyduklarını vurgulayan Bakan Yazıcı, şöyle konuştu:
"Devleti var eden birey, millettir. Millet dediğimiz kavram; ırk tanımı değildir. Millet bir araya gelmiş, ortak tarihi, kültürü, inancı ve değerleri olan insanlar kümesinin adıdır. Devleti işte bu millet var eder. Devlet, bir arada yaşama kararlılığı olan milletin hukukunu korumak, kamu düzenini tesis etmek ve sürdürmek, insanların hak ve özgürlüklerini güvence altına almak olan bir hizmet organizasyonudur. Bizim devlet birey anlayışına göre devletin hakkı yoktur, devletin ödev ve görevleri vardır, hak insana aittir. Cumhuriyet hükumeti olarak bütün faaliyetlerimizin merkezinde insan var, birey var, onun huzuru, güvenliği, geleceğe dair beklentileri bizim için son derece önemli. 12 yılı aşkın bir süredir yaptığımız tüm bütçelerde ödeneği en fazla artan iki alan sağlık ve eğitim olmuştur. Türkiye'nin fert başına milli geliri Kasım 2002 tarihinde 3000-3500 dolar iken bugün yaklaşık 10800 dolar. Tarihimizde hesabını veremeyeceğimiz, haksız olarak nitelenecek hiç bir yükümüz yoktur. Her sene 24 Nisan geldiğinde, dünyanın değişik yerlerinde Ermeniler ve onların bulunduğu ülkelerin yöneticileri Türkiye aleyhinde bir kampanya başlatıyorlar, Ayın 23'ünde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak 1915 Ermeni olaylarına ilişkin mesaj yayınlamıştır, bunlar önemlidir. 1915 olayları için dünyayı dolaşıp Türkiye'yi düş duruma düşürme senaryoları üretiyorlar, kendi tezlerini desteklemek amacı ile bir takım eylemler tasarlayıp onu Türkiye'ye mal etmek isteyenler var. Biz insanı önemsiyoruz, bütün faaliyetlerin merkezine insanı yerleştiriyoruz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için ne istiyorsak, komşularımız için, kardeşlerimiz için, dost ve kardeş ülke halkları içinde aynı şeyleri istiyoruz, biz kesintisiz demokrasi istiyoruz, biz insan haklarının yok sayılmamasını istiyoruz, biz insanların egemenlik haklarını özgürce kullanabileceği ortamların oluşmasını istiyoruz."
Bakan Yazıcı, Türkiye'nin Suriye politikası ve Mısır'da olup bitenlere karşı duruşunun merkezinde de bu yaklaşım, bu insana verdikleri değerin yer aldığını ifade ederken, "Yeri geldiği zaman insan haklarına vurgu yapan, hatta demokratik hakların öncüsü olarak kendilerini kabul eden kesimler Mısır söz konusu olduğunda, Suriye söz konusu olduğunda sesleri çıkmaz" dedi.
Yazıcı, Türk milletinin Ağustos ayında ilk kez cumhurbaşkanını seçeceğini, yurt dışındaki Türkler'in de yine ilk defa bulundukları yerlerde oy kullanacaklarını ifade ederek, 1 Mayıs tartışmalarına değindi. Bakan Hayati Yazıcı şöyle devam etti:
"Bir devlet vatandaşın toplantı yürüyüş hakkını icra edeceği alan oluşturmamışsa o devlet despottur. Devletin görevi kamu düzenini tesis etme, bozmaya çalışanlar varsa onu önlemedir, çünkü bütün hakların temelinde güvenli bir biçimde yaşama hakkı vardır. Gösteri yürüyüşü demokratik haklardan birisidir, devlet gösteri yapacak vatandaşın gösteri hakkını kullanacağı alan oluşturmuşsa hiç bir birey 'Ben orada değil burada yaparım' deme hakkına sahip değildir. Cumhuriyet Hükumeti, Türkiye cumhuriyeti devleti, onun ilgili birimleri, İstanbul'da, gösteri hakkını kullanacak vatandaşlar için alanlar belirlemiştir, ulaşım sorunu yoktur, o halde birileri kalkıpta inadına 'Ben ille de Taksim'de yapıyorum' diyorsa bununda demokratik hakla izah edilir hiç bir tarafı yoktur. Semboliktir, olay olmuş orada yıllar önce, ölenler olmuş, ha onun içinde gel, bir heyet belirle, çelengini koy, saygı duruşunda bulun ama gösteri yapacağın alana git gösterini orada yap. Bunu çok farklı şekilde takdim ediyorlar, güç denemesi yapıyorlar, hiç kimse devletten, hükumetten daha güçlü değildir. Böyle bir şey olamaz, hiç bir bireyin de bunu sınamaya kalkışmaması gerekir. Bu vesile ile bende bu konuda duruşumuzun, yaklaşımımızın bu olduğunu bir kez daha hatırlattım."
GÖ(GE/İD) (FOTOĞRAFLI)
