İSTANBUL'daki Okmeydanı Cemevi'nde bir cenaze törenine katıldığı sırada vurularak öldürülen Uğur Kurt olayının canlı tanığı ve yaralı gence ilk müdahaleyi yapan Gülay Yaraman, olay anını 'ya anlattı.
İsveç’te yaşayan Gülay Yaraman, annesinin rahatsızlığının ilerlemesi üzerine kardeşiyle birlikte İstanbul’a gittiğini, ancak annesinin vefatı nedeniyle Cem Evinde düzenlenen törende iki acı olayı birden yaşadığını söyledi. Hastanedeki annesinin vefat etmesi üzerine vasiyetine uyarak cenazeyi Okmeydanı’ndaki cemevine götürdüklerini söyleyen Gülay Yaraman cenaze töreni için cem evine gelen yakınlarından birinin de Uğur Kurt olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Başsağlığı için gelen yakınlarımızla birlikte cemevi bahçesinde toplanmaya başlamıştık. Cenazemizin yıkanması ve namazının kılınması için belediyeden gelecek otobüsü beklerken caddenin ilerisinde bir hareketlilik olduğunu arada bir polisin su sıktığını gördük. Ne olduğunu tam anlayamamıştık. Sokağın başına baktığımda bir polis arabasının yanmasıyla silah sesleri duymaya başladım. Bana göre silah sesleri çok uzaktan geliyordu. Göstericiler cemevinin uzağındaydı. Ne bahçeye, ne de cemevinin içine girmemişlerdi. Kurşunun bize gelmesi imkansız olduğu için kaçmayı düşünmemiştim. Çevreme baktığımda insanların kaçıştıklarını, ardından yerde birisinin yattığını gördüm. Yerde yatan az önce oralarda dolaşan, kardeşlerimle konuşan Uğur Kurt idi. Ben onun insanlar kaçışırken düştüğünü sanmıştım. Bahçede bulunanların 'Vuruldu' çığlıklarını duyunca Uğura koştum."
"KANLAR İÇİNDE YATAN GENCE HEMEN MÜDAHELE ETTİM"
İsveç’te hemşire Yaraman, ilk tepkisinin mesleği gereği çantasından bir eldiven bulup yerde kanlar içinde yatan çocuğa yardım etmek olduğunu belirterek, olayın sonrasını şöyle anlattı:
"Uğur kan kaybediyordu, dili dışarıda, gözleri büyümüş, ağzından kan boşalıyordu. Boğulmaması için yan çevirdim. Ensesinde kocaman bir şey görünce ‘Bu nedir, ne oldu bu çocuğa’ diye düşündüm. Uğur’un vurulduğuna inanamıyordum. Kanı durdurmak gerekiyordu. Nabzı durmuş, sürekli kan kaybediyordu. İçeride bulunan doktor kız kardeşim de geldi. Birlikte müdahale ederken bahçeye iki gaz bombası atıldı. Dışarıda bulunan yaşlılarımızı hemen içeri almak zorunda kaldık. Nefes almakta zorlanıyorduk, gözlerimiz yanıyordu. Hastaneye telefon edip ambulans istedik. Yukarıda gördüğüm göstericilere doğru koştum, ‘Ne olursunuz, başka zaman yapın, bakın burada cenazemiz var. Bir kişi vuruldu, bir kişi daha vurulmasın’ dedim. Kimsenin itirazı olmadı. Cenaze için gelenler toplanmıştı. Hepimiz şok olmuş vaziyetteydik, karar vermemiz lazımdı. Annemin cenazesinin yıkanıp, defnedilmesi, gerekiyordu. Gencecik biri vurulup hayatını kaybetmişti. Orada beklemeye devam etsek, polis yine ateş açarsa, bir başkası daha vurulursa ne olacaktı? Bekleyişler sürerken gelen ambulans Uğur’u götürdü."
"SAVCI OLAYDAN SONRA HEMEN GELMEDİ"
Gülay Yaraman, savcılığın keşfi için olay yerinin temizlenmediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Biz yaklaşık 2-3 saat daha orada kaldık. Ne bir savcı, ne bir polis geldi. Çocuğun kanı yerde kaldı. Ertesi gün aldığımız habere göre, olaydan yaklaşık 20 saat sonra gelmiş savcı. O çocuk annemin akrabası, cenaze törenine katılıp başsağlığı dilemek için gelmiş, orada öldürülmüştü. Yaşadığını söylemişlerdi ama aslında vurulduğu yerde ölmüştü."
Yaraman kardeşinin kendisine, "Abla gidelim buradan, bir kişi daha ölmesin bizim yüzümüzden" dediğini anlatırken, "Cenaze yıkandıktan sonra mezarlığa geçtiğimizde, 10-15 kişiydik. Çünkü polisler otobüslerin geçişlerine izin vermemiş, cem evinde toplanan insanlar gelememişlerdi. 10-15 kişiyle annemi defnettik. Ama ne ben, ne kardeşlerim ne de yakınlarımız hiç birimiz ağlayamadık annemize, yasını tutamadık. Çünkü, orada ölen genç bir adam vardı. Biz kendimizi suçlu hissediyorduk. Bizim cenazemiz olmasa o çocuk belki oraya gelmeyecekti, ölmeyecekti. Sürekli haberleri takip etmeye çalıştık. 'Yaşıyor' dediler ama kardeşim de ben de o anda görmüştük, çocuk orada ölmüştü. İnsanları sakin tutmak için yaşıyor demiş olabilirler. Ertesi gün cenazesine katılamadım, şoktaydım." 
"FİLM GİBİ"
Gülay Yaraman, olaydan 40 gün geçmesine rağmen, "Film gibi" diye değerlendirdiği olaya inanamadığını, o kurşunun oradan aşağı doğru nasıl geldiğine aklının almadığını söyledi. Geçen süre içinde annesi için ağlayamadıklarını belirten Yaraman, kardeşleriyle tedavi gördüklerini belirterek, "O zavallı çocuğun annesi, babası, küçücük bir de yavrusu var. Onlar nasıl yaşıyorlar, bilemiyorum. Allah yardım etsin, sabır versin onlara. Biz bu hale düştüğümüze göre, onlar kim bilir ne haldedir. Belki can havliyle yapılmış bir şey ama neden doğrudan nişan alarak ateş ediyorsun? Evde bekleyen 2 yaşında çocuk var, babasını kaybetti. Babası artık gelemeyecek eve. Suçsuz günahsız, suçlu dahi olsa kimsenin kimseyi öldürmeye hakkı yok. İnsan hayatı nasıl bu kadar ucuz olur memleketimde anlayamıyorum” diyerek İstanbul’a ilk gittiğinde Uğur Kurt’un ailesini ziyaret edeceğini söyledi.

FOTOĞRAFLI