İstanbul'da internette tanıştığı adamla buluşan bir kadın, "Bir şey  almak için eve uğramam lazım" diyen adamın ısrarı üzerine onunla evine girdi. 
 
  İddialara göre, kadının evden ayrılmak istemesi üzerine zor kullanan  adam, fiziksel şiddet uygulayarak kadına tecavüz etti ve ilişki sırasında  fotoğraflarını çekti. 
 
  Çektiği fotoğraflarla kadına şantajda bulunan sanık hakkında, kadının  şikayeti üzerine "müştekiyi hileyle kandırarak, cebir ve tehdit kullanarak  hürriyetinden yoksun kıldığı ve zorla cinsel saldırı ve şantaj" suçundan kamu  davası açıldı. 
 
 İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanık, 8 yıl  hapisle cezalandırıldı. Yerel mahkeme sanık hakkında takdiri indirim hükümlerini  uygulamadı. 
 
 Kararda, mağdurenin kendi rızasıyla sanıkla buluşmasının ve  kandırılarak sanık tarafından eve alınmasının, bu aşamalarda sanığa karşı tepki  göstererek çevreden yardım istememesinin kadının sanıkla cinsel ilişkiye girmeyi  istemesi sonucunu doğurmadığına işaret edildi. 
 
  Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza  Dairesi de yerel mahkemenin kararını onadı. 
 
 Başsavcılık tacizciye beraat istedi 
 
  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise karara itiraz etti. 
 
Başsavcılığın itirazında, sanığın nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi  hürriyetinden yoksun kılma suçlarının yasal unsurları oluşmadığından, eylemlerin  katılanın rızası dışında meydana geldiğine ilişkin mahkumiyetine yeterli kesin ve  inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle beraatına karar verilmesi istendi. 
 
 Başsavcılığın itiraz gerekçesinde, "Katılanın 35 yaşında, üniversite  4. sınıftan terk, daha önce iki evlilik yaptığı ve çocuğunun olduğu, bir temizlik  şirketinde yönetici olarak çalıştığı dikkate alındığında eğitim ve kültür  seviyesinin, içinde bulunduğu şartları ve olayları anlama ve gerekli davranışları  gösterme kabiliyeti yönünden yeterli olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır"  denildi. 
 
  Kadının, suç tarihinde bir internet sitesinde saat 13.00'te tanıştığı  sanık ile aynı gün saat 15.00'te buluştuğu belirtilen gerekçede, sanık ile  katılanın aynı gün tanışıp 2 saat içinde bir araya geldiği ve birlikte sanığın  evine gittikleri anlatıldı. 
 
 Gerekçede, şu görüşler savunuldu: 
 
 "Her ne kadar katılan, rızası dışında sanık tarafından evinde işi  olduğu gerekçesiyle kandırılarak eve girdiğini iddia etse de katılanın eğitim ve  kültür seviyesi dikkate alındığında böyle bir teklif karşısında daha önceden  tanımadığı ve elinde bira bulunan sanığın evine girmeme kabiliyetine, girdikten  sonra ise şehir merkezinde bulunan evde sanığın cinsel saldırısı karşısında  bağırarak yardım isteme ya da direnme yeteneğine sahiptir. Buna rağmen, bunlardan  hiçbirini yapmadığı, üzerindeki giysilerde yırtılma izi bulunmadığı, vücudunun  hassas bölgelerinde darp, cebir izine rastlanmadığı, aldığı rapordaki ekimoz  izlerinin cinsel ilişkiden kaynaklı sevişme izleri olabileceği dikkate  alındığında tam tersine eylemlerin kadının isteğiyle gerçekleştirildiğine ilişkin  bir görüntü oluşmuştur." 
 
 Delillerin kadının beyanlarından kuşku duyulmasını gerektirir  nitelikte olduğu savunulan gerekçede, doktor raporlarında cinsel saldırıya  ilişkin bir bulgunun elde edilememesi, sanığın rızaya dayalı cinsel ilişkide  bulunduğunu söylemesi ve kadının eğitim, kültür seviyesi dikkate alındığında  rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğine ve zorla alıkonduğuna dair kesin, somut  ve inandırıcı delil bulunmadığı öne sürüldü. 
 
 Başsavcılığın gerekçesinde, şüpheden sanığın yararlanacağı prensibi  doğrultusunda sanığın beraatına karar verilmesi, 14. Ceza Dairesinin onama  kararının kaldırılarak hükümlerin bozulması istendi. 
 
 Yargıtay 14. Ceza Dairesi, onama kararının usul ve kanuna uygun  olduğunu belirterek Başsavcılığın itirazlarını yerinde görmedi. 
 
  Bunun üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gündemine geldi.  Kurul, Başsavcılığın itirazını reddetti.