Küresel iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu teyit eden yeni bir çalışma, artan CO2 seviyeleri nedeniyle üst atmosferin önemli ölçüde soğuduğunu da ortaya koydu.

Bilim insanları bu soğumanın yörüngedeki uydular, ozon tabakası ve Dünya'nın hava durumu üzerinde yaratabileceği etkiden endişe duyuyor.

Değişen iklimin merkezinde bir paradoks var. Dünya’nın yüzeyine yakın hava örtüsü ısınırken, yukarıdaki atmosferin çoğu çarpıcı şekilde soğuyor. Havanın en alttaki birkaç kilometresini ısıtan aynı gazlar, yukarıda uzayın sınırına kadar uzanan çok daha geniş alanları soğutuyor.

Bu paradoks iklim modelcileri tarafından uzun zamandır tahmin ediliyordu, ancak uydu sensörleri tarafından ayrıntılı olarak henüz yeni ölçüldü. Yeni bulgular önemli bir konuda kesin bir doğrulama sağlarken aynı zamanda başka soruları da gündeme getiriyor.

İklim bilimciler için iyi haber, havadaki soğumaya ilişkin verilerin, yüzeydeki ısınmayı insan kaynaklı olarak tanımlayan modellerin doğruluğunu teyit etmekten daha fazlasını yapmasıdır. Woods Hole Oşinografi Enstitüsü‘nden deneyimli iklim modelcisi Ben Santer tarafından bu ay PNAS dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, arka plandaki doğal değişkenlikten kaynaklanan parazit “gürültüsünü” azaltarak, iklim değişikliğinin insan parmak izinin “sinyalinin” gücünü beş kat artırdığını ortaya koydu. Sander bu bulgunun “tartışılmaz” olduğunu söylüyor.

Olası İstanbul depremi sonrası yaşanacak korkunç gerçek ortaya çıktı. Prof. Dr. Naci Görür açıkladı Olası İstanbul depremi sonrası yaşanacak korkunç gerçek ortaya çıktı. Prof. Dr. Naci Görür açıkladı

Ancak havadaki soğumanın boyutlarına ilişkin yeni keşifler atmosfer fizikçilerini yeni endişelere sevk ediyor: Yörüngedeki uyduların güvenliği, ozon tabakasının akıbeti ve havadaki bu hızlı değişimlerin aşağıdaki hava durumumuzda ani ve beklenmedik kargaşalara yol açma potansiyeli.

Yakın zamana kadar bilim insanları üst atmosferin uzak bölgelerini “cahilosfer” olarak adlandırıyorlardı çünkü bu bölgeler hakkında çok az şey biliyorlardı. Peki şimdi daha fazlası bilindiğine göre, ne öğreniyoruz ve bu bizi rahatlatmalı mı yoksa endişelendirmeli mi?

Sakin ve bozulmamış mavi gökyüzünün ardındakiler

Dünya atmosferinin bir dizi katmanı vardır. En iyi bildiğimiz bölge, hava durumumuzun gerçekleştiği yer olan troposferdir. 8 ila 15 km kalınlığındaki bu yoğun hava örtüsü, atmosferin kütlesinin yüzde 80’ini ancak hacminin yalnızca küçük bir kısmını içerir. Üstünde, giderek daha az yoğun havanın bulunduğu geniş açık alanlar vardır. Yaklaşık 48 km yukarıda sona eren stratosferi, 80 km’ye kadar uzanan mezosfer ve ardından 643 km’den fazla yukarıya ulaşan termosfer takip eder.

Aşağıdan bakıldığında, bu uzak bölgeler sakin ve bozulmamış mavi gökyüzü olarak görünür. Ama aslında, zaman zaman troposferimizi istila eden şiddetli rüzgarlar ve yükselen ve alçalan devasa hava gelgitleri tarafından savrulurlar. Endişe duyulan konu da, CO2 ve asılı havanın sıcaklığını, yoğunluğunu ve kimyasını bozan diğer insan yapımı kimyasallar zaten dinamik olan bu ortama sızdıkça, bu ortamın yapısını yeniden değiştirebileceği.

bb-8

İklim değişikliği neredeyse hep atmosferin en alt bölgeleri açısından düşünülür. Ancak fizikçiler şimdi bu varsayımı yeniden düşünmemiz gerektiği konusunda uyarıyor. Hampton, Virginia’daki NASA Langley Araştırma Merkezi‘nde atmosfer fizikçisi olan Martin Mlynczak, CO2 miktarındaki artışların artık “algılanabilir atmosferin tamamında kendini gösterdiğini” söylüyor: “Bilim insanlarının yeni yeni kavramaya başladığı dramatik değişimlere yol açıyorlar.” Başımızın çok yukarısındaki vahşi maviliklerde meydana gelen bu değişiklikler, aşağıdaki dünyamızın değişimine etkide bulunabilir.

Atmosferdeki tüm seviyelerde değişen sıcaklıkların temelinde büyük ölçüde CO2’nin hikayesi yatar. Yılda 40 milyar tondan fazla gaz emisyonumuzun troposferi ısıttığını çok iyi biliyoruz. Bunun nedeni, gazın güneş radyasyonunu emmesi ve yeniden yayması, yoğun havadaki diğer molekülleri ısıtması ve genel sıcaklıkları yükseltmesidir.