TÜRKİYE’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri dünya basınında geniş yer buldu. 
İtalya’nın ana akım gazetelerinden La Repubblica’daki, "Erdoğan’ın başarısı sadece laik muhalefeti değil, uzun zamandır onu sevmeyi bırakan Batılı liderleri de korkutuyor" ile Corriere della Sera’nın Türkiye uzmanı yazarı Antonio Ferrari’nin, "Hollande'dan değil Putin’den esinlenen Sultan’ın baştan çıkarıcılığı" yorumları dikkat çekiyor. Söz konusu iki gazete, seçim sonuçlarını özetle şöyle sayfalarına taşıdı:
* La Republica: Erdoğan’ın zaferi, Ankara’nın sultanı- Sultan olarak adlandırılmak onu kızdırıyor, ama 8’inci seçim zaferinden sonra Osmanlı hükümdarlarının gücü elde etmeden önce yaptığı gibi camiye giderek dua etti. Recep Tayyip Erdoğan, şimdi gerçekten Türkiye’yi ele geçirdi. 3 kez başbakanlık yaptıktan sonra şimdi Atatürk’ün halefi olarak rakiplerini hezimete uğratıp, birinci turda devletin başına seçildi. Siyasi duruşlara göre kimileri ona Sultan kimileri Diktatör diyor, her hâlükârda kıskanılacak bir politik yolculuğu var. Türkiye onun ellerlinde değişime uğradı ve dünyayı şaşırttı. Anadolu, bin bir kaynağıyla Uzak Batı oldu, ekonomi Çin’deki ekonomik büyüme ritminden daha hızla büyüyor, ordunun gücü, siyasette değil askeri güce indirgendi. Eleştirileri her geçen gün daha fazla hoşgörüsüz, yerel ve dış basına demir yumruk gösteriyor, hızla hoşgörüsüzlük ve otoriterliğe doğru sürükleniyor. Dini temalara daha fazla değiniyor, yolsuzlukla suçlandı, gazeteleri ve sosyal medyayı susturuyor, barışçı Gezi Parkı ayaklanmasını kanla bastırdı, Hamas ve Müslüman Kardeşler davalarıyla evlendi, Avrupa, İsrail ve ABD’yi düşman edindi. Ancak onun gücü ülkesinde epey sağlam. Siyasi içgüdüsünün olağanüstü olması, halk nezdindeki karizması, elit kesimin bir üyesi değil sokaktan gelen halkın adamı olması gibi unsurlar onu cumhurbaşkanlığı zaferine taşıdı. Öte yandan, onun başarısı sadece laik muhalefeti değil, uzun zamandır onu sevmeyi bırakan Batılı liderleri de korkutuyor. Yeni bir Türkiye sözü veren Erdoğan 2023’e kadar kalmak istiyor.
* Corriere Della Sera: Türkiye’de Erdoğan için plebisit. Birinci turda kazandı.- Eski Başbakan, dün Üsküdar’da, başörtülü eşiyle birlikte oy kullandı. Tesadüf mü yoksa kaderin bir cilvesi mi, sandık görevlilerinin çoğu kadındı ve Türklerin kadın giysilerinin temsili vardı: üç denetçi başörtülü, üçü başı açık, bir tanesinin kolları tamamen kapalıydı. Halkın üniforması, uzun zamandır rüyasını gördüğü devletin ve hükümetin başı olmak için gereken gücü Erdoğan’a verdi. Bunu sonuna kadar kullanmak istiyorsa, bu açıkçası çok yakın zamanda olacak. Başbakanlık için halefini ise kendisi seçecek. Bunu kendine bağlı insanlar arasından seçebilir: örneğin, çok dilli iletişim sağlayabilen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ya da iş dünyasında hoş karşılanan Binali Yıldırım olabilir. Ya da tümünü bir tarafa bırakarak, Abdullah Gül’ü de belirleyebilir. Ancak ikisi arasındaki arkadaşlık bir süre önce bitti ve Gül, bazıları yeni bir parti kuracak dese de sahneden çıkmaya hazırlanıyor gibi görünüyor.
* Antonio Ferrari: Hollande’dan değil Putin’den esinlenen Sultan’ın baştan çıkarıcılığı-
Recep Tayyip Erdoğan, 3'üncü 1000 yılın ilk cumhuriyetçi sultanı. Kazandı, aksine silip süpürdü. Kendisinin deyimiyle, sükunetle bir çığ etkisi yaparak, yeni Türkiye’nin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı oldu. Onun adaylığı, geçtiğimiz yıllardaki gibi mecliste oylansaydı teorik olarak bazı sürprizler yaşanabilirdi. İyi ya da kötü 10 yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten adam, halkına güvenerek riske girmeyeceğini biliyordu. Oy coğrafyası da belirgin bir sinyal. İstanbul ve Ankara’yı almak demek, mecburiyet ya da yorgunluktan olsun, birçok laik muhalif, çoğunluğun iradesinden kaçamadı. Erdoğan, saygı duyulması gereken demokratik kurallar sayesinde kazandı. Atatürk’in son halefi olarak Çankaya Köşkü’ne çıkacak olan adama da saygı duyulmalı. Erdoğan tartışılmaz bir lider, ancak bir yıldan fazla bir süredir, tam bir demokraside kabul edilemeyecek eylem ve istismarlarda bulundu. Gezi Parkı eylemcilerine karşı acımasız baskıdan, yolsuzluğa, adam kayırmadan, rahatsızlık veren yargıçların ve polislerin uzaklaştırılması ve atanmalarına, felaket hataların yapıldığı dış politikadan, kamu ve özel hayatta kadınları ‘doğru davranışlarda’ bulunmasına ilişkin gülünç ölçülere. Bir dizi ‘kaza’, çok sayıda gözlemcinin rahatsız edici senaryolar yazmasına neden oldu. Le Monde’un yazdığı gibi 'Erdoğan otoriter bir rejim yaratmaya çalışıyor.' Niyeti Hollande’dan çok Putin’e benzemek olan bu kadar kibirli ve bölücü bir liderin başkanlığının nasıl mümkün olabileceğini soruyordu. Gerçek olan, Erdoğan Türklerin çoğunu baştan çıkarmış, onlar Erdoğan’da kendilerini görüyor ve ona güveniyor. Devletin yeni cumhurbaşkanı, hükümeti, özellikle Müslüman dünyasına yakın duran ‘yeni Osmanlı’ çizgisindeki kendisine sadık olan Ahmet Davutoğlu’na emanet ederek, Avrupa rayından daha fazla uzaklaşmaya karar verebilir.AB ve özelikle ABD, Erdoğan’ın otoriter ve insan haklarına daha az saygılı tutumlarından memnun olmasa da gerek ikili gerekse de NATO bakımından Ankara’yla uzun zamandır sıkı ilişkiler içinde. Ankara, yapılan hatalara rağmen bölgede yaşanan ciddi kargaşalar konusunda önemli bir rol alabilir.